21 Eylül 2012 Cuma

Dış işleri ve Dini Terimler



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Ramazan Bayramını memleketi Konya’da geçirmiş. Bayramlaşma sırasında gazetecilere yaptığı açıklamaya bakınız. “Suriye’ye Birleşmiş Milletler müdahale etmelidir.” Sırası mıdır? Derin strateji profesörü Davutoğlu için sırası. Bayramın kardeşliği, affediciliği, çirkinlerin kapatılacağı, güzelliklerin ortaya çıkarılacağı, küslerin barışacağı filan unutulmuş. Taa damarlarına zerk edilmiş anlamsız bir kin, bir hırs var. Maksat Esad’ı göndermek de değil, ileride bin pişmanlıkların yaşanılabileceği, tarifsiz acılara gebe kardeş kavgalarının fitillendiği bir garip uygulamalar bütünlüğü. Referanslarının İslam olduğunu söyleyen bu bedbahtlar, bu uygulamaların İslam’ın neresinde bulunduğunu da bir söyleseler bari. Uyguladıkları politikaların İslam’ın hangi bölümlerinde belirtildiğini bir anlatsalar da anlasak! İsrail’e çekilen van miynıt palavrasını nasıl da yutturmuşlardı, nasıl da insanımızı avlamışlardı? Artık yemiyorlar. Artık, kendi milletvekillerini bile ikna edemiyorlar olmalılar. (Böyle giderse parçalanma kaçınılmazdır.) (Gerçi Hüseyin Aygün’ün verdiği pası iyi kullandılar. Milliyetçi damarlardan gelen söylemleri yüksek sesle dillendirdiler, milletin gazını böylece aldılar)

Bir projenin memurları olarak hareket etmekte bir beis görmüyorlar. Projenin sahibi dünyayı tek kutuplu olarak idare etmek niyetindeki ABD. Adını demokratikleştirme projesi koymuşlar.

Projeye ilk muhatap ülke Irak olmuştu. Orada olanları biliyoruz. Son günleri ise kardeş kavgasına sürüklenen bir ülke. Şii ve Sünni savaşı kapıda. Bombalama olayları, sayısız insanın hayatına mal oluyor. Arkada bıraktıkları gözyaşı sel oldu aktı. Bizim taraflardan da destek verilen gruplar var olduğu tahmin ediliyor. Nitekim Sünni toplum liderinin Türkiye’de misafir edildiği bilinmektedir. Irak yönetimi sanki birilerinin verdiği emri yerine getirircesine tutuklamalara karar verebiliyor. Her tutuklama kararı ardından da bombalamalar geliyor, sonuç facia. Demokratikleştirme dedikleri bundan başka bir şey değil. Kan ve gözyaşı. Demokratikleştirme adına yapılanların tamamı boştur.

Libya’da yakın geçmişte olanlar, proje sahiplerinin ne kadar demokrat, ne kadar insan sever olduklarını göstermiştir. Masum halkın üstüne bırakılan bombalarda kaç kişinin hayatını kaybettiğinin hesabı daha yapılamamıştır. Maalesef bizim hükümetimiz de bu suça ortak olmuştur.

Mısır’da kardeş kavgasını başlatmak pekte zor olmayacaktır. İşbaşına getirilen hükümet ile devrilen Başkan arasındaki benzerlik hayretle karşılanmaktadır. Ne değişti Mısır’da? ABD’nin desteklediği, Mısır hareketleri sırasında toplum liderlerinin tamamının ABD’de eğitim almış dernek üyeleri olan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) teşkilatının yetkilendirilmesinden başka. Seçilen başkan bu derneğin üyesidir.

Kardeşim Esat’tan düşman olunan Esat’a. Ne değişti? Kardeş dediğimiz günlerde de diktatör değil miydi Esad? Ne yapmak istiyoruz? Suriye’yi ABD’nin istediği yönde yönetecek bir yönetim oluşturmak. Sonuçta hedefte duran İran’a saldırının kolaylaştırılması. İsrail üzerinden İran’a tehdit yağdırmak.

Neo-Liberal fikirlerle yüklü muhafazakâr iktidarın ne yapmak istediği apaçık ortada duruyor. Kendi ifadeleridir. BOP Eş Başkanlığı görevleri henüz sona ermemiştir. Ortadoğu’da (tamamı İslam ülkeleri) 22 devletin sınırlarının değiştirileceği ABD’li yetkililer tarafından deklare edilmiştir. Yapılmakta olan da budur.

Bu görevleri yapılırken kullanılmakta olan da genel olarak dindar insanlar topluluğu olan ve dini inançlarını elden geldiğince yaşamaya çalışan Türkiye de dini veriler, dini söylemler, dini resimlerdir. Hoyratça, bu değerler insanlarımızı avlamakta kullanılmaktadır ve başarılı da olmaktadırlar. “1990 sonrası dünya sisteminde din yeniden geri dönerek siyaseti belirleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. İçinde bulunduğumuz çağda din ve bunun yorumu olan mezhepler siyasi bir unsur olarak önemli yere sahiptir. Bu nedenle Ortadoğu’nun jeopolitik tanzimi din üzerinden yapılmaktadır.

Böyle bir tablo karşısında Irak dağınıktır. Etki alanı giderek genişleyen İran, oluşturulan Sünni-Selefi ağın kendisine yönelik olduğunu düşünmekte ve oyunun kurallarını buna göre oluşturmaktadır. Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye içinde bulundukları projenin gereği olarak Irak üzerinde etkili olmak istemektedirler. Topraklarımızda İran’a karşı konuşlandırılan Füze Kalkanı, ABD-Suudi Arabistan ekseni durumu daha hassaslaştırmaktadır. Irak üzerine yoğunlaşan bu baskı ve siyasi-stratejik hamlelerin bir mezhep çatışmasına doğru seyretmesi kaçınılmazdır”. (1)

Ramazanlarda kurulan iftar çadırları, hükümet yetkililerinin Cuma Selamlıkları merasimleri, her Cuma Namazından sonra cemaatin arasında yapılan TV röportajları, cami inşaatlarına hız verilmesi, İmam Hatip Liselerinin düzenlenmesi ve Orta Kısımlarının açılması harekâtı, yetkililerin verdikleri nutuklarda dini terim ve kavramları sık sık kullanması dini nasıl kullandıklarına çarpıcı örneklerdir. Maalesef dini söylemlere çok çabuk kanmakta olan insanlardan da oylarını kolayca almaktadırlar. Ülke yönetiminde bulunanlar ise dini siyasi ideloji kalıplarında kullanmaya devam etmektedirler.

Yeniden başlayan İslamcılık tartışmalarında siyasi ideloji olarak din konusunun da gündeme getirilmesi isabetli olacaktır.

İslami kavramları kullanarak, İslam Ülkelerini haçlıya teslim etmek oyunu işte budur.

+++++++++++++++++++++++++
(1)    Nadim Macit, 31.01.2012 Ortadoğu

11 yorum:

  1. Ali Sertelli :

    İslami kavramları kullanarak, İslam Ülkelerini haçlıya teslim etmek oyunu işte budur.

    Yaşar Nuri Öztürk hoca buna "Allah'la aldatmak" diyor.

    Mahmut Emin hocam teşekkür ederim bu güzel makaleniz için.

    YanıtlaSil
  2. Nidai Seven :

    Yol haritasında"Milliyetçilikle Hesaplaşma"varsa ve fiziken Türkiyede ,ruhen Türk Milletinden olmayan bir kimseden Türk Milleti adına ve lehine politika beklemek gafletdir.

    YanıtlaSil
  3. Kıyamoglu Abdullah Yücesan :

    Konya dogumlu olabilir, konya nufüsuna kayıtlı olabilir ama insallah Konyalı degildir.
    Konyada Mevlananin ruhu incinir,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bedri Dinçer:

      Konya -Taşkent'ten olduğunu biliyorum oradaki dostlarıma "aslı nereli" bir sorayım.TÜRK Olmadığı kesin.

      Sil
    2. Kıyamoglu Abdullah Yücesan :

      aslinin disardan , bir Türk- Tatar yurdundan geldigini söyleyebilirler, kafasini ingilterede rektefeye sokmuslar, - ya mankurt olmus, nayman anaya ok atan ogludur, yada embeddet gelip gizli kimlikle yasayandir.

      Sil
    3. Bedri Dinçer.
      Kuvvetle muhtemel gizli kimlikle yaşayanlardandır çünkü Ülkemizde çokça var.

      Sil
  4. Aydın Mahmut Aydın.

    İran doğumlu, Azem!!!
    Ayrıca düşündürücü bir nokta daha..(!)
    Çocuk yaşta yetim(!)kaldığı, halası tarafından büyütüldüğü(bu beyan kendi beyanı)
    Neyse çok fazla konuşmayayım en iyisi şu dava kararını bekleyelim..

    Davutun oğlu'nu sonra deşeriz..

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  5. Emin Kırkıl :

    "Stratejik Derinlik Tezi" BOPUn teorisidir.. Ya da Millileştirilmiş BOPtur.

    YanıtlaSil
  6. Abdullah Alagöz .

    Türklükten ,İslamdan nasibini almamışların ve dün kahrolsun siyonizm diyenlerin vardıkları noktayı milletimiz inşallah değerlendirecektir."Ulusçulukla" hesaplaşacakmış. Bunu pkk da söylüyor.İlginç değil mi sizce...

    YanıtlaSil
  7. Abdurrahman Biçer :

    İnsanlar; Buda misali kendi anlayışlarına göre din yaratmaya kalkışınca ortaya işte böyle GARABETLER çıkar...

    Ve elbette fosseptik çukurunu; Stratejik Derinlik zannederler...

    YanıtlaSil
  8. Abdullah Mehricihan:

    Siyonist akımın askeri olan dış işleri ve hükümet islam kalkanı ardında fazla dayanamayacaktır. Jeopolitik yapının derinliğinde bulunan kozmopolik iç dinamikleri elbette hesaplaşamak isteyecektir.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...