22 Nisan 2020 Çarşamba

Neler Yaşadık, Nelere Şaştık!



I

Aylar var, iki satır yazıyı bir araya getiremiyorum. Çalışmak zor geliyordu. İçimden gelmiyor, her açtığım boş sayfa yüzüme bakıyordu, gülerek, alay ederek..

Olmadı, olmuyordu işte. Başka işlere baktık bizde. Başka iş dedimse, boş, bomboş zaman öldürücü, boşa geçen, ömürden giden zaman.

Olsun.

Bununda tecrübe edilmesi gerekirmiş demek.

Yazıyı bırakışımız, siyasi tercihlerdeki değişimlerden kaynaklanıyordu. Hazmı zor değişimler. Yalnızca olacakları seyretme moduna takıldım bir süre. Nitekim tercihini değiştirenler, siyasal olarak kazançlı çıktılar. Dünyayı, dünyalarını kazandılar. Her kazancın bir tarafında zararlar da söz konusudur. Bunu zaman gösterecek. Bu konuda haklı olmayı hiç istemem. Çünkü değişim tarihinden itibaren beynime hücum eden muhtemel o zararlar, ileride telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir.

II

(Göz Kelebeği) denen bir parazit, balıkla beslenen kuşların sindirim organlarında gelişimini tamamlayarak yumurtalarını kuşun dışkısına yapıyormuş. Yumurta dönemini dışkı üzerinde geçirdikten sonra bir salyangozun vücuduna girerek, larva dönemini tamamlayıp, yaşamının diğer bölümünü geçirmek üzere bir balığın derisinden girerek, göz tabakasına kadar ilerliyormuş. Başlangıçta, balık için görme, tehlikeleri atlatma konusunda bu parazit yardımcı olsa da, neslinin devam ettirebilmek için, yeniden bir kuşun sindirim organlarına ihtiyaç duyduğundan, gözüne yerleştiği balığın bir kuş tarafından yenilmesi için ne lazımsa yapıyormuş. Kuşa avlanan balık, sindiriliyorken de bu parazit yeniden yumurtlama evresine geçerek neslini sürdürüyormuş.

III

Hikmetinden sual olunmaz.

Biz hala ‘seyir’ halindeyiz.

IV

Bırakın şu “Çocuk bayramı” geyiğini… Çocuklara hasredilmiş bir bayram günü olabilir. Evet. Ve, fakat biz böyle mi anlamalıyız? Acaba bunun daha derin, daha başka, daha farklı bir anlamı, daha başka bir yorumu olamaz mı?

“Geyik” dedik;

“Geyik”, özellikle günümüz gençliğinin diline pelesenk olmuş, anlamsız ve de lüzumsuz konuların gündemleştirildiği ve alay konusu seviyesine indirilmiş önemsiz ve de  sıradanlaşmış bir söylem. Yoksa bizde mi, “geyik” yapmalıyız? Yoksa, yoksa doğrudan gerçeği mi haykırmalıyız?
“Çocuk”,  çocuk öyle mi?
Evet…
“Çocuk” der geçeriz.
Oysa, çocukluğumuzu unutarak.
Çocukluk çağlarımızı hatırlamadan, dün de kendimizin çocuk olduğunu unutarak.
Neyse;
Meclis ne demektir?
“Her türlü farklı düşünenlerin bir araya gelerek ‘aynı konuda’ karar almak için oturup, tartışarak, bir sonuca ulaştığı ve en doğruyu bulduğu mekândır.”
“Yaşam” için, “Mekân” önemi tartışılamaz.
Doğru karar için de “mekân” “Meclis”tir.
Doğruya nasıl varılır?
Bir bilim adamı, sorun hakkında bir kararını bildirirse bu doğrudur. Eyvallah. Peki, bunun test edilmesi gerekmez mi? Şöyle; aynı, soru hakkında cevap verebilecek Onlarca bilim adamını bir araya getirip, onların da cevaplarını aramak daha doğru değil mi?
İşte söylediğimiz de tam budur.
“Meclis”, toplanıp, tartışarak doğruyu aradığımız yerdir diyebiliriz artık.
Bu kadar lafı niye ettiğimiz hala anlayabilmiş değilim!
Gelelim “Çocuk Bayramı”na.
Soru; neden “Meclis” açılışı çocuklara ithaf edilmiş ve o gün bayram ilan edilmiştir?
“Bayram” nedir?
Bayramın ne olduğunu anlayamayan kişilere hiçbir şey anlatamazsın.
Gelelim
“Çocuk”;
Mecliste, kanun yapılır.
Öyleyse, çocuk saflığında, çocuk güzelliğinde yap kanunları.
Yaptığın kanunlarda, kimseyi kayırma, kimsenin rengine, dinine, inancına bakma, öyle bir metin ortaya çıkar ki, kimse o metne eleştiri getirmesin.
İşte çocukluk budur.
“Çocuk”;
Her arkadaşına eşit mesafededir.
Her arkadaşını kendisi gibi görür.
23 Nisan budur.
V
Not:
Kişiye, kişilere özel kanun çıkartılamaz.
VI
Kanun çıkartanlara öğüdümüz şudur:
Çocukluğunu, çocukları unutma.
VII
Kendini yaşatmak için, balıkları, kuşları kullanan parazitleri kendine örnek alma. Kendin ol. Kendini, kendin gibi yaşa.
Parazit olmak en kolayıdır. Çünkü diğerleri seni, kendileri gibi görür ve kanarlar. Onları kandırma.
Her kandırdığın diğerleri, kendinin intiharına denktir.


Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...