Bu referandum denen ne
menem şeydir ki, bir konuda fikrini açıklayan insanlara, hem C.B. hem B.B.
terörist, hain sıfatlarını yakıştırabiliyor. Direkt söylemiyorlar lakin
cümlenin taşıdığı mana bu.
Sanki senin fikrine olduğu gibi
katılmak ve savunmak zorundayım. Bir de söze gelince, demokrasilerde fikir
hürriyetinden dem vururlar. Şimdi aynı söylemlere MHP genel başkanı Devlet
bahçeli de başladı. İhanet ne demek, yapılanlara ve açıp bir kere sözlüğe
baksalar dilleri lal olur.
Geçtik bunları, alıştık
artık. Ne çukurluğumuz kaldı, ne ihanetimiz. Meydanı dolduran taşınmış
kalabalıklar bir yandan gülüyorlar, bir yandan da eğelenmek için adı geçenleri
dinliyorlar. Ne dediklerinin hiçbir ehemmiyeti yok.
Asıl, fıkıh üstadı olarak anılan
sakallı bir yazarın söyledikleri daha acıtıcı. Şahsen ben üzerime almıyorum.
Acıtıcı olan, ilahiyatçılarımızın içine düşürüldüğü durum. Yazık, ilim iflas
etmiş onların beyinlerinde. Sokak çocuklarının küfürleri bile daha edepli. Hiç olmazsa dostlarını ayrı tutarlar.
Bir sayfalık gazete köşe
yazısında Bir milyon hata, bir o kadar da hakaret, aşağılama… Küfürden beter.
Neymiş;
“Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve
diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı
tanıdıklarına, onlarla “iyilik ve adalet çerçevesinde” ilişkiler kurduklarına
göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve
kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette
tanıyacaklardır.
Referandum sürecinde “Hayır” cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu “…yabancılaşmış parçamızdan” oluşuyor. Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza rağmen müştereğimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaşamak durumundayız”
Gördünüz mü, hakareti.
Hissedebildiniz mi, derin ayrıştırma çabasını. Anlayabildiniz mi, küfrün
inceden inceye nasıl da aşılandığını.
Hâlbuki yabancılaşan
kendisi. Nereye, neye, kime yabancılaşmış?
Bir kere okuduğu, okuttuğu
ilme yabancı. Onun inançlarında olan, daha doğrusu kendi beyninde var ettiği ve
adına islam (i, küçük harf)
dediği bilgi kırıntılarının, İslam ile uzaktan yakından alakası yok. Hayal
âleminde var edilen asla hakikat olamaz.
Milletine yabancı.
Kurdukları gettolarda kalın ve yüksek duvarların ardında yaşarken,
kendilerinden başkasını göremeyen bu zavallı zihniyetin, elbette milletinden
uzaklaşacağı, yabancılaşacağı da gerçektir. Bunların millet diye
adlandırdıkları kavram, ne sosyoloji ilmine, ne de tarih ilmine asla uygun
değildir ve hatta bu ilimler ret etmektedirler.
İrfana yabancı. Her şeyden
evvel, İslam medeniyeti Yahudi ve Hristiyanlara, farklı din mensubu oldukları
için değil, insan oldukları ve insan olarak kabul ettikleri için hürriyet
tanımıştır. Bu allamenin yazısında ise, bozulmuş ilahi dinlerden bahis vardır.
Bu akıllıya söyleriz ki, ilahi kaynak nasıl bozulabilir? Kimin gücü yeter? Sen
kimin adına bu açıklamaları yapıyorsun. Elbette hayallerindeki safsatanın.
Devlet fikrine yabancı.
Bunların kafalarında, bir devlete yer yok. Bir vatana yer yok. Aynı hedefleri
paylaşan topluma yer yok. 5 vakit namazını kılsın yeter, neresi ve hangi toplum
olursa olsun. Zaten bu kafanın inancı günde 5 vakitle sınırlı. İlmi 5 vakitte
bile geçerli değil. Kafası basmıyor, yıllar heba olmuş gitmiş. Lakin buna nasıl
olurda fıkıh hocası, fıkıh üstadı derler bir anlam veremiyorum.
Hasılı yabancı oğlu
yabancı.
Ve bu yabancının
tedrisatına göre eğer bendeniz hainsem, yabancıysam, zaten kabul ediyorum ve o
nasıl düşünüyorsa tersini düşünmek zorundayım.
Doğru, ancak doğru ağızdan
çıktığında değer kazanır.
Sakal bırakmakla da fıkıh
âlimi olunmaz…
Kendine gel hoca, hoca…