23 Temmuz 2012 Pazartesi

“Asil Kan”


 “Su uyur, düşman uyumaz” başlığını vermiştik evvela, sonra değiştirmek gerekti ve böyle oldu. “Asil Kan”.

Düşman daima uyanık olduğunu, asırlar içinden yaptığı ilmi gelişmeleri hayata geçirme becerisi ile göstermiştir. Durmamıştır. Hedeflerine emin adımlarla ilerlemişlerdir.

Hedefleri nedir? Kesin bir tespit yaparak şöyle diyebiliriz. Asla unutmadıkları, Osmanlı’dan intikam almak. Yani Türk’ten. Yani Müslüman Türk’ten.

Düşünürlerine verilen hedef budur. Hep bu yönde düşünmekteler, planlamaları, geliştirdikleri teoremleri, faraziyeleri hep belirlenen hedef üzerinde olmaktadır. Toplum mühendisleri denilen gruplarla, hedefe koydukları milletleri istedikleri yönde şekillendirmekte ve devletleri istedikleri yönetim tarzına kavuşturup, o milleti adeta esaretleri altına alabilmektedirler. Üzerinde çalıştıkları toplumları, belki de ülkenin bilim adamlarından, düşünürlerinden daha iyi bilmektedirler. Geliştirdikleri fikirleri alan çalışması yaparken, ülke vatandaşlarına anlattıklarında pek fazla da tepki görmemektedirler. Aslında fikirlerini, teorilerini ülke içinde buldukları (satın aldıkları bile diyebiliriz) ilim adamları, gazeteciler, devlet memurları, yüksek yöneticiler, iş adamları… Vasıtasıyla anlatmaktadırlar. Sıfatı bildirilen kişiler, verilen (emirlere) adeta emir kulu gibi sarılmakta ve her ortamda belletilen lafları papağan gibi hep bir ağızdan tekrar etmektedirler. O kadar sık, farklı TV ve basılı yayınlarla ve farklı isimlerle tekrar ediliyor ki, ‘birinden kurtulan diğerine yakalanıyor’ hesabı izleyici, okuyucu birinden birine mutlak surette yakalanıyor. Beyin yıkama faaliyetleri de diyebileceğimiz bu uygulamalar sonucunda toplum yavaş yavaş onların istediği biçime yoğruluyor, işlem tamamlandığında ise istediğinizi yapmaya hazır kitleler emre amade bekliyor.

Farz edelim 10 televizyon, 50 radyo, 30 gazete, 40 dergi ve yüzlerce internet sitesi ile yapılan bu propaganda çalışmalarına toplam tirajı yüz bini bulmayan gazetelerle ve Türkiye sathına yayın yapamayan ve kablo Tv sisteminde bile bulunmayan sermaye yetersizliği içindeki bir – iki televizyonla karşı çıkmaya, bilgi kirliliğini düzeltmeye çabalamak ne kadar başarılı olacaktır? Ancak, bu dev sermaye gruplarının karşısında yılmadan duran ve gerekli çalışmaları yapmaya çalışan iman abidesi insanların varlığı, taraftarlarına da güç vermektedir. Bu çalışmalar önemlidir. İman birliğinin karşısında hiçbir gücün duramayacağı anlattığımız çalışmalarla bir kez daha ispatlanmaktadır. Özellikle Türkiye de başarılı gibi (propagandanın gücü ile) gözükseler de asla başarılı değillerdir. Hedeflerine yaklaştıklarını düşündüğümüz de bile bir anda öyle manevralar meydana gelmektedir ki, onların başarılı gibi göründükleri noktaların birer birer yıkıldıklarını müşahede etmekteyiz.

Milletimizin damarlarının içinde kırıntı miktarında da olsa bulunan imanla  (Atatürk’ün ‘muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’ kelamı buradaki manaya işarettir) bir anda her şeyin ters yüz oluverdiği görülmektedir. Bu asıl başarıdır. Tıpkı yedi düvele meydan okumaktır bu.

 “Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin  
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten” (Namık Kemal/Hürriyet Kasidesi’nden)


“İslam bir ‘ilkellik ve dehşet sistemi’ olarak lanse edilebilmiştir. Kinini din, kan dökmeyi ibadet, oyuna gelmeyi zafer sanan akıl ve aydınlık düşmanı bir takım dinci çeteler aracılığı ile…

Son ve kesin zafer, Türkiye’nin düşürülmesiyle elde edilecektir. Ana hedeflerden birincisi Türkiye’dir. Ön hazırlıklar, Cumhuriyet düşmanları hurafe ve sömürü dinciliğine zaten yaptırılmış bulunuyor.”

Yukarıdaki tespitler Yaşar Nuri Öztürk’e aittir.  Ve şu cümleyi ilave eder Hoca; “Emperyalizm ve yamakları olanca gayretleriyle cumhuriyeti yıkmanın peşindedirler” (10 Temmuz 2012, Yurt Gazetesi)

Böyledir maalesef, böyledir.

Ne yapılmalı?

Bir kere, yukarıdaki bahsettiğimiz küçükte olsa yayınlar devam ettirilmelidir. Basın yayın araçlarından faydalanma imkânı sınırlı ve hatta sıfır olduğundan, evladı vatan’ın her birine tek tek ulaşılarak, bilebilinen kadarıyla düşmanın hedefleri, yapılması gerekenler yüz yüze anlatılmalıdır. Kendisini bu yolda görevli bilenler her karşılaştıkları kişiye ürkütmeden, incitmeden, dinini, inancını, dilini, düşüncesini dikkate alarak ve kırmadan, birliğin, beraberliğin önemini, devletin içindeki durumunu dili döndüğü kadar anlatmalıdır. Tarih, sosyoloji, felsefe kitaplarının yanında, yeni yayınlanan kitaplar da okunmalıdır. Yazılan makaleler, röportajlar, incelemeler dikkatle takip edilmelidir. Onlara eleştiriler geliştirmeli, mutlak surette yayınlanmalıdır. İnternet ortamı verimli kullanılmalıdır. Hem tarihe not bırakmak ve hem de fikirlerimizin, düşüncelerimizin diğerleri tarafından takip edilmesi, okunmasının sağlanması gereklidir. Aynı fikir çevresinde bulunanlar hiç olmazsa ayda bir kere de olsa kısa süreliğine küçük toplantılar yapmalı, hem küçük topluluklar hakkında görüşler aktarılmalı, hem de yapılan çalışmalardaki verimlilik üzerine görüşmeler yapılmalıdır.

Hülasa, en az düşman kadar uyanık olunmalıdır.

3 yorum:

  1. Harun Meral:

    En az düşman kadar uyanık olmak ve düşmanın silahları ile onu vurmak şarttır. Bin yıllık bir hezimetin intikamını bizden almak için her desise ve saldırıyı acımadan yapan düşmanın son 150 yıldır teknolojik üstünlüğüne güvenerek bizi dejenerte etmeye çalışması yazıya konu olan o Asil kana sahip sahip çıkılarak belki boşa çıkarılabilir.

    Asil kan salt bir kan değildir, iman ve kültür terkibidir.

    YanıtlaSil
  2. Ali Yüceveli :

    Düşman nerden ve hangi konudan saldırıyorsa o noktadan cevap vermek gerekir demişti Atsız bir yazısında.

    YanıtlaSil
  3. ...........Asil kan salt bir kan değildir, iman ve kültür terkibidir........
    güzel .....

    türk bir ırkın adı deyıl ADAMLARIN BİRLİĞİDİR..
    GAYRET EDEREK HERKES TÜRK OLABILIR....

    REYYAN

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...