Türkiye, İran ve Suriye
arasında sağlam dostluklar kurulması aşamasında neler oldu?
Durduk yere bir Suriye
krizi yaratıldı. Kardeşim Esat’tan düşman Esed’e evrildi münasebetlerimiz.
Enerji amaçlı nükleer çalışmaları engellendi İran’ın, her iki ülke hakkında da
olmadık ve yakışıksız dedikodular üretildi hem içimizden, hem dışarıdan.
Türkiye-İran, Türkiye-Suriye dostluğu (dost kalabilme imkânı)
sonlandırıldı. Sonlandırıldı veya uzak tarihlere atıldı. Zaman uzayınca, mesafe
artınca da dost kalabilmenin ihtimalini siz düşünün artık!. Büyük Ortadoğu
Projesinin hedefiydi, İslam ülkelerinin sınırlarının değiştirilmesi. Üç önemli
İslam ülkesinin birbirleriyle düşmanlıklar sergilemesi hedefe ulaşmada
öncelikli projeydi. Zaten pamuk ipliğine bağlı Suriye idaresi ve halkı arasının
bozdurulması kolay oldu. Ortadoğu’da siyasi kimlik kazanımı peşinde olan,
BOP’un da yöneticisi durumunda bulunan Türkiye idarecilerinin, Suriye’ye, ‘demokrasi’
söylemi altında düşmanlık geliştirmeleri zor olmadı. Avrupa Birliği üyelik
görüşmeleri askıya alınarak ve eksen kayması gibi sübjektif bir algılama
körüklemesiyle İran ile Türkiye arasının açılması da çok kolay oldu. Zaten
bizimkiler de böyle bir duruma teşneydi. Çünkü mezhepleri farklılık arz
ediyordu. Ne de olsa, Şii kabullerini, ehl-i sünnet çerçevesine oturtamıyorlardı.
İyilik, güzellik, birlik-beraberlik düşüncelerinin karşısına hep sünni İslam
tezleri ve kabullerini çıkarttılar. Dolayısıyla İran ile de dost olmama adına
itiraz edebilecek fikirler geliştirdiler. İran silahlarının Türkiye için
tehlike arz edebileceği konusunu iyice pekiştirdiler Türk Dış İşleri’nin
zihnine.
Ortadoğu’da üçayaklı,
tarihi, coğrafi, kültürel ve dini ortaklıkları bulunan kuvvetli birliktelik
böylece önlenmiş oldu.
Aslında bu birlikteliğin
içinde Irak’ın da bulunması gerekiyordu. Ancak, ABD’nin Irak’ı işgali ve
sonrasında, hâlihazırda fiilen olmasa da oluşturulan Kürdistan, Şiistan ve
Sünnistan devletçikleri sebebiyle Irak şimdilik kaydıyla birlik dışında
bulunmak zorunluluğundadır. Zaman içinde birliğe dâhil edilmelidir.
Irak oyunu, daha beteriyle
Suriye’de oynandı. Afganistan’dan, Türkiye’den ve dünyanın hemen her tarafından
devşirilen gönüllü askerlerden bir ordu meydana getirildi. Suriye ordusundan
kopartılan komutanları da bu ordunun başına geçirdiler. Adına Özgür Suriye
Ordusu (isme bakınız nasıl kandırıyorlar) dediler. Silah,
eğitim ve sair ihtiyaçları karşılandı. Suriye ordusunun karşısına
çıkartıldılar. El-Kaide bu ordunun içinde önemli bir mevki tuttu. Aslında,
Mısır’da boy veren Müslüman Kardeşler’in Suriye’de etkili olmasını
istiyorlardı. Onlar başaramayınca, ihtilalle Mısır’ın başına getirdikleri
İhvan-ı Müslimin’i, yine bir karşı ihtilalle etkisiz hale getirdiler. BOP
çerçevesinde beklenen başarıyı gösterememişlerdi. Asıl olarak, Türkiye, İran ve
Suriye birlikteliğinin önlenmesi gerekiyordu. İhvan’ın yapacağı işleri bu kez
El-Kaide’ye yaptırdılar. Bu arada, Türkiye’deki PKK’nın karşılığı olan PYD’yi
palazlandırdılar. Suriye’nin Kuzeyi’nde özerkliklerini ilan edebilecekleri bir
yapılanmayı çabucak gerçekleştirdiler. Artık, Türkiye’nin ne Irak ve ne de
Suriye ile sınırı kalmadı. Suriye içlere çekilerek, bir tarafta Kürt, diğer
tarafta Sünnilerin işgalinde bulunan devletçilklerin kurulması aşamasına
geçildi.
Artık, sırada İran ve
Türkiye kalmıştı. Eş başkanlığını Başbakanımızın yaptığı BOP planları, işlemeye
devam ederken, Irak’ın Kuzeyinde yapılandırılan Kürt devletçiğinin temsilcileri
Türkiye’ye davet edildi. Aslında bu davet, Kürt yöneticilerinin ve Kandil’deki
PKK yöneticilerinin tehditleri üzerine alınmıştı. Diyarbakır’da adeta bir
kalkışma hareketi yaşandı ve burada yapılan konuşmalarda, Kürdistan resmen
tanınmış oldu. Hemen akabinde, Kuzey Irak Başbakan’ı Türkiye’ye gelerek, petrol
anlaşmaları imzalandı. Irak devlet yönetimi zor durumda kalmıştı. Kuzeydeki
petrollerden tabii olarak hak iddiaları vardı ve bu petrollerin idaresi Irak
devletine aitti. Fakat BOP eş başkanlığı, Irak devletini göz ardı ederek yaptığı
anlaşmanın geçerli olduğunu iddia etti. Burada asıl amacın, kuzey Irak
petrollerinin boru hattıyla taşınarak Mersin limanına indirilmesi olduğunu bir
kez daha not etmeliyiz.
Aslında kavga, devletleri
arka planda yöneten derin akılların kavgasıdır. Türkiye-İran-Suriye
birlikteliği ile kurulacak kuvvetli bir pakt, AB ve ABD’nin çıkarlarına aykırı
olacaktı, buna mani oldular. Türkiye için ise bu birlikteliğin önemi
tartışılamaz. ‘Derin Türk Aklı’ devreye
girerek, yeni ve derin bir planla kaldığı yerden paktın yapılandırılmasını
bitirmesi gerekmektedir. Bu aşamada, BOP planları, Türk planlarıyla elbette
çatışacaktır.
Irak, İran ve Suriye
Türkleri ile yapılacak ortak çalışmalar istenilen paktın kurulmasında yardımcı
olacak ve süreci hızlandıracaktır. Bunun tedbirini de karşı güç almıştır.
Özellikle, Kerkük, Telafer, Musul’da yaşayan Türkmenler üzerinde derin ve
acımasız bir baskı uygulanmaya başlanılmış (devam edilmekte), vicdansız
katliamlar yapılmaktadır. İlk planda alınması gereken tedbir, Irak Türkmenlerinin
can güvenliğinin sağlanmasıdır. Suriye Türkmenleri’nin başına da Irak’ta
olanların gelmemesi için şimdiden derin planların yapılması elzemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder