Başbakan, “zaaf varsa tedbir alırız”,
İç işleri Bakanı, “güvenlik
açığı yoktur” dedikten sonra, hala bir sorumlu arayanlara
ne demeli?
Koca koca adamlar yalan mı
söylüyorlar yani!
Yoksa yoktur değil mi ya?
Nasıl bilirdik; “Akıl, insanı sorumlu kılan temyiz gücü,
düşünme ve anlama melekesidir” (Er-Razi, es-Sıhâh, S. 187.
Aktaran, Adem Çatak, Şihabettin Sühreverdi hayatı ve eserleri, doktora tezi,
2007)
Liyakat sahibi kendini
sorumlu görür. Yaptıkları ettiklerinde bir eksiklik görmese dahi, sorumluluğu
başkalarına yıkmaya çalışmaz. Layık olmayanlara verilen görevlerde benzeri
hatalı düşünüş ve uygulayışlara tanık oluyoruz. Adeta kendini la-yüsel
görürler. Muhabirin, “İstifa
edecek misiniz?” sorusuna sorumsuzluğunu anlatırken,
yanındakinin de tebessümü zaten her şeyi anlatıyor. Onlar dokunulmaz, sorumsuz,
istediğini istedikleri gibi yapabilme özgürlüğü ve yetkisine sahip kişiler.
Böyle görüyorlar ki, yandaşlarının da sosyal medya hesaplarından, sevinç
naraları atmaları için yüreklendiriyorlar. Evet, evet suç onların değil,
bizim!.
Vahim olayın sebebini
özellikle Suriye’de uygulanan, saçma sapan ve Türkiye menfaatleri ile hiç
ilgisi olmayan yanlış politikalarda arıyoruz. Düşman yaratmada üstümüze yok. Ne
diye, alakasız konularda, ilgisiz durumlarda bir kişiyi veya bir devleti düşman
saflara çekiyoruz? Ne alakası varsa, komşu bir devletteki demokrasi dışı
uygulamaların düzelttirilmesi, medeni dünya seviyesine getirilmesi sohbetlerle,
konferanslarla, üniversal ilişkilerle olacağı yerde, ‘kardeşim’ söylemini
bırakarak, ‘düşman’ söylemine
geçmek, bizlere ne fayda sağlayacaktı? Olmadığını şimdi daha rahat görebiliyor
olmalıyız.
Hala, rahatça “7 Haziran seçimlerinden sonra, muhalefet
partilerinin koalisyona katılmadıklarından bu olayların”
meydana geldiğini söylemek, yalanı, yalan üstüne yalanla kuvvetlendirmeye
çalışmak demektir. Bu halin bırakılması gerekiyor. Bütün millet biliyor ki,
koalisyonun kurulamaması, muhalefet partilerinin ileri sürdüğü şartların AKP
tarafından kabul edilmemesidir. Ayrıca bu sözler de Ankara patlamasının
sorumluluğunun muhalefet partilerine atılma gayretleridir. Bunu millete
yutturamazsınız. Yutturup, sorumluluktan kurtulamazsınız.
Devlet kademelerinde görev
almak ne demektir? O görevin yetkilerini kullanırken, yapılan işten de sorumlu
olmaktır ve bu göreve gelirken millet adına devletin daha üst görevlisine söz
vermektir. Bu söz verme açık da olabilir, zımnen de olabilir. Nitekim her
devlet memuru göreve başlarken bir sözleşme imzalar. Söz-leşme. Söz verir.
Allâh (C.C.) şöyle buyurur Kur’an’ı Kerîm’de. “Muhakkak ki söz veren sözünden sorumludur.” (İsra/34). Peki, devlete,
millete, insanlara, halka söz veren kime söz vermiş oluyor? Üst
yöneticilerimizin bu soruya doğru cevabı bulmaları millet bekası için, geleceği
için önem arz eder. Üç-beş satır ezberle devlet yönetilemez, yönettiğini
sananların da başı beladan kurtulmaz.
Oscar Wilde’nin muhteşem
sözü tam konumuza uygun düşer: “Düşen
bir çığda, hiçbir kar tanesi, kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.” Böyledir,
olayların gelişiminde yalnızca yardımcı rollerin adamları olanlar, asıl olarak
rejisörü başoyuncuyu sorumlu tutarlar. Kendilerinin dahli yoktur. Oysa kar
tanelerinin olmaması halinde çığında düşmeyeceğini hesap edemezler. Demek asıl
sorumlu, küçük ihmallerle gününü geçiren ve ‘bi şey olmaz ya!’ diyebilen
liyakatsizlerdedir.
Bir yandan devleti
neredeyse tüm kurumlarıyla kaybetme derecesini yaşıyoruz, diğer yandan
insanımız hastalık derecesinde kutuplaşmanın zirvesini yaşıyor. Haydi, birincisini
zaman içinde düzeltiriz diye avunalım. Ya, ikincisini. Sosyal bozulmayı bir-iki
yılda sağlayabilseniz de, düzeltilmesi o neslin dünyayı terkine kadar sürer.
Neredeyse imkânsızdır. Sormak lazım, bunu nasıl başardınız?
Sosyal medyadaki Ak-Trollerin
mesajlarını incelerseniz söylemek istediğimiz anlaşılır. Neredeyse zil takıp
oynayacaklar. Size mi kaldı el âlemin dini imanı, size mi kaldı be heeyy
alçaklar! Hayatını kaybedenler bu ülkenin vatandaşlarıdır. Senin gibi
düşünmedikleri için onları tekfir etmenin ne âlemi var? Sen kendine bak asıl.
İmanını muhafaza et.
Ve,
Sorumluluktan kaçma. İtiraf
et rahatla ve kurtul.
Face Book’ta
değerlendirmeler yayınlayan Naim Okur’un şu satırlarını alıntılamadan
bitiremeyeceğim:
“Terörün esas hedefi öldürdüğü insanlar değil, geride kalanlar ve
onların yaşadığı toplumdur…
“Panik, korku, gelecek endişesi ve herkesten ve özellikle devlet ve
devleti yönetenlerden şüphe halini besler…
“Faili ilk ilan edenler, gerçek katili saklayan, hatta faillerin
stratejik partnerleridir…
“Terör, biz birbirimize düştüğümüzde, gölgesinden korkan insanlar
olduğumuzda, bizi korumakla sorumlu olanlara karşı olan güven duygusunu tamamen
kaybettiğimizde kazanır esas…”
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSilY..it efendi sorumluyu "ALLAH" dedikten sonra kendisine YEZİT'i rehber edeni sorumlu mu tutacağız??İşin fıtratında var...Doğduk.Öleceğiz...Ölmemeye çare mi var!!!!Da yahu bu bombalar niye AVRUPA ÜLKELERİNDE PATLAMIYOR?demek için de AKIL lazım...Kıl değil..A-KIL...