20 Temmuz 2012 Cuma

“Fakir Fukara, Garip Gureba”



Sohbeti kaçırmış olmalıydım. Son demlerinde yakaladım. Takibattan çıkan sonuç:

-) “Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi. Sonra hem yapmaya; hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar.” (Kemalettin Tulgar)

-) “Hatırlayın hele: Çok eskilerde Selatin Camilerimizin avlularında YADA TAŞLARI vardı… Hani zengin olanların ihtiyaç sahiplerini rencide etmemek için, içine para koydukları…

O zamanlarda muhtaçlar; ortalıktan el ayak çekildikten sonra taşların yanına giderlerdi ve oralardan sadece ihtiyacı kadar para alırlardı ve ihtiyaçlarından fazlasına el sürmezlerdi… O zamanlarda hırsızlıklar da yapılmazdı ve herkes Hakk’ına rıza gösterirdi. O zamanlar Türk Milleti’nin şeref yılları idi…

Ya şimdi… öyle mi ya?...

Bu hallere düşürülmüş bir milletin yöneticileri de ancak böyle olur…” (Abdurrahman Biçer)

İki kıymetli dostun muhaveresi böyleydi.

Birinci konuşmacının anlattığı bir değişimi, bir ters gidişi, bir kötüye varışı özetliyordu. “Bir elinin verdiğini diğer elin duymayacak” temel eğitiminden, gelinen noktayı bir güzel özetleyen serencam. Böyle mi acaba? Diye düşününce, muhteşem Ramazan iftar sofraları, makarna kömür dağıtımları akla geliveriyor. Susmak kalıyor bize ve hemen doğru kanaatini belirtiyoruz.

İkinci konuşmacının cevabı, tarihi bir vesikayı açıklar gibi. Anlıyoruz ki, bir medeniyetin zirve noktası, karşılıksız, hiçbir beklenti sahibi olmadan verebilmesidir. Ne güzel örgütlenmiş, zorlama yok, ‘vergi’ gibi mecburiyet yok. Kazancından o gün için ne ayırabiliyorsa, belirli köşelere, duvar üstlerine, cami kıyılarına… Serpiştirilen taştan yapılmış kutucuklara gönlünden koptuğu kadarını bırakıyor, kimsenin görmemesi, kimseye göstermemek burada önem arz ediyor. İhtiyaç sahibi onurunu, haysiyetini kimseye ezdirmeden kutucukların içine yerleştirilmiş ‘para’dan ihtiyacı kadarını alıyor. Fazlasına el sürmek aklına bile gelmiyor. Ne kadar güzel, “zenginin cömert, fakirin kanaatkâr” olması ne güzel.

**

Hatırıma “Askıda Ekmek Var” uygulaması geldi.

Ankara’da beş – altı ekmekçide uygulanan bir âdetin, ekmek satan “Ekmekçi Necati” büfesindeki uygulaması şöyledir.

Hali vakti yerinde olan ekmek alıcısı, iki ekmek ister, alıcı dört ekmek parası verir ve “askıya iki ekmek koy” der. Necati Usta, müşterisini gönderdikten sonra iki ekmeği askıya koyar ve “askıda Ekmek Var” tabelasını kapısına asar. Müşterilerinin çoğunluğu, bu işlemi bildiklerinden bir ekmek, iki ekmek, üç ekmek… İsteyen istediği kadarını askıya koydurur. Askıdaki ekmekleri kimin koyduğunu satıcıdan başkası bilmez. Zaten bir müddet sonra da unutur.

İhtiyaç sahibi, doğrudan büfenin askısına elini uzatarak, istediği kadar ekmeği alır ve gider. Kimse soru sormaz, kimsin, ne istiyorsun diye sorulmaz… Alır ve gider. Ancak, asla ihtiyacından fazlasını almaz. Evine ne kadar ekmek gerekiyorsa o kadarını alır. Kimin ekmeğini aldığını bilmez, askıya ekmek koyan kişi de ekmeğini kimin aldığını bilmez.

İkinci konuşmacının anlattığı tarihi hadiseye çok benzer bu uygulama Ankara’da bazı ekmek büfelerinde uygulanmaktadır.

Anlatayım, bilgilendireyim istedim.

Henüz, unutulmayan güzel adetlerimizin az da olsa bazı ulvi yaradılışlı adamların bulunduğu muhitlerde yaşatıldığını bilelim.

8 yorum:

  1. Hüseyin Altınbay :

    mahalle bakkalarına ugruyarak birikmiş borçaları sildiren güzel insanlarda vardı..yardım yapam kime yardım yaptıgını bilmiyor..yardım yapılanda kimin yaptıgını... bir elin verdigini diger el görmüyordu... şimdi ne mahalle bakkalları kaldı... ne askılar...şimdi dev avm... A.V. M. ler mi onlar artık... harcama puthaneleri...

    Askıda elbise ekmek çay çorba bir zamanlar

    KÜTAHYA da dayapılıyordu... unutuldu.... haydi bir kampanya başlatalım... ne güzel olur...

    YanıtlaSil
  2. Candan Nurgül:

    Denizlide ENDER pastanesinde halen yapılmakta.

    YanıtlaSil
  3. Nidai Seven:

    Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir. Hadisi şerif bizlere özellikle Ramazan ayında rehber olsun.

    YanıtlaSil
  4. Abdurrahman Biçer :

    O dönemler Türk'ün Yüksek Medeniyyet kurduğu dönemler. Mohikanlar henüz ölmemişti...

    Ve İnsan AHSEN-İ TAKVİM idi...

    Nereden bilecekti ki bir gün gelecek ve ESFEL-İ SAFİLİN olacak...

    YanıtlaSil
  5. Hülya Şahin :

    İstanbul -Sarıyer'de de bu askı-ekmek olayı uygulanıyor. Hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum. Bencillik arttıkça, yardımseverlik azalıyor. Hele bazı belediyelerin çalgılı çengili , reklamlı iftar yemeklerini hiç anlayamıyorum ..

    Neyse vardır belki onun da iyi bir tarafı ..

    YanıtlaSil
  6. REYYAN.....
    bugun ramazan birrrrrrrrrrrr..

    bende tuttum .....

    REYYAN cennette bır kapı .....

    oruçluların girebildiği kapı....

    ben orucun sahurda başlayıp ...
    iftarda bittiği öğretılanlerdenım 8 9 yaşımdan berı tam tutmaya çalıştım...
    58E dayanınca yaştan deyıl tabiki..
    izledıklerımden........ 7 yıldızlı otellerde
    41 çeşİt..... veya 52 çeşit 50. 70 $ kişi başı... hiç hosuma gitmiyor...

    anLadımki .. oruç İFTARDA BİTMİYORMUŞ ..
    İFTARA BAŞLIYORMUŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ

    YanıtlaSil
  7. fakir edebiyati yapacaginiza fakirligi topraga gomun.RT.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, fırsat bize düşerse toprağa gömmeye çalışırız.

      Sizin bu yazıyı okuduğunuzdan emin değilim. Belki üç-beş kelime okumuşsunuzdur o kadar.

      Sizin eleştirinizle yazının alakası yok.

      Yine de teşekkürler ediyorum, ilginize. Var olunuz.
      Saygılar

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...