27 Temmuz 2012 Cuma

İyilik, Güzellik



Bir yerlerine dokunmak,

Dokunmaktan murat, el ile temas değildir.

Boşa laf etmemek, havaya bağırmamaktır meramımız.

Öyle bir kelime çıksın ki ağzından, dinleyenlerin derinliklerinde bir yerlere ulaşıp onlarda bir iz bıraksın. İz bırakmayacak lafı ağızdan çıkarmak, kör kuyuya kova sarkıtmaya benzer. Çabalar boşadır. Emekler boşadır.

İnsan yapısı gereği derindir. Derinlerde, üzeri küllenmiş korlar saklar. Her kor bir bilginin, bir verinin saklandığı gizli hazinelerdir. Közün ortaya çıkması için külün savrulması gerekir. Külün savrulması da, harekete geçmesi de ona tesir edecek bir ses, bir nefes, bir bakış, bir hareket, bir gösteriştir.

Nice bir bakış vardır ki, milyon sayfalık anlatıma bedeldir. Nice bir hareket vardır ki, milyonca kişinin aynı anda yaptığı artistik hareketlere bedeldir.

Her hareket, her bakış, her kelime aynı tesiri gösteremeyebilir. Bunlar, herkeste aynı tesiri yapmayabilir. Bilir misiniz? İyilik nedir? Hangi iyiliği kime yapmalıyız? Bilinmez. Bilinemez. Bu itibarla, iyilik yapmak emredilir. Kime, nasıl, niye yapılacağı değil. Güzel söz söylemek emredilir. Kime söyleyeceğin, nasıl söyleyeceğin değil.

Üstat Niyazi Mısrî şu iki beytiyle neler demek ister?

 “Derviş olan kişinin sözleri ümrân olur,
Salik-i Hakk olanın râhına bürhân olur.

 İlm-i ledün dersini ârif olan kişiler,
Hasta dil olanların derdine Lokman olur.”

Güzel söz salınır cihana, gider varır sahibini bulurmuş.

“İyilik yap at denize, balik bilmezse Halik bilir” kelamı da, iyilik yapılandan beklentinin olmamasıdır. Kime iyilik yapılacağının da bilinememesidir. Bizler sadece iyilik yapmakla, güzel söz söylemekle mükellefiz.

Bu gayretlerin temelinde sevgi vardır. En iyisi Mısrî’ye sözü bırakmak.

 İnile ey derdli gönül inile,
Ehl-i derdin inleyecek çağıdır.
Gel timâr et yareni sen aşk ile
Yarelerin onulacak çağıdır.

 Şol ki gafletle yatup etmez talep,
Gövdesinde yok mu ola canı acep.
İşte vahdet gülleri açıldı hep,
Bülbülün efgân edecek çağıdır.

 Sen nedîm idin ezel ol şâh ile
İmtihân için gelip sen bu il’e
İnlemek sana yaraşur derd ile
Hem gözün kan ağlayacak çağıdır.

 Yok kararı gönlümün bilmem neden,
Kasd eder bin pâre ola bu beden,
Var ise gitmek gerek bu areden,
Aslına azmeyleyecek çağıdır.

 Ey Niyâzî dünyâda etmez huzûr,
Şol kişi kim olmaya ehl-i gurûr,
Hakk’ı anla etmeden bundan ubûr,
Mevtin elçisi gelecek çağıdır.

Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün

5 yorum:

  1. Mehmetvelit Yurt :

    HOCAM ÇOK GÜZEL YAZMIŞSINIZ.GÖNLÜNÜZE SAĞLIK.RABBİM İNŞALLAH BİZLERİ HAL'DEN VE GÖNÜLDEN ANLAYAN VE YAŞAYAN İNSANLARLA KARŞILAŞTIRIR.

    YanıtlaSil
  2. Erol Akşen:

    OKU! KENDİNİ OKU..

    YanıtlaSil
  3. Mehmet Kınacı:

    Sağ elin verdiğini sol el görmez!!!!Diyen bir milletten,koyun misali güdülür bir "halk"a ulaşmışsak,bayağı ilerlemiş,demokrasiyi hazmedemesek de ihaleleri hazmeder olduk..Eee bizim hacı ne diyodu?"Çalıyo emme bize de viriyo!"Afiyet olsun..Sizler için Tevfik Fikret HAN-I YAĞMA"da söylemiş söyleneni,biz söylemesek n'ola!!!!

    YanıtlaSil
  4. Harun Meral:

    Okuyanlar, Niyazi Mısri nin veciz ifadelerini anlasalar bile yazınız maksadına ulaşmış sayılır.

    YanıtlaSil
  5. Abdurrahman Biçer:

    Güzel söz de kötü söz de aynı aynı çabayı sarfetmekle söylenir...

    Fakat bilinmeli kı;

    Güzel söz sahibini vezir eyler gönüllerde...

    Kötü söz kem eder sahibini otursa da tahtta...

    Ahsen-i Takvim olmak varken bu Esfel-i Safilin merakı neden?...

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...