Bazılarınca merak konusu
olduğunu biliyorum: Ekim ayından beri yapılmakta olan Anayasa değişimi
çalışmalarına, ABD, AB ve (özellikle) İngiltere’den
bir açıklama, bir yorum yapılmadı. Doğrusu bizde merak içindeyiz. PKK ve FETÖ
örgütleriyle ilgili onlarca açıklama, yorum bulmak mümkünken, neden anayasa
değişimi üzerinde bir tek bile açıklama yoktur?
Merakımızı Yusuf Kaplan
giderdi. Bu İngiliz eğitimli İslamcı köşe yazarı, sık sık yandaş
televizyonlarda, özellikle TRT Diyanet kanalında da arz-ı endam etmekte.
Yazıyı hatırlıyorum, lakin
bulamadım. 2004 veya 2005 yılında yazdığımız bir yazıda kendisine ‘hastalıklı’ teşhisini
koymuştuk. Bu fikrimiz günden güne tazelendi, kanıtlandı elbette kendisinin
yazdıklarıyla. Son yumurtası şu:
"Anayasa değişikliği
teklifi geçti, devleti ele geçiren iki asırlık İngiliz-Yahudi güdümlü ittihatçı
bürokratik oligarşi bitecek, dün olduğu gibi bugün ve yarın da herkese kol
kanat gerecek Yeni Türkiye adım adım inşa edilecek biiznillah, İki asırlık İngiliz-Yahudi
nüfuzu da sona erecek."
Dünya üzerinde ‘vekalet
savaşları’nın devam ettirildiğini bilmeyen yok. Salt sıcak savaşı mı anlatır bu
tanım? Hayır, sosyal alanda da, kendilerinin yerine kiraladıkları kalemler
fikirlerini yayıyorlar. Önce eğitip, yetiştiriyorlar, sonra da sahaya
sürüyorlar. Siyasal İslamcılık bulunmuş en etkili araç. Bir-kaç hadis, bir-kaç
manevi çağrışımları olan kavramları kullandınız mı, araya da yıkıcı, bölücü
fikirlerinizi yerleştirdiniz mi, işlem tamam demektir.
Kaplan’ın yaptığı da bu.
Elbette eğitiminde nasıl yoğrulmuşsa, çıkacak eserde öyle olacaktır. Sözde
felsefe, sosyoloji ağırlıkla konuları işlediğinin iddiasındadır. Lakin
mayasındakini kusmaktan başka da bir işe yaramıyor. Bir kere sinirli ve iddialı
olduğu her halinden belli. Biliriz ki, sinir ve iddia hâkim ise, başaramama
korkusu tüm benliği sarmıştır. Korkuyor, zira yıllardır söyledikleri üstelik
kendisinin düdüğünü çaldıkları tarafından yalanlanmaktadır. Yarın bu cümlede
elbette yalanlanacak ve yüzüne vurulacaktır. Kendi taraftarlarınca.
“İslamcılık”, kavramı kendilerine eğitimini
aldıkları Batı tarafından dayatılmıştır ve tamamıyla siyasi içeriklidir, devlet
yönetimini ele geçirmenin esasları hakkında üretilmiş, halkı kandırmaya yönelik
bir tanımdır. Savunucusu olduğu fikirlerin bir teki bile kendisine ait
değildir. Kendisi kavramı, bir anlamda bizi anlatır. Fikirleri bizden değil,
yabancı kaynaklıdır. Ortak görüşleri şudur: Türk Düşmanlığı.
‘Adım adım inşa edilecek’
Yeni Türkiye tanımı bile ABD kaynaklıdır.
Hele şu “İki
asırlık İngiliz-Yahudi nüfuzu da sona erecek” tespiti,
tam da efendilerine hizmet eden bir cümledir. Neden mi? Çünkü ülkemiz
‘muhafazakar’ fikirlerle beslenmiş bir toplum yapısına sahiptir. İngiliz,
Yahudi, ermeni suçlamaları bu kesim üzerinde tez etki yapar ve istedikleri
fikirleri kolayca aşılarlar. Sebep budur.
Aynı manadan olmak üzere,
siyasilerin Cuma Namazlarının televizyonlar tarafından canlı, ve milim milim
takip edilerek yayınlanması, cami ve cemaatin fona alınarak basına demeçlerin
verilmesi, hele hele Batuhan Çolak’ın yazısında bildirdiği habere göre,
C.B.’nin sarayın dibine yaptırılan camideki Cuma namazında olanlar tam da
anlatmaya çalıştığımız, dini kavramlarla ve gösterişli ritüellerle beyinleri
esir etmenin bir örneğidir. Uyuşturulmuş zihinlere ne isterseniz zerk
edebilirsiniz. Yapılan da budur.
Söyler misiniz, bir kişinin
kıldığı namazın haber değeri nedir? Ama 15 yıldır göre göre normal hale gelmiş,
içselleştirilmiş bir ritüel olarak uygulanmaktadır. Medyanın günahı, o
günahkarlardan daha az değil!.
‘Turuncu Devrimlerin’
kalemşorları, bir gün bu yazdıklarınızın, bu çabalarınızın sebebi sorulduğunda,
yiğitçe inandıklarınızı, inandırıldıklarınızı söylemezseniz namertsiniz. Ha,
sizlerin Ergenekon, Balyoz soruşturmalarında yaptıklarınızı biz sizlere
yapmayacak ve gerçek tarafsız ve adil mahkemelerde anlatacaksınız.