14 Eylül 2012 Cuma

Düğümcü Demokratlar



“Saçaklı darbe”; “Çelişir gibi görünen çift yönlü duruma” tekabül eden bir süreçtir…

“Saçaklı darbe İslâm’ı siyasî söyleminin merkezine alan muhafazakâr dindar kesimi / yani Fazilet Partisi’ni tasfiye etmiş yerine liberal – kapitalist sistemin siyasî ve iktisadî esaslarıyla buluşan ABD yapımı ılımlı islâm’ı ve bunun siyasî izdüşümü olan AKP’yi üretmiştir. Post-modern düşüncede ‘süreç’ önemli bir kavramdır. Bu yönüyle saçaklı darbe devam etmektedir. Devam eden darbenin temel özelliği ‘ileri demokrasi’ adı altında her türlü baskı ve şiddeti meşrulaştırmak ‘dindarlık’ adı altında da İslâm’ın ve bütün değerlerin içini boşaltmaktadır.” (Nadim Macit,02.03.2012, Ortadoğu)

Öyle bir düğüm at ki, çözdüklerinde yeni, yepyeni problemler o düğümün içinden çıksın, boy versin ve büyüsün. Çözdüklerine, çözeceklerine, pişman olsunlar. Ne ilginç, PKK düğümü böyle atılmış, dinciler düğümü böyle atılmış, hırsızlar düğümü böyle atılmış, özelleştirme düğümü böyle atılmış, yabancı dille eğitim düğümü böyle atılmış,… Çözmeye uğraştıkça, yeni sorunlar karşılıyor, çözüm yolunda atılan her adım da karşına taptaze problemlerle çıkıyor. Nadim Hocanın işaret ettiği problemde böyle, bir derdi halletmek için yola çıkan dış destekli darbe girişimi, güya o an için problem olarak ortaya konan durumu çözdü, fakat öyle bir düğüm atmış ki, çözüldükçe kendinden daha büyük bir dert sürüyor önümüze. Fazilet’i tasfiye et, yerine gül gibi AKP gelsin. Ne plan ama.

Dini terimler, dini resimler, dini hikâyeler, dini ritüller… Yapılarak, söylenerek, uyularak insanların kandırılması hali. Yeniden düzenlenen veya düzenlenmeye çalışılan insanımızın zihin yapısındakileri alt üst etmenin telaşı. Nasıl da, yüzlerinden nur akan insan tipini televizyonlarda resm ediyorlar. O resimleri gören insanlar da anında kanıyorlar. Ne isterlerse yapıyorlar, yardım kampanyalarına sorgusuz katılıyorlar, oylarını düşünmeden veriyorlar…

Hz. Ali verdiği hutbesinin bir yerinde, insanları sınıflandırırken şunları söylüyor (bir sınıf insandan bahsederken):

 “Din ameliyle dünyayı talep eder, dünya ameliyle dini değil. Kendini sakin ve vakarlı gösterir, adımlarını yavaş ve birbirine yakın atar, cübbesinin eteğini takvayla toplar, kendini doğru iş yapanlardan gösterir, Allah’ın kusurları örtüşünü, günah işlemeye ve kötü işler yapmaya vesile kılar”.

Öyle bir söz et ki, binlerce yıl sonra, sanki bugün için söylenmiş olsun.

Tanıdığımız tiplerden bahsediyor, bildiğimiz insanları anlatıyor Hz. Ali.

Kimdir bunlar?

Yakın zamanda Ramazan Ayı’nı geçirdik. TV’lerde, radyolarda, gazetelerde, basın yayın organlarında örneklerini pek çok gördüğümüz bu tipler, 1400 yıl önce de aynıymış, aynı tipler, aynı kişiler. Tarih mi tekerrür ediyor ne?

Olan hep aynı.

Verilen örnek, anlatılan çözüm her devir için aynı, O devirde de olan ve olagelen olaylar, zaman ve mekân farkıyla aynıdır. Tabir edilen, tasvir edilen ve çözüm önerilen.

Ne ki, geçen zaman içinde nesneler farklılaşmış, putlar farklılaşmış, ama fonksiyonları aynı. Tapıcıları aynı.

Elbette insanlar önlerine kendi elleriyle yaptıkları heykelleri koyarak tapınacak değiller. Ne heykeller yapıyorlar ki, fonksiyonel olarak aynı.

Helvadan, undan, çamurdan yapılan heykellerin yerini şimdilerde para, pul, makam, mevki, şan, şöhret… Almıştır. Sonuç aynı.

Atılan düğümleri, düğüm atanları, çözüm için birbirini yarıştıranları iyice görmeliyiz. Anlamalıyız. Boş işlerle, boş sözlerle bizleri kandıranları deşifre etmeliyiz, bir yandan Allâh kelâmını söylerken diğer yandan, harama bulaşanları acımasızca insanımıza anlatmalıyız. Yıkıcılık yapıyorlar, bölücülük yapıyorlar, iki kişinin arasını açmaya uğraş veriyorlar, fitne salıyorlar…

Uyanık olup, uyandırmalıyız. Vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...