Elbette ülke dışında
uygulanan politikalar, sırası geldiğinde hemen değiştirilir. Buna itirazımız
olamaz. Sırası geçtikten, atı alan Üsküdar’ı atladıktan sonra yapılan
değişiklikler, değil politika, politikasızlık ve diğerlerinin takip edilmesi
yöntemini anlatır.
5 yıldır katil Esed hemen
gitmeli politikasını sürdüren bizimkiler, daha dün Putin’in yanında “Esad’la geçiş”
dönemini söylemeleri dudaklarda bıraktığı tebessümle anılacak.
Rusya dönüşü ise, “Putin Suriye’den ne istiyor, bizim 911 Km
sınırımız var, ona ne oluyor?” gibi lafların edilmesi, politikadaki
değişikliği değil, kafa karışıklığını gösterir.
Suriye’de politika
değişmeli miydi? Elbette değişmeliydi. Kaçırılan fırsatları anmak acı bıraksa
da, hatırayı tazelemekte yarar var. IŞİD militanlarının, Musul Konsolosluğunu
basarak, çalışanlarımızı ve askerlerimizi esir ettiği günler, tam da Suriye
politikasında değişiklik yapılacak günlerdi. Konsolosluğa 15-20 dakikada
helikopterler ulaşabilecekken, askerlere teslim olun talimatının verilmesi,
mantıkla açıklanabilir değil. Dağınık ve sadece destekçilerinin verdiği
cesaretle Musul’a saldıran ve Irak ordusunun boşalttığı alanda, adeta köpeksiz
köyde değneksiz gezmek deyimiyle açıklayabileceğimiz sırada, Musul’da yalnız
bırakılmış ve desteksiz kalmış Türklerin esir edilmesi anlaşılır değildir.
İşte tam o sırada,
Diyarbakır, Urfa, Şırnak gibi askeri üslerden kaldırılacak helikopterler
yardıma koşacaklardı. Bu sırada da Suriye politikasında yapılacak radikal
değişiklikle, IŞİD belası kıstırıldığı kovuğunda yok edilecekti. Ne Suriye’nin
kuzeyi sorunu, ne Koridor tartışmaları, ne de Suriye’nin kuzeyinin boşaltılması
sırasında ülkemize zorla göç ettirilen Kürtlerin problemi olacaktı.
Bu söylediklerimizi biz
aynı gün yazmıştık. Derin strateji uzmanları görememişler miydi acaba? Bugün
gelinen noktada, “Esed
ile geçiş” dönemini dillendirenler, ne olurdu o
günlerde bu politikayı söyleselerdi de, başımızdaki belalar o gün atlatılsaydı?
Kinle, intikamla, hırs ile dış politika yürütülebilir mi? Olmayacağını gördük.
Rusya’nın, Suriye’yi
bırakmayacağı bilinmiyor muydu? Tam aksi, başından beri biliniyordu. Şimdi,
Suriye içlerine üslerin kurulması, uçaklarının havalanması ve savaşa fiilen
iştirak etmesi sonucunda ortaya çıkan savaş durumunun, Allah muhafaza dünyayı
kaplaması ihtimalinin doğması üzerine endişelenen uzmanlar, çıt kırıldım
düşüncesinden de çıkamazlarsa, Türkiye’nin de savaşın bir tarafı olacağı
muhakkaktır.
Buyurun, ABD yetkilileri, ‘Suriye ılımlı muhalefetinin eğitilmesi ve
donatılmasının bir sonuç vermediğini, bu nedenle PYD güçlerinin eğitileceği ve
donatılacağını’ açıklıyorlar. Yetmedi, PYD’nin, PKK ile bir
benzerliğinin olmadığını ve PYD’nin, ABD’nin kara ordusu olduğunu ısrarla
vurgulamalarının karşısında eli-kolu bağlı oturmanın da üzüntüsünü
yaşamaktayız. Neden? Çünkü Türk Dış Politikacıları ve yürütücüleri ne
söylemişlerse tersi çıkıyor. Hiçbir öngörümüz yerine oturmuyor.
Suriye politikamızdaki
dalgalanmalar yetmemiş gibi, bir de Kıbrıs sorunuyla uğraşıyoruz. Yunan
Başbakanı bile, ‘Yunan-Türk
ilişkilerinin düzelmesinin şartını, Kıbrıs çözümüne bağlamış ve birleşmiş
Miletler Genel Sekreteri’nden Türkiye’ye baskı yapmasını’ istemiş.
Bu konuya daha önce de dikkat çekmiştik. Hala nelerin yapıldığını bilmiyoruz.
Kapalı kapılar ardından Kıbrıs’ın ve Doğu Akdeniz’in elimizden çıkarılmaya
çalışıldığını düşünüyoruz. Anlayacağınız, tel tel dökülüyoruz, Dış Politikada.
“Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur”dan, “kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır”a
gelinene kadar harcanan zaman, devlet ömrü için belki önemli değildir. Lakin
boşa harcanan her anın yerine doğrusunun yapılması, belki de bozulması için
harcanan zamanın On katı kadar sürenin geçmesini gerektirecektir. Şimdi durum
daha farklı. PKK’nın taşeron bir terör örgütü olduğunun kabul edilmesi ile asıl
savaşın başkaları ile olduğunun da kabul edilmesi gerekecektir. Tetikçiler
sıradan ve yetiştirilmiş ve başka ülkelerin menfaatleri için çalışan
örgütlerdir. Öyleyse asıl düşman perdenin ardındadır. Bunun deşifre edilmesi
gerekirken, biz onlarla stratejik ortaklıklar kuruyoruz ve sürdürmeye ısrar
ediyoruz. Bu konu da Suriye politikası ile doğrudan ilintilidir. Demiyor muyuz
ki, PYD, PKK’nın Suriye koludur diye. PYD’de bizim için bir terör örgütüdür.
Politika değişikliği, ileri
kafaların işidir. Yanındakinden destek alarak veya korkarak bazı lafları
gevelemek yerine, aklına müracaat ederek, doğruyu bul ve uygula. Desteklemezsem
namerdim.
Ayak tökezlemesi normaldir.
Aynı yolda üç kere tökezlerse artık o yolu terk etmek lazımdır. Ayağının
kırılmasını beklemek ahmaklıktır.
Ahmed Kürşad Gemici:
YanıtlaSilOrtadoğu’da bizden habersiz kuş uçamaz !
Abdullah Mehricihan :
YanıtlaSilAhmak güzel final olmuş.
Halil Kaya :
YanıtlaSilDört zıpır sana Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin sultanı muamelesi yaptı diye öyle olmazsın.Bölgeye nizam vermeye kalkmazsin.Don Kişot daha reel tepkiler veriyordu,emin olunuz.Onüç yıldır hangi makro stratejilerinizde doğruya ulaştınız?Var mı gösterebileceginiz bir örnek?Sakın altı ay geçmeden köstebek yuvasına dönen yolları öne sürmeyiniz,onlar strateji degil,harama zaafınızin haramzade çocuğudur.