Biz devlet var, rahatça
uyuyalım derken, devletin hâkim olması gereken bir bölgesinde, mesela Cizre
şehrinde meğer hâkimiyet devlette değil, terör örgütündeymiş. Kanallar kazmış,
izbelere bombaları yerleştirmiş, öz savunma gücünü harekete geçirmiş, mektepleri
açmış, vergileri toplamış, yol kontrollerini yapmış… Ee geriye ne kaldı, devlet
olmak için?
Şimdilerde millilik
lafazanlığına sığınmak isteyenler uyuyorlar mıydı? uyumuşlar maalesef. Aslında
uyumak lafı hafif kalıyor. Bile-isteye gelinen, getirilen noktadayız. Pek çok
yetkili ağız, -biliyorduk-
dediler. Biliyorduk, ama gereken yapılmadı. Burada suç var filan diyecek
halimiz yok. Hukuk sistemi çökertildikten sonra, suç olsa ne yazar, olmasa he
yazar? Acaba diyorum, hukuk bilen bu hâkimler savcılar, duyduklarının üstüne
açmadıkları davlarla ilgili olarak sorguya çekilmeyeceklerini mi sanırlar? Bir
hukuk adamı bu kadar mı kör olur?
Bakınız, bir ülkede
hâkimler varsa eğer, korkmayınız. Mutlak surette hakkınız sizi bulur. Belki
gecikir ama mutlaka sizi bulur. Ama hâkimler varsa!.
Hukuk, esasen hâkimler için
de vardır. Suç işlemesi halinde, daha ağır cezaya çarptırılanlar onlardır.
Bizler sıradan insanlarız. Bilmiyoruz deme hakkımız var. Onların yok. Onlar
bilmek zorunda.
Bir ülkenin batışını
izlemek isterseniz, hâkimlerinizin tavırlarını takip ediniz. Hukuka aykırı
kararlar veriyorlarsa, hemen terk edin o ülkeyi, ya da hâkimlerinizi düşman
belleyin. Bu örnekler maalesef yakın tarihimizde çokça yaşandı. Kararını vermek
için, idari görevdeki üst yöneticinin kararını bekleyen hâkimden, sakınınız.
Bunlar devlet, millet, ahlak düşmanlarıdır. Millet adına kullandıkları
yetkilerini, idarede bulunanların heveslerine göre kullanıyorlarsa. Karar
vermekten korkuyorlar. Adaleti tesis ile görevli kanun adamı korkak olursa, biz
ne yapalım? Elimizde ne silahımız var, ne de bizi koruyan polislerimiz. Sen
neden, kimden korkuyorsun hukuk adamı? Senin önünde yazılı kanunlar var,
yönetmelikler var, teamüller var. En önemlisi vicdanın var. Sen neden ve kimden
korkuyorsun? Tamam, verdiği karar idare tarafından sevilmediği için apar-topar
cezaevine tıkılan hâkimleri de gördük! Peki, sen korkarsan, öteki korkarsa
millet ne yapsın?
Mesela, sen hâkim olarak
HSYK seçimlerine katıldın. Sana bir havuç vaat edilmişti. “Bizim istediğimiz liste seçilirse 1.155.-Tl.
Maaşlara zam” yapılacaktı. Bu havucu yediniz. Sırf zamlı
maaşı almak için, önerilen listeye oy verdiniz. Bunu vicdan nasıl kabul eder? Hangi
insanın ahlakı, parayla oy kullanmayı kabullenebilir? Bunu maalesef sizlerde
gördük. Verdiniz oyları, aldınız paracıkları!. Güle güle harcayınız!. (Bu
cümleden sonraki ünlemin manasını bilen bilir). Biz
de kömür, makarna torbaları karşılığı oy kullanan gariban vatandaşlara yıllarca
kızmıştık. Ayıp etmişiz. Bakmamız gereken başka taraflar da varmış.
Siyasi tartışmalara
katılıp, eleştirin demiyoruz. Biliriz ki, hâkimler verdikleri kararlarla
konuşurlar. Siz kararınızı hakka, adalete, hukuka uygun veriniz, gerisini
gazetecilere, yorumculara, yazarlara bırakınız. Onlar gereğini yaparlar.
Önümüzde Osman Kaçmaz
örneği var. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak tanıdık onu. Başbakan ve
Cumhurbaşkanı aleyhinde karar verince hayatı değişti. Karanlık odaklar ve
yandaş medya tarafından linç edildi adeta. Emekli olmak zorunda kaldı. Adalet hizmetlerine
avukatlık yaparak devam ediyor. Bir yargıcın başına gelebilecek olanlara
inanmak zor bir hikâye sunuyor yazdığı kitabıyla. “Kokmuyorum! İktidar da iktidarın kuklası olmuş medya da, yargıçlar da,
bürokratlar da neyin ne olduğunu araştırma gereği duymadan kaleme sarılan ve hiçbir
ahlak ölçüsü bulunmayan sözde yazarlar da bunu iyi bilsin! Tarihin her
döneminde zalimler oldu ama unutmasınlar, tarihin her döneminde zalime karşı
duran cesur, bağımsız, ahlaklı adamlar da oldu.” (Osman
Kaçmaz, okuduklarım linç, Tanyeri Kitap)
Mesele şudur, zalime karşı
ahlaklı adamlar mı olacaksınız, yoksa zalimle birlik mi?
Yine de bu ülkede yapılacakların
en önde geleni: adalet sistemini, hukuk, hak rayına oturtmak olmalıdır.
Sistem en başından itibaren
gözden geçirilerek, son yıllarda yapılan tahribat onarılmalıdır.
Bu demek değildir ki,
yapılanlara göz yumulacak ve suçların üstü örtülecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder