9 Şubat 2014 Pazar

Ufukta Yeni Oyun Vaaarrr…


Olanları birlikte izliyoruz. Kimsenin kaçacak bir yeri yok, kimsenin olanları çarpıtacak, gizleyecek hali yok. Yalanlarla başlanılan, dolanlarla kotarılan, adeta bize, Türkiye’mize yabancı bir devletin kuruluş aşamalarını çoktan geçtik. Son 300 yıldır yapılan hoyrat saldırıların semeresini almak üzereler. Öyle zannediyorlar, sonuna geldiklerini düşünüyorlar. Bu itibarla devlete bir isim bile verdiler, artık koro halinde aynı ismi telaffuz ediyorlar. ‘Yeni Türkiye.’

‘Derin Türk Aklı’ ismini verdiğimiz, sert kayaya her çarptıklarında, devir devir karşılaşmamıza rağmen, önümüze hiçte alışık olmadığımız yeni senaryoları koyuyorlar. Biz aşılıyız dedikçe de saldırı bombardımanının şiddetini artırıyorlar. Tınmadığımızı gördükçe çıldırıyorlar ve şiddetini artırdıkça artırıyorlar. Bir yandan kendileri zevk karışıklığı yaşarken, bir türlü de çözemiyorlar, nasıl bu kadar tahammül gösterdiğimizi. Tanıdıklarını sanmalarına karşılık, yeni hususiyetlerimiz gün yüzüne çıktıkça dişlerini sıkmaktan, çenelerinin kırıldığını bile fark edemiyorlar.

Vız gelir, tırıs gider. ‘İkinci İstiklal Savaşı’ bile dediler. Bu savaşta, kendilerinin de karşı güçlerin kumandan mevkiinde oturduğunu unutarak!.

Evet, bu savaş bizim savaşımız.

Değerlerimiz törpülendi, inançlarımızla alay edildi, ekonomik varlıklarımız yağmalandı, millet olarak değer atfettiğimiz ne kadar ulvi yapılarımız varsa, ‘fetiş’ seviyesinde servisler yapıldı, adımızı kullanmamıza bile izin verilmedi, neredeyse ‘Türküm’ diyenlerin tutuklanıp, cezaevlerine tıkıldığı günleri yaşadık.

O günleri, yükseklerden bir zat-ı muhterem tarif ederken, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dedi. Bu küfrü edeple, rikkatle karşıladık, dudaklarımızdaki tebessüm kahretti onları. Bizim en büyük silahımız sabrımızdı. Sabrımıza karşılık, sahnede oynan oyunda her perde açılışında yeni planlarını sürdüler seyircinin gözüne. Bir eksiklikleri vardı ki, oyuncuları acemiydi ya da, ‘Derin Türk Aklı’ oynanmak istenen her oyunu boşa çıkardı. Akıl erdiremedikleri bir toplumsal dayanışma, çatışır gibi görünse de fikir birlikteliği inanır gibi değildi. Her seferinde sert kayaya çarptılar.

Devleti tüm kurumlarıyla zafiyete düşürmek, kaleleri tek tek zapt etmek yerine ana kaleyi ele geçirerek son darbeyi vurma eylemine geçtiler şimdi. Devletin direği adalet sistemiyle oynama, yerle bir etme planını iki yıl kadar önce uygulamaya koymuşlardı. Sistemin ürettiği adalet, fakir, fukaraya, arkasıza farklı, üsttekilere farklı kararlar ortaya koyunca, milletin adalete güveni sarsıldı. Çıkan kararlar birilerinin istediği yönde olunca, devlete güven de azaldı. Şimdi öyle bir şey yapılmalıydı ki, son darbe devleti yıkmalıydı. Adaleti tesis edecek kurumu, kendine yardımcı olan kurumla çatışmaya soktular.

Eğitim sistemi çoktan yara almıştı, sağlık sistemi niye tahsil edildiği belli olmayan paralar nedeniyle zaten güvenini iyice yitirmişti. Türk silahlı kuvvetlerinin gücünün ve yetkilerinin elinden alınmasıyla, silahlı çeteler, yol kesen eşkıyalar halka büyük korku salmaya başlamış, eli sopalı çete artıkları sokaklarda rahatça elini kolunu sallayarak gezerken, hakkını aramak için meydanlara çıkanların ölüm tehdidi altında kalması, zehirli gaz bulutları içinde bırakılması devletin de halktan yana, haktan yana değil, gücü elinde bulanandan yana tavır sergilemesi insanlara kanıksatılınca, artık devletin elden gittiği iyice halk tarafından anlaşılmış oldu. Veya buna inandırıldı. Devleti idare eden kurumlara ehliyetsiz, dirayetsiz kişileri yerleştirdiler. Bir bankanın en üst seviyesinde görevlendirilen bir kişinin evinde bulunan çok büyük para için, “bankaya yatırsaydım sorun olurdu” demesi kadar devleti düşürdükleri durumu anlatan bir cümle daha olamaz.

Sadece bizim ülkemizde değil, etrafımızdaki tüm komşularımızda meydana getirilen kargaşanın söylediği şudur;  topyekun saldırıya geçtik, cepheyi genişlettik, gücünüzü iyice sıfırladık. Yapabileceğiniz bir şey yok! Şimdi söylediklerimizi yapmak, istediklerimizi vermek zorundasınız.

Bu olumsuz resmi büyük koalisyonun ortakları birlikte yaptılar. Gördüler ki, ne yaparlarsa yapsınlar birliği bozamıyorlar, dayanışmayı zayıflatamıyorlar. Tecrübe alanlarını genişletmek için yeni oyuna, koalisyonu bozarak girecekler. Çatışıyorlarmış gibi yaparak deneyecekler. Çatışacaklar ki, diğer gruplar içine rahatlıkla nüfuz etsinler. Yeni güç birliği, yeni koalisyonları tecrübe etsinler.

Yönetilemez bir devlet ve yönetemeyen devlet yöneticileri.

Sesi kısılmış muhalefet.

Yalnızlığa itilmiş millet.

Şimdi oyunda sıra budur. Sonuçta “Devlet Yıkıldı” dedirtecekler.


Ümidimi hiç yitirmedim. Eminim, derin Türk aklı bu sığ oyunu da bozacak ve avuçlarını yalayacaklardır.

2 yorum:

  1. Türüdüzade Abdurrahman Biçer:
    Onların anlamadıkları ve hatta anlamaları hiç mümkün olmayan şey:

    "Maşeri Vicdan" "Hissi Kablel Vuku" gibi Allah Vergisi iki manevi iletişim aracına sahip Türk Milleti'nin İSTİKLALİNİ perşinleyen İSTİKLAL MARŞI nın ilk iki satırının derinliklerinde gizli...

    Onlar tüm Tarih boyunca olduğu gibi avuçlarını yalamaya devam edeceklerdir...

    Adolf Hitler ne diyordu?...

    "Yeryüzünde bir tek Türk kalsa O; devletini kurar ve intikamını alır..."

    YanıtlaSil
  2. Türkiye Cumhuriyeti Candan Nurgül:
    Mahmut Emin bey o kadar net anlatmışsınız ki evet her şeyi , her şeyi denediler, ama olmuyor olmuyor ...Bu topraklar uğruna nice şehitler verildi bizler bıraksak şehitlerimiz bırakmaz. Topraklarımıza sahip çıkamayacaklar.!

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...