16 Ekim 2015 Cuma

Bir Nasıl Toplanır, Çıkartılır?


“Kendisine ne eklenirse eklensin 1 kalacak 1'i ve kendisinden ne çıkartılırsa çıkartılsın hala 1 kalacak 1'i özlüyorum Füruzan!”
(Ayhan ERALP)

Füruzan’a çok, seslenişini biliyoruz Hoca’nın. Attığını vuran usta avcılar gibi. Bir eleştiri değil bizimkisi, düşünce platformuna atabildiğimiz kadar ve karşıyı düşünmeye sevk edebilecek kadar, küçük, parça pinçik düşünce kırıntıları.

Kendisi var, eklenecek – çıkartılacak var, kalacak var. Bu kadar çokluğu nerden de buldunuz aziz Hocam!. Kalabalıklardan kaçabildiğin kadar kaç ki, aradığın 1’i bulabilesin. Özlenen 1, ne toplamayla, ne de çıkartmayla bulunabilir. Ama şu var ki, başlangıçta ‘özlemek’ yolu bulmak için tek çare.

Toplamada da, çıkartmada da ikinci bir varlığın kabulü kesindir. Bir sepet armuttan Bir armut çıkarılabilir, Bir armut toplanılabilir. Özlenen ‘1’ için ise, ne çıkarmadan, ne de toplamadan bahis söz konusudur.

Hz. Muhammed’in Allah ile ilgili olarak, bir soruya verdiği cevabı buraya alalım:

“Allâh var idi ve O’nunla beraber hiçbir şey yok idi!”. Bu tanımlamayı duyanlar Hz. Ali’ye aktarırlar. Hz. Ali kısa bir süre düşünerek cevaplıyor: “El an kemâ kân – Hala, o andaki gibidir”.

O an, bu andır. O anda olan, bu anda da oluyor. Bizim için ölçü aracı olan zaman bildirimi, o an – bu an ikilemine düşürse de, kafa karıştırsa da, o an bu andır. Ve hala o andaki gibidir. Ve “O’nunla birlikte hiçbir şey yoktur.”

Öyleyse, Bir’e toplama ve çıkarma yapma imkânı da yoktur.

Hani Hz. Mevlana’nın şaşı hikâyesi vardır:

“Ustası, şaşı çırağına var o şişeyi evden getir dedi. Şaşı, O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle dedi. Usta dedi ki: o iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma! Şaşı, usta beni paylama. Şişe iki dedi. Usta dedi ki: o ikisinin birini kır! Çırak, birini kırınca ikisi de gözden kayboldu.”

“İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne de öbürü. Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır. Garez gelince hüner örtülür. Gönülden göze, yüzlerce perde iner.”

‘Özlenen 1’in toplanmasından ve çıkarılmasından bahis, şaşının şişeyi iki görmesi gibi olmalıdır. Göz arızası. Arızaya sebep ise, içimizden bir türlü atamadığımız vehim. Vehim, İblis’in sürüklediği felaket ortamı. Şöyle tanımlarlar vehimi, Ulular: “Olmayanı varmış, olanı yokmuş gibi göstermek”. Var’ın yanında ikinci bir var yok ki, matematiksel işlem yapalım! Olsaydı eğer, vehime de gerek kalmazdı. Çünkü ikinci var zaten vehim demektir.

Bu badireden nasıl çıkılacak?

Beden bu dünyada yaşayabilmek için verilmiş bir elbise. Buradan başlanılmalı. İnsan bedeni ile ancak bu dünyada zahire çıkabiliyor. Beden bir araç. Olmasa da olur yani. Olmazsa ‘sen’ yine varsın, lakin dünya gözü ile görünemezsin hepsi o kadar. Oysa nasıl kabul ediyoruz, bu beden benim!. Yanlış burada. Bedeni ayakta tutan, bedeni taşıyan güç içeride. Aslında dünyada birbirlerine muhtaçlar. Mizan böyle kurulmuş. İçindekini taşımak bedenin, bedeni taşımak içindekinin görevi. Şimdi beden denilen aracı aradan çıkartırsak, geriye Hakk kalır ki, lazım olan düşünce de budur. Ve ilaveten, bu dünyaya ait ne kadar varlık görünürse, tamamı bir hayal ve vehimden ibarettir noktasına varılmalıdır. Bu durum ise, şaşının şişeyi kırması sonucuyla eşittir.

O zaman işte, ‘Özlenen Bir’ kalır ve O, sen olursun.

Niyazî Mısrî Hazretlerinin bir beyti ile noktalayalım:

“İşit Niyazi'nin sözün, bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak'tan ayân bir nesne yok, gözsüzlere pinhan imiş”        


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...