Eleştirdiği ne kadar sonuç
varsa, tamamını kendisi de yaptı. İlahi adalet, zamansız tahakkuktadır.
Beklemesi yalnızca tövbe hatırlanması içindir. Örneklemeye gerek yok, suçlayıcı
ve aşağılayıcı ‘Dersim’ katliamı söylemi hatırlardadır,
karşılığı çok acı hatıralara gömüldü. Misli misli gerçekleşti. Dikey yapılaşma
mı desek? Kendi ağzından yatay yapılaşma tavsiye edildi. Memleket rezidans,
AVM, gökdelenler, arenalar acayipliği ile dolduruldu. Ayaklar altına aldığı
milli değerleri hatırlayalım, şimdi en savunmacısı kendisi kesildi. Türkçeyi,
nerden aldıklarını bile bilemedikleri tamlamalarla doldurdular, ‘Kanal
İstanbul’, ‘Borsa İstanbul’ gibi lisanımıza yabancı
tamlamaları dayattılar. Sonra Türkçeye uygun olmadığını söylemesine rağmen ‘arena’
kelimesinde ısrar ettiler. Hem eleştirdi, hem yaptı. Bu nasıl kafadır?
Nedendir bilinmez, içinde
yaşadığımız günlerde derin bir sıkıntı içindeler. Nerden anlıyoruz bunu? Durup
dururken bir darbe söylemidir tutturdular. Hazır bir de suçlu var ellerinde,
vaktinin kadim ortağı!. Üstelik mesajları da onun vasıtasıyla verdiriyorlar.
İnananları var mı bilmiyoruz. Ama bir darbe çığlığı bir şeyleri örtme,
bilinenleri unutturma taktiği gibi geliyor bize. Öyle muhtaçlar ki darbeye,
içlerinden birisi şakayla karışık ‘darbe olmuyorsa, bari muhtıra verin’ bile
dedi. Bir acayiplik, bir sıkışıklık var ama nedir?
Darbe için; “Bir ülkede iktidarı ele geçirmek için
yapılan yasa dışı hareket” tanımlaması var
sözlüklerde. Muhtemelen bulundukları yerden artık mutsuzluk hissediyorlar. Bir
şekilde bırakıp gitmek niyetleri var, lakin yiğitliğe de pislik vurmak
istemiyorlar. Başka nasıl açıklanabilir. Ortada fol yok, yumurta yok, bayram
değil, seyran değil, nerden çıktı bu darbe lafları?
Yukarıdaki darbe tanımını bir
daha okursak, neler yapıldığı ve neler yapılmak istendiğini de bir daha
düşünürsek, gerçekte bir darbe ortamı içinde yaşadığımız sonucuna varırız.
Anayasamızı değiştirmek isteyenler, eğitim sistemimizi iğdiş edenler,
Atatürk’ün izini silmeye ahdedenler, T.C. rejimini değiştirmek ve ne idüğü
belli olmayan bir sistemi zorlayanlar, Türk Mahkemelerinin kararını
uygulamayanlar, karara saygı duymayanlar… Darbe yapmıyorlar da ne yapıyorlar?
Belli ki, varmak istedikleri yer, yasama, yürütme ve yargının tek elde
toplanmasından başka bir yer değil. Bırakın yapmayı, bu fikri bir kere bile
düşünmek darbeciliktir. Çünkü demokrasiden, insan haklarından ve doğru yoldan
sapmadır.
Evet, bir darbeye
ihtiyaçları var: 1. Darbeciliğini gizlemek ve zeytin yağ gibi üste çıkmak için
bir darbeye ihtiyaç var. 2. Oyunu daha geniş alana yaymak ve gizlenmesi
gerekenleri kolayca hasıraltı edebilmek için bir darbeye ihtiyaç var. 3.
Saltanatını ilan etmek üzere kesinlikle bir darbeye ihtiyaç var.
Sonuç olarak, darbe ve
darbeciler hayatımızdan uzaklaştıkça, yerlerini dolduran neo-darbeciler
olacaktır. Yazık ki, bu sefer oylarımızla seçip baş tacı ettiklerimiz bu çirkin
oyunun aktörü durumundalar. Eleştirdikleri halde, bin beterini yaptıklarını da
düşünürsek…
Hayırlısı olsun.