“Su uyur, düşman uyumaz” başlığını vermiştik
evvela, sonra değiştirmek gerekti ve böyle oldu. “Asil Kan”.
Düşman daima uyanık
olduğunu, asırlar içinden yaptığı ilmi gelişmeleri hayata geçirme becerisi ile
göstermiştir. Durmamıştır. Hedeflerine emin adımlarla ilerlemişlerdir.
Hedefleri nedir? Kesin bir
tespit yaparak şöyle diyebiliriz. Asla unutmadıkları, Osmanlı’dan intikam almak.
Yani Türk’ten. Yani Müslüman Türk’ten.
Düşünürlerine verilen hedef
budur. Hep bu yönde düşünmekteler, planlamaları, geliştirdikleri teoremleri,
faraziyeleri hep belirlenen hedef üzerinde olmaktadır. Toplum mühendisleri
denilen gruplarla, hedefe koydukları milletleri istedikleri yönde
şekillendirmekte ve devletleri istedikleri yönetim tarzına kavuşturup, o
milleti adeta esaretleri altına alabilmektedirler. Üzerinde çalıştıkları
toplumları, belki de ülkenin bilim adamlarından, düşünürlerinden daha iyi bilmektedirler.
Geliştirdikleri fikirleri alan çalışması yaparken, ülke vatandaşlarına
anlattıklarında pek fazla da tepki görmemektedirler. Aslında fikirlerini,
teorilerini ülke içinde buldukları (satın aldıkları bile diyebiliriz) ilim
adamları, gazeteciler, devlet memurları, yüksek yöneticiler, iş adamları…
Vasıtasıyla anlatmaktadırlar. Sıfatı bildirilen kişiler, verilen (emirlere)
adeta emir kulu gibi sarılmakta ve her ortamda belletilen lafları papağan gibi
hep bir ağızdan tekrar etmektedirler. O kadar sık, farklı TV ve basılı
yayınlarla ve farklı isimlerle tekrar ediliyor ki, ‘birinden kurtulan diğerine
yakalanıyor’ hesabı izleyici, okuyucu birinden birine mutlak surette
yakalanıyor. Beyin yıkama faaliyetleri de diyebileceğimiz bu uygulamalar
sonucunda toplum yavaş yavaş onların istediği biçime yoğruluyor, işlem
tamamlandığında ise istediğinizi yapmaya hazır kitleler emre amade bekliyor.
Farz edelim 10 televizyon,
50 radyo, 30 gazete, 40 dergi ve yüzlerce internet sitesi ile yapılan bu
propaganda çalışmalarına toplam tirajı yüz bini bulmayan gazetelerle ve Türkiye
sathına yayın yapamayan ve kablo Tv sisteminde bile bulunmayan sermaye
yetersizliği içindeki bir – iki televizyonla karşı çıkmaya, bilgi kirliliğini
düzeltmeye çabalamak ne kadar başarılı olacaktır? Ancak, bu dev sermaye
gruplarının karşısında yılmadan duran ve gerekli çalışmaları yapmaya çalışan
iman abidesi insanların varlığı, taraftarlarına da güç vermektedir. Bu
çalışmalar önemlidir. İman birliğinin karşısında hiçbir gücün duramayacağı
anlattığımız çalışmalarla bir kez daha ispatlanmaktadır. Özellikle Türkiye de
başarılı gibi (propagandanın gücü ile) gözükseler de asla başarılı değillerdir.
Hedeflerine yaklaştıklarını düşündüğümüz de bile bir anda öyle manevralar
meydana gelmektedir ki, onların başarılı gibi göründükleri noktaların birer
birer yıkıldıklarını müşahede etmekteyiz.
Milletimizin damarlarının
içinde kırıntı miktarında da olsa bulunan imanla (Atatürk’ün ‘muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’
kelamı buradaki manaya işarettir) bir anda her şeyin ters yüz oluverdiği
görülmektedir. Bu asıl başarıdır. Tıpkı yedi düvele meydan okumaktır bu.
“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın
gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda
bir azîmetten” (Namık Kemal/Hürriyet Kasidesi’nden)
“İslam bir ‘ilkellik ve dehşet sistemi’ olarak lanse
edilebilmiştir. Kinini din, kan dökmeyi ibadet, oyuna gelmeyi zafer sanan akıl
ve aydınlık düşmanı bir takım dinci çeteler aracılığı ile…
Son ve kesin zafer, Türkiye’nin düşürülmesiyle elde edilecektir. Ana
hedeflerden birincisi Türkiye’dir. Ön hazırlıklar, Cumhuriyet düşmanları hurafe
ve sömürü dinciliğine zaten yaptırılmış bulunuyor.”
Yukarıdaki tespitler Yaşar
Nuri Öztürk’e aittir. Ve şu cümleyi
ilave eder Hoca; “Emperyalizm
ve yamakları olanca gayretleriyle cumhuriyeti yıkmanın peşindedirler”
(10 Temmuz 2012, Yurt Gazetesi)
Böyledir maalesef,
böyledir.
Ne yapılmalı?
Bir kere, yukarıdaki
bahsettiğimiz küçükte olsa yayınlar devam ettirilmelidir. Basın yayın
araçlarından faydalanma imkânı sınırlı ve hatta sıfır olduğundan, evladı
vatan’ın her birine tek tek ulaşılarak, bilebilinen kadarıyla düşmanın
hedefleri, yapılması gerekenler yüz yüze anlatılmalıdır. Kendisini bu yolda
görevli bilenler her karşılaştıkları kişiye ürkütmeden, incitmeden, dinini,
inancını, dilini, düşüncesini dikkate alarak ve kırmadan, birliğin,
beraberliğin önemini, devletin içindeki durumunu dili döndüğü kadar
anlatmalıdır. Tarih, sosyoloji, felsefe kitaplarının yanında, yeni yayınlanan
kitaplar da okunmalıdır. Yazılan makaleler, röportajlar, incelemeler dikkatle
takip edilmelidir. Onlara eleştiriler geliştirmeli, mutlak surette
yayınlanmalıdır. İnternet ortamı verimli kullanılmalıdır. Hem tarihe not
bırakmak ve hem de fikirlerimizin, düşüncelerimizin diğerleri tarafından takip
edilmesi, okunmasının sağlanması gereklidir. Aynı fikir çevresinde bulunanlar
hiç olmazsa ayda bir kere de olsa kısa süreliğine küçük toplantılar yapmalı,
hem küçük topluluklar hakkında görüşler aktarılmalı, hem de yapılan çalışmalardaki
verimlilik üzerine görüşmeler yapılmalıdır.
Hülasa, en az düşman kadar
uyanık olunmalıdır.
Harun Meral:
YanıtlaSilEn az düşman kadar uyanık olmak ve düşmanın silahları ile onu vurmak şarttır. Bin yıllık bir hezimetin intikamını bizden almak için her desise ve saldırıyı acımadan yapan düşmanın son 150 yıldır teknolojik üstünlüğüne güvenerek bizi dejenerte etmeye çalışması yazıya konu olan o Asil kana sahip sahip çıkılarak belki boşa çıkarılabilir.
Asil kan salt bir kan değildir, iman ve kültür terkibidir.
Ali Yüceveli :
YanıtlaSilDüşman nerden ve hangi konudan saldırıyorsa o noktadan cevap vermek gerekir demişti Atsız bir yazısında.
...........Asil kan salt bir kan değildir, iman ve kültür terkibidir........
YanıtlaSilgüzel .....
türk bir ırkın adı deyıl ADAMLARIN BİRLİĞİDİR..
GAYRET EDEREK HERKES TÜRK OLABILIR....
REYYAN