6 Temmuz 2012 Cuma

Çamlıca Tepesi’ne Cami



Çamlıca Tepesi’ne yapılacak camiinin proje ayrıntıları belli olmaya başladı. Öğrendiğimiz kadarıyla, 6 minareli olacakmış ama sürpriz yaparak sekiz 10 minare de olabilirmiş, minareleri, dünyada en yükseğe çıkan minareler olacakmış, Medine-i Münevvere’yi (yüksekliği 105 metreymiş) bile geçecekmiş, çok büyük olacakmış, bugüne kadar eşi benzeri yapılmamış olacakmış… Bir bilgi daha verelim, Başbakan projenin iki yıl süreceğini bildirmesine rağmen, proje başında bulunan Mimar Hacı Mehmet Güner projenin iki – üç ay içinde hazır olabileceğini söylemiş… (04.07.2012 tarihli internet gazeteleri)

Cami yapımına karşı bir fikir bekliyorsanız yanılırsınız. Çamlıca Tepesine cami yapımına karşı durmak, cami yapılmasına karşı olmak demek değildir. Burası farklı bir konu, biz birinci paragraftaki bilgiler üzerine yoğunlaşmak niyetindeyiz.

***

Kendisinin peşine düşen insan için bir tehlike söz konusudur. Basamaklar çıkılırken iblis boş durmaz. Hakk’ üzre yürüyeni, yolundan etmek için türlü çeşitli vesveseler, benlik girdaplarının dalgalandırdığı dehlizlerle yoklar. Bunlardan birisine kapılırsa kişi ki, “nefs-i emareye düşmesine yol açar”, bu yüzden “Kur’ân’ı Kerîm değişik yönleriyle, Musa – Firavun olayı üzerinde durmuştur.”.

Musa, sevgiyle yakınlaşarak Rabb’ini anlatmış olmakla, firavun kendi rab’liğini ortaya sürmüştür. Piramitlerle donanmış coğrafyada, firavundan geriye ne kalmıştır, birbirleriyle yarışan piramitlerden başka, birbirinin önüne geçmek iştiyakındaki kibirlerden başka? Ölümü her yaklaşan firavun sanki hissetmiş gibi, öncekiden daha büyük piramit inşasına girişmiştir. Hepsi inşaatlarını kendisinin daha büyük, daha ulaşılmaz varsayımıyla yaptırmıştır. Daha büyük yapı meydana getirmek isteğinde başka ne gibi manalar aranabilir?

“Ben en büyüğüm”!

Bir hastalığın, bir zayıflığın, bir yenilmişliğin haykırmasıdır.

Eğer Sanal Dostumun kaleminden duymasaydım, konunun üzerinde durmaya gerekte görmemiştim. Şöyle dedi: “Çamlıca Tepesine cami kondurma fikri ancak Erdoğan gibi düşünceyi sevmeyen, sanat ve edebiyattan hazzetmeyen birinden sadır olabilirdi” vaktiyle adı geçenle dost olduklarını bildiğimden, değer verilecek bir söz olarak ele aldım. Değerliydi, çünkü mevcut (bazı) politikaların oluşmasında belki katkısı da vardı, çok ötelerden gelen dostluk katkısı. Belki de bir eyvah hali yaşıyordu, belki de bir pişmanlık itirafıydı. Yiğitçe söylenilmesi ise tam da kendisine yakışandı.

Düşünmek gerek şimdi, “düşünceyi sevmeyen, sanat ve edebiyattan hazzetmeyen” birinden sadır olan cami yapım hikâyesini… Yedi tepede kurulu biliriz İstanbul’u. Çamlıca Tepesi ise tepelerin en yükseği, bu en büyük tepede, en büyük camii inşasına karar vermek! Hatta neresinden bakarsan bak İstanbul’un görülebilecek ve seni anacak bir tepede, yapılacak inşanın büyüklüğünü de hesaba katarsak, sadece o görünecek! Hatırlanacak olan ise; Başbakan Erdoğan!

Hizmet tamamen kendisini hatırlatmaya, yaşatmaya yönelik!

***

“Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allâh’ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya,…”, ve o işaretlerin en büyüğünü yaptırmak azminde olup, gelecekte kendisini arzın merkezine yerleştirmek isteyenlere de duyurulur. “… onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur…” kibir yükselmek ister, büyümek ister, tıpkı, ateşin yel vurdukça yükselmesi gibi. Başını yükselten ateş, etrafta kendisinden başkasını görmezmiş, hatta yanına yaklaşabilen de olmazmış. Ancak “… esmasıyla hakikatin olan Allâh’a sığın…”anlar, çünkü bilirler ki, “… Semi’dir, Basıyr’dir”. (Mu’min/56) Kibir hakikatin anlaşıldığı ana, ateş suyun yetiştiği ana kadar hükümranmış. Kibrinden yanına varılamayan ateş bile suyu görünce anlar ki, “Semaların ve dünyanın yaratılışı, insanların yaratılışından elbette fevkalade büyük! Ne var ki insanların çoğunluğu bilmezler.” (Mu’min/57).

***

Korku geleceği karartır.

Geleceğin karanlığını da bertaraf etmenin yolu, kendinin gelecekte yaşamasını (güya) büyük büyük eserler! Vücuda getirmekle mümkündür.

Korkanın, geleceğini karanlık görenin düşünceleridir bunlar. Aksini kim söyleyebilir? Ancak psikiyatrlar. Mümkünse söylesinler. Yalanlasınlar. Düzeltsinler.

Geleceğinden korkan, kendisini bilmeyen, durmadan yalan söyleyen kişinin kendisini yeniden ve yeniden kabul ettirmesinin yoludur, iradesini kendisinin de dışında enjekte edenlerinde dayattığı vechi ile büyük yapıları vücuda getirmek veya getirmeyi planlamak.

Peki, neden korkar?

İnandıklarının, inanacaklar sınıfında olmadıklarını anlamıştır da ondan.

Hiç olmazsa, büyük büyük bir eser! Bıraksın da, geride kalanlar ne büyük adam desin. Bütün mesele budur.

***

Ortaya bir ucubenin çıkacağı, projenin başında bulunan şahsın, Başbakan, proje için iki yıl çalışılacak demesine rağmen, kendilerinin “iki üç ayda bitireceklerini” söylemesinden bellidir. Tıpkı, benim yazılarım gibi, çalakalem yazılar gibi.

***

Bir tavsiye:

İyi bir doktor tanıyorlarsa, iyi bir kalp doktoru tanıyorlarsa (ki, onlar herkesi tanırlar, her şeyin en iyisini bilirler) Sayın Büyüğümüzün muayeneye, tedaviye gitmelerini tavsiye ederiz.

Ki, bu önerimiz hayati ehemmiyettedir.

***

(NOT: Yazı çok karıştı, ne anlatıldığını yazan olarak biz bile anlamadık. Hayırlısı)

14 yorum:

  1. Mehmetvelit Yurt :

    Sivrisineğe yenilen ceberut
    Nemrut'un küçücük bir sivrisinek yüzünden bütün huzuru kaçmıştı. Her nereye gitse sinek te onunla birlikte gidiyor, burnuna, yüzüne gözüne konuyor, hortumunu vücuduna saplayıp kaçıyordu. Ne kadar çalışmışsa, sineği yakalamağa muvaffak olamamıştı. Bütün saray seferber olmuştu. Herkes sineğin peşindeydi. Fakat hiç kimse tutamıyordu.

    Kapıları, pencereleri sıkı sıkıya kapatıyorlar, fakat sinek ne yapıp ediyor, içeri girmeğe muvaffak oluyordu. Nemrud'un gözüne günlerdir uyku girmemişti. İlahlık dâvası güden Nemrut, bir sinek yüzünden ne hallere düşmüştü.
    Nemrut, tarihlerin şahit olduğu en cebbar ve en zâlim bir hükümdardı. Üstelik ilâhlık dâvası da gütmekteydi. Zenginliği, mülkü, serveti onu şımartmış, sonsuz gurura sevketmişti.

    Kuraklık zamanında kendisinden zahire istemeğe gelenlere, "Rabbiniz kimdir?" diye soruyor, "sensin" demiyenlere bir şey vermiyordu. Bu yüzden herkesi hakimiyeti altına almıştı.

    Hz. İbrahim (as)'in insanları elleriyle yaptıkları putlara tapmaktan sakındırıp, Cenab-ı Hakk'a iman etmeğe davet etmeğe başlaması üzerine müthiş öfkelenmişti.

    Huzuruna çağırdığı Hz. İbrahim'e

    "Söyle bakalım senin Rabbin kim? Sen kime itaat ediyorsun? diye sormuştu.

    Bunun üzerine Hakkın davetçisi Hz. İbrahim (as) şu cevabı vermişti:

    "Benim Rabbim o zattır ki, hem hayat verir hem öldürür. Hayatı vermek ve onu geri almak, sadece O'nun kudretine münhasırdır."

    Bunun üzerine Nemrut kahkahayla gülerek şöyle demişti:

    "Bu da iş mi yani? Ben de hayat verir veya öldürebilirim. Madem Rab olmak bunlara bağlı, o halde Rab benim."

    Bu sözlerin ardından Nemrut iki adamı getirtmiş, birini öldürmüş, diğerinin de hayatını bağışlamıştı. Daha sonra, kibirlenerek:

    "İşte ben de öldürüp, hayat verdim. Rabbiniz o halde benim!" demişti.

    Bunun üzerine Hz. İbrahim (as) şöyle dedi:

    "Benim Rabbim olan Allah, Güneşi şark cihetinden doğduruyor. Sen de batıdan doğdur da görelim. Eğer hakikaten Rab isen, bunda muvaffak olursun."

    Bu delil karşısında Nemrut hiç bir şey diyememiş, susup kalmıştı.

    Nemrut, Hz. İbrahim (as)'le sözle, mantıkla başa çıkamayacağını anlayınca onu ateşe attırmış, fakat ateş Allah'ın izniyle İbrahim Aleyhisselâm'ı yakmamıştı.

    İşte bu şekilde ulûhiyet dava ederek, Cenab-ı Hakk'ın Peygamberini ateşe atacak kadar azgınlaşan Nemrut, şimdi ufacık bir sivrisineğin karşısında ne yapacağını bilemez duruma düşmüştü.
    Nemrut artık sarayda odadan odaya kaçıyor, sivrisinekten kurtulmak için türlü türlü yollara başvuruyordu. Fakat sinek bir türlü kendisinden ayrılmıyordu.

    Bütün hizmetkârları Nemrud'un etrafında pervane olmuşlar, onu sivrisineğe karşı korumaya çalışıyorlardı. Fakat bütün tedbirlere rağmen hiç kimsenin aklına gelmeyecek birşey oldu, sivrisinek Nemrud'un burnundan içeri giriverdi. Nemrud'un burnundan giren sinek gidebildiği yere kadar gitmiş ve orada dönmeğe başlamıştı. O andan itibaren Nemrud'da müthiş bir baş ağrısı başladı. Beyninde dolaşan sinek onu müthiş huzursuz ediyordu. Son çare olarak başını tokmaklattırmaya başladı. "Vurun! vurun!" diyor, sineğin beynine verdiği ızdıraptan tokmağın acısını duymuyordu. Başına tokmağın her inişinde o, "daha hızlı vurun! daha hızlı!" diyordu. Başından kanlar akmağa başlamıştı, fakat o aldırış etmiyor, başını tokmaklatmaya devam ediyordu. Bir yandan da başını duvarlara vuruyordu.

    Hiç bir şey kâr etmemişti. Nemrut, başına yediği tokmaklarla kendinden geçmişti. Sivrisinek ise hâlâ beyninde dönüyordu. Çok geçmeden çırpma çırpına can verecekti.

    Ufacık bir sinek, uluhiyet dâvası güden Nemrut'un hayatına son vermeğe sebep olmuştu...
    BİRİLERİNİN "GURURLANMA PADİŞAHIM , SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR "DEMESİ GEREKİYOR.

    YanıtlaSil
  2. Ali Yüceveli:

    Kendini önemli zanneden her devlet adamı veya yönetici, kendisi öldükten sonra kendi adı ile anılmak üzere bir eser bırakmak iç güdüsüyle doludur.
    Firavunlar-Krallar-Şahlar hep böyle yapmışlardır. Ancak burada seçilen obje önemlidir.
    Cami yaptırmak meselesi eğer samimi bir duygudan kaynaklanıyorsa pek isabetli değil. Çünkü camiden çok ne var ülkemizde. Yok eğer, seçimler için en alttakilere mesaj vermekse niyetleri, bu oldukça iyi bir tercih.
    Rant alanı açmaksa muratları,onu da Allah bilir. Zaman en büyük hakimdir.

    YanıtlaSil
  3. Göray Atila :

    Minarelerin yüksekliğinin islamla ne alakası varmış. Şekilciliktir.Büyüklenmedir. Birazda Şirktir

    YanıtlaSil
  4. Mehmet Ali Öztürk:

    Size bir tüyo vereyim mi;

    İstanbul'un dört yanına cami yapmış Osmanlı, Çamlıca tepesini niye düşünmedi?

    "Anıtmezar aklında olmadığı için."

    YanıtlaSil
  5. Kıyamoglu Abdullah Yücesan :

    Her cami diye yapilan bina NAMAZ KILMAYA yeterli olur mu?
    Peygamberin yiktirdigi camiyi hatirlayin.

    YanıtlaSil
  6. Abdurrahman Biçer:

    Ülkenin her metrekaresine bir cami yapsanız ne yazar?...

    Cami dediğiniz içinde ki cemaatle var olur, cemaat yoksa o CAMİ dediğiniz yapı bir metruk binadan başka şey değildir...

    Haramla iştigal edilen bir ülkenin ilk ihtiyacı ASLA RÜCU etmektir. Bu da o ülkede yaşayan insanların Ahsen-i Takvim olabilme kapasitesine bağlıdır...

    Siz hiç Esfel-i Safilinde Caminin varlığından bahsedildiğini duydunuz mu?...

    YanıtlaSil
  7. İbrahim Kutluay:

    Bakın tarihe not düşünüyorum. Sultanahmet Camisi 6 minareli yapıldığında islam alemine nifak sokmaya çalışanlara yaygaraya başlarlar.

    -Kabede 6 minare varken 6 minareli camimi olur ?
    -Bunlar ne yapmaya çalışıyor ?
    -Kabe ilemi yarışıyorlar ?

    Osmanlı ise bunlara hiç bir tepki vermeden gider KABE'ye 7. minareyi yapar.

    Bundan daha güzel bir cevap olabilirmi ki ?

    YanıtlaSil
  8. Candan Nurgül :

    Ardından nasıl bilirdiniz diye sorulduğunda verilecek cevabıda garantilemiş mi???

    YanıtlaSil
  9. Lebi Şiir:

    ‎''''''Hizmet tamamen kendisini hatırlatmaya, yaşatmaya yönelik.''''''''''
    Çok güzel bir tespit olmuş yazınızı okurken başların da aklıma düşen fikir aynen bu cümlelerdi siz de beyan etmişsiniz zaten Tebrikler der ve
    Böbürlenme Padişahım senden büyük ALLAH var derim konunun muattabına ....

    YanıtlaSil
  10. şeytanlaşmış ruhların ne yapacağı belli olmaz, cami falan yapar ki millet inanmaya devam etsin. Belki yıktığı ve yıktırdığı camilerin yerine <<< bakın ben en büyüğünü yaptırıyorum, SÜLEYMAN ınkinden bile büyük olacak, en büyük benim >>> demek istiyordur... great özal gibi

    YanıtlaSil
  11. Cengiz Yanık :

    Beni on minareli camilerden ziyade,bir süleymaniye camisi daha çok mutlu ediyor,daha çok huzur buluyorum.Gösteriş debdebesi olan on minareli bir camiden ziyade,hiç minaresiz,sade ve İçinde huzur bulduğum bir mescidi tercih ederim.

    YanıtlaSil
  12. Ali Yıldız :

    ‎"Ahir zamanda ,maşrıktan eşek anırsa, mağripten duyulacak, camiler çoğalacak, içinde cemaat olmayacak"
    çocukken dinlemiştim.

    YanıtlaSil
  13. Melek Kemerkaya :

    ‎10 minare de olabilirmiş, minareleri, dünyada en yükseğe çıkan minareler olacakmıs....
    10 mınare olur mu 20 yapsınlar namımız olsun, nekadar ''musluman ''oldugumuzu gorsunler

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...