Bir yerlerine dokunmak,
Dokunmaktan murat, el ile
temas değildir.
Boşa laf etmemek, havaya
bağırmamaktır meramımız.
Öyle bir kelime çıksın ki
ağzından, dinleyenlerin derinliklerinde bir yerlere ulaşıp onlarda bir iz
bıraksın. İz bırakmayacak lafı ağızdan çıkarmak, kör kuyuya kova sarkıtmaya
benzer. Çabalar boşadır. Emekler boşadır.
İnsan yapısı gereği
derindir. Derinlerde, üzeri küllenmiş korlar saklar. Her kor bir bilginin, bir
verinin saklandığı gizli hazinelerdir. Közün ortaya çıkması için külün
savrulması gerekir. Külün savrulması da, harekete geçmesi de ona tesir edecek
bir ses, bir nefes, bir bakış, bir hareket, bir gösteriştir.
Nice bir bakış vardır ki,
milyon sayfalık anlatıma bedeldir. Nice bir hareket vardır ki, milyonca kişinin
aynı anda yaptığı artistik hareketlere bedeldir.
Her hareket, her bakış, her
kelime aynı tesiri gösteremeyebilir. Bunlar, herkeste aynı tesiri yapmayabilir.
Bilir misiniz? İyilik nedir? Hangi iyiliği kime yapmalıyız? Bilinmez.
Bilinemez. Bu itibarla, iyilik yapmak emredilir. Kime, nasıl, niye yapılacağı
değil. Güzel söz söylemek emredilir. Kime söyleyeceğin, nasıl söyleyeceğin
değil.
Üstat
Niyazi Mısrî şu iki beytiyle neler demek ister?
“Derviş olan kişinin sözleri
ümrân olur,
Salik-i Hakk olanın râhına
bürhân olur.
İlm-i ledün dersini ârif olan
kişiler,
Hasta dil olanların derdine
Lokman olur.”
Güzel söz salınır cihana,
gider varır sahibini bulurmuş.
“İyilik yap at denize, balik
bilmezse Halik bilir” kelamı da, iyilik yapılandan beklentinin
olmamasıdır. Kime iyilik yapılacağının da bilinememesidir. Bizler sadece iyilik
yapmakla, güzel söz söylemekle mükellefiz.
Bu
gayretlerin temelinde sevgi vardır. En iyisi Mısrî’ye sözü bırakmak.
İnile ey derdli gönül inile,
Ehl-i derdin inleyecek çağıdır.
Gel timâr et yareni sen aşk
ile
Yarelerin onulacak çağıdır.
Şol ki gafletle yatup etmez
talep,
Gövdesinde yok mu ola canı
acep.
İşte vahdet gülleri açıldı
hep,
Bülbülün efgân edecek
çağıdır.
Sen nedîm idin ezel ol şâh
ile
İmtihân için gelip sen bu il’e
İnlemek sana yaraşur derd ile
Hem gözün kan ağlayacak
çağıdır.
Yok kararı gönlümün bilmem
neden,
Kasd eder bin pâre ola bu
beden,
Var ise gitmek gerek bu
areden,
Aslına azmeyleyecek çağıdır.
Ey Niyâzî dünyâda etmez
huzûr,
Şol kişi kim olmaya ehl-i gurûr,
Hakk’ı anla etmeden bundan
ubûr,
Mevtin elçisi gelecek
çağıdır.
Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün
Fâ’ilün
Mehmetvelit Yurt :
YanıtlaSilHOCAM ÇOK GÜZEL YAZMIŞSINIZ.GÖNLÜNÜZE SAĞLIK.RABBİM İNŞALLAH BİZLERİ HAL'DEN VE GÖNÜLDEN ANLAYAN VE YAŞAYAN İNSANLARLA KARŞILAŞTIRIR.
Erol Akşen:
YanıtlaSilOKU! KENDİNİ OKU..
Mehmet Kınacı:
YanıtlaSilSağ elin verdiğini sol el görmez!!!!Diyen bir milletten,koyun misali güdülür bir "halk"a ulaşmışsak,bayağı ilerlemiş,demokrasiyi hazmedemesek de ihaleleri hazmeder olduk..Eee bizim hacı ne diyodu?"Çalıyo emme bize de viriyo!"Afiyet olsun..Sizler için Tevfik Fikret HAN-I YAĞMA"da söylemiş söyleneni,biz söylemesek n'ola!!!!
Harun Meral:
YanıtlaSilOkuyanlar, Niyazi Mısri nin veciz ifadelerini anlasalar bile yazınız maksadına ulaşmış sayılır.
Abdurrahman Biçer:
YanıtlaSilGüzel söz de kötü söz de aynı aynı çabayı sarfetmekle söylenir...
Fakat bilinmeli kı;
Güzel söz sahibini vezir eyler gönüllerde...
Kötü söz kem eder sahibini otursa da tahtta...
Ahsen-i Takvim olmak varken bu Esfel-i Safilin merakı neden?...