AKP’nin eski MKYK üyesi
Ayhan Oğan ne demişti?
“Yeni devlet kuruyoruz,
kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan.”
Bu söz söylendikten sonra
AKP sözcüsü Mahir Ünal karşı çıkmıştı, AKP’yi bağlamaz filan diyerek. Sonra,
bunlar çok akıllı ya, yeniden o konuya döndü ve şunları söyledi:
“Devleti yeniden
yapılandırıyoruz, lideri de Recep Tayyip Erdoğan.”
Evet, çok akıllılar.
Tartışılan zamanda, ortamı yumuşatmak için, toplumun tansiyonunu düşürmek için
karşı gibi durup, sırasını yakalayınca da gerçeği çaktırmadan ifade etmek. Çaktırmadan
diyorum, çünkü zihinlerinin ötelerinde bulunan Atatürk düşmanlığını bugünlerde
açıktan ifade etmeleri, 2019 seçimlerinde aleyhlerinde kullanılır. Ne de olsa
Türk Milleti henüz Atatürk’ünden vaz geçmemiştir.
Biz geri zekâlıyız ya! Hem,
üç-beş gün önce güya eleştirdikleri kişiyi onore ediyor, aklıyor, hem de gerçek
fikirlerinin tam da Oğan’ın söyledikleri olduğunu anlatıyor.
Sözün uzunu lafı bir türlü
anlamayana söylenir. Bunları söylemenin âlemi yok, zaten bilinen şeyler. Bir
densiz çıkar, planları bozar, yapılacakları faş eder ve artık söyleme zamanı
gelir. Böyle bir şey işte.
“Hazmettire, hazmettire..” sözü edileli ne oldu şunun
şurasında? Tazecik duruyor belleklerimizde. Ve yaptıkları da, ‘hazmettirme’
harekâtından başka bir şey değil. İki önemli aletleri var bu harekâtta. 1.
Başörtüsü. 2. İmam Hatip. Birincisiyle insanların dimağını zortlattılar,
zihinleri allak-bullak ettiler. İkincisiyle de gençliğin dimağını. Din öğrenmek
adına, kim bilir nerelerden aşırdıkları bilgi kırıntılarını gençliğin bilinç
altına yerleştiriyorlar. Fikir girdiği yerde atıl kalmaz. Gelişir ve gelişir.
Değişime de uğrar. İşte size, silahlanıp kardeşe sıkılacak an. Ve biz bunu
yakın geçmişte gördük. Din eğitimi adıyla gizli evlerde verilen eğitimlerin
sonucunda meclisi, camiyi, kardeşlerini bombalayanları gördük. Bunlar tamamıyla
‘hazmettirilen’
çalışmalar sonucu vukuu buldu. ‘Dindar gençlik yetiştirme’ adına milli eğitim
bir cemaate teslim edilemez. Yeni bir kalkışma hareketine hazır olmalıyız ve bu
oyunu bozmalıyız. Evlere şenlik bir bakanımız var. Kurduğu sistemi savunmak
için “cumhuriyet tarihinin en demokratik müfredatı”
diyor. Savunma Bakanlığı sırasında ne yaptı da Milli Eğitim’de yapacak?
‘Hazmettirme’ye devam. Sistemi değiştirirler, müfredatı değiştirirler, sınav
sistemini değiştirirler… Öyle karıştırırlar ki, böylece insanlar (özellikle de
öğrenciler) düşünemez ve anlayamaz olur. Sonra, ver mehteri… Artık, ister
dindar, ister dini dar, istersen kindar yetiştirebilirsin.
Orduyla oynamayacaksın,
eğitimle oynamayacaksın, camiyle oynamayacaksın. Ee, nasıl olacak bunların oyun
alanı buralar. Oyuncağını ellerinden alırsan, ne kalacak onlara?
İşte, yeni devlet dedikleri
veya gizli olarak sistem ya da yapılanma dediklerine buralardan başlandı ve
devam ediyor. Ekonomideki borçlanmalar, üretim ekonomisinin zayıflatılması,
ithalata dayalı tüketimin özendirilmesi, tarımın bitirilmesi.. Filan, zamanla
çözülecek problemler. Silahlı kuvvetlerdeki, eğitim sistemindeki ve camilerdeki
aşılanmayı düzeltmek için bunların iktidar sürelerinin en az üç katı zamana
ihtiyaç var. Yıkmak kolay, yapmak zor.
AKP bebek katili Apo’nun
adını İmralı olarak, Esat’ın adını Esed olarak, IŞİD’in adını DEAŞ olarak
değiştirmişti. Doğrusu bu değişikliklerden çok faydalandı. İmralı’ya gittiler
ve fakat asla Apo ile görüşmediler, Esed’le kavgaya tutuştular ve fakat asla
Suriye lideri Esat ile araları açılmadı, DEAŞ ile savaşa girdiler ve fakat asla
IŞİD ile marazalı olduklarını belli etmediler. Bunların hepsi oy olarak geri
döndü AKP’ye. şimdi stratejik ortakları ABD, PYD’nin adını değiştirmiş. SGD
diyorlarmış. Hani biz karşıydık ya PYD’ye. Şimdi ortalarda PYD filan kalmadı.
İnanırım ki, bu başarı da AKP’ye oy olarak yazılacaktır. Hep sahtelik, hep palavra…
Propagandanın en etkilisi
başörtüsü ve İmam Hatipler üzerinden yapılıyor demiştik. Yeni devlette bunların
üzerine ve bunların üzerinde kuruluyor desek yanlış olmaz. Ne iş yapacaklarsa
evvela başörtüsü, İmam Hatip veya cami gündeme getirilir. Başörtülü
memurlarımız oldu, başörtülü polislerimiz oldu, milletvekillerimiz oldu,
rektörlerimiz oldu… Şimdi, bir kalemşora söyletiyorlar: “Başörtülü
generaller de olacak”! olsun bana ne! Olsun da, olunca ne
olacak? Seni cennete mi yollayacaklar dangalak! Şimdi bir şeyler söylesek, yok
insan haklarıymış, yok demokrasiymiş, yok laiklikmiş karıştıracaklar. Bu dolma
kaleme soralım tekrar, başörtülü general olunca ne olacak? Çağ mı atlayacaksın?
İşte, kurdukları devlet veya
düzen veya yapılanma dedikleri bu. Bunların kafaları bu kadar çalışıyor.
Kadınların başlarını örtünce yeni bir devlet kurduk sanırlar. Hadi oradan, hadi
oradan… Düşün yakasından artık şu garip milletin…
“Kendi görüşüdür, partimizi
bağlamaz” gibi suya sabuna dokunmayan, üstlerine alınmayan
açıklamalarda bulunmuşlarsa da, bal gibi zihinlerinin arkasındaki, Atatürk
Türkiye’sini yıkma ve hayallerindeki ne idüğü belirsiz devleti kurma
çalışmalarını son hızla yürütüyorlar. Bir yıl evvel ayakları tökezledi. Ders
almadılar. 3 yıl evvel dizleri kırıldı ders almadılar. Bir dahasından Allah
muhafaza yıkım kaçınılmaz olur.
Aklınızı başınıza devşirin.
Biz bu devleti sokakta bulmadık. Hayallerinizi çocuklarınızın şirketlerinde
deneyin.
Devlet hayallerle değil,
hakikatle, ilimle, düşünceyle yönetilir.
Son söz Nutuk’tan:
“Bizim vuzuh ve kabiliyeti tatbikıye gördüğümüz mesleki, siyasi, milli
siyasettir. Dünyanın bugünkü umumî şeraiti ve asırların dimağlarda ve
karakterlerde temerküz ettirdiği hakikatler karşısında hayalperest olmak kadar
büyük hata olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi
böyledir.”