“Tarihselciliğin İslam
coğrafyasındaki versiyonunun, öncelikle müstemleke muamelesi gören insanların
ülkelerinde taraftar bulması, onu kabul eden Müslüman modernistlerin zihnen
tükendiklerinin, sentez ve analiz kabiliyetini yitirdiklerinin ve bu yüzden de
‘kendileri olabilmeyi’ düşünemediklerinin sonucu olmalıdır.
Genel kabule göre
tarihselcilik zihnen, fikren ve ilmen yenilgiyi kabul etmenin getirdiği
reaksiyoner bir anlayışı ifade eder.” (1)
Sınırlandırılmış bir ayet
yorumu, tefsiri şirktir. Bundan başka bir mana olamaz, ben ne dersem odur
şeklinde dayatmalar gerilemeye, duraksamaya, durmaya delildir. İlim adamının
ölümüdür. Düşünen beyinlerin dumura uğraması, fikirler denizinde kulaç
atanların kramplara uğramasıdır. Tarihselcilikte böyle. Ayeti kerimelerin inzal
olduğu tarihteki olaylarla ayetleri manalandırma ve bu mananın dışında yeni
manalarının fikir etme, düşünülme, tefekkür edilmesinin, ayet açılımlarının
yapılmasının karşısında durma sınırlandırmadır, Allah Muhafaza şirke varır bu
inatlar…
Ülkelerin halinden de
bellidir, ahlakı, sosyal hayatı, dayanışma ruhu, ekonomisi, üniversitelerinin
hali hep yukarıda belirtilen sebepten dolayıdır ki, geri kalmıştır. Niye kendini
sınırlıyorsun, niye kendi kendine ket vuruyorsun? Beyin çalışmak ve çalıştırmak
için çabalarken, sen niye beyninin milyarlarca hücresine fren yaptırır ve
çalışmamasını istersin. Bunun bir tarifi de intihardır. Zararı ise, sadece
kendine değil, yaşadığın toplumun tamamına ve hatta dünya insanlığına.
Fakir ülkelerin -siz buna
fakir bırakılmış da diyebilirsiniz- evlatlarının gelişmesi de fakirane
olmaktadır. Bunun gibi, ilimce fakir milletlerin evlatları da önce fikirce,
ilimce fakirleyecekler, daha sonra da yok olup gideceklerdir. Bu kural bilimsel
ve kesindir. Nasıl ki, vücudu beslemezsen zafiyet geçirir, mikroplar tebelleş
olur, tedavi edilmezse de hayatı sonlanır, böyledir beyinde, beyinin de
beslenmesini tam yapamazsan, besinlerini veremezsen, antrenmanlarını
yaptırmazsan durur, dumura uğrar, çalışmaz olur ve ölür. Yaşamasına gerek yok
ki, belki de beyin intihar eder. Beynin intiharı! Beyin ortadan kalkınca artık
aklın da bir manası kalmıyor, at çöpe. Akıl ve duygu ve düşüncelerden meydana
gelir insan demiştik bir makalemizde. İki kanatlı kuş örneği vererek. Her iki
kanadının da aynı istikamete vurması gerekir demiştik. Aklın beslenmesinin
yanında, ruh beslenmesini de gerçekleştirmelidir insan, değilse ülkemizin (ve
genellikle İslam ülkeleri dediğimiz ülkelerin) bugünkü hali içinde debelenir
dururuz. Dertlerimizin başında hep bu kendini sınırlandırma illeti vardır.
Abdülkadir Sezgin Hoca
ayrıntıları özetleyerek incelemiş makalesinde. Vahiy temelinden arındırarak
Kur’an’ı takdim çalışmaları ancak idrakleri daraltan, tefekkür ibadetini
sonlandıran bir çabadır. Nedense ülkemizde de, batılı oryantalistlerin kendi
ülkelerindeki akımlardan getirdikleri “tarihselcilik” akımına balıklama
atlamışlardır. Kimdir bunlar? Hoca pek veciz bir biçimde açıklar:
“Üzülerek ifade etmeliyiz ki,
İslâmi ilimlere kısmen vâkıf olan modernistlerden müstemlekeyi yaşamış
olanlarla, şehirleşememiş ‘köylü din adamları’ İslâm geleneğini
kavrayamadıkları için bu tuzağa kolayca düşmüşlerdir.
Daha çok akademisyenlerde
görülen, İslâm’a göre şekillenen bir hayat yerine, hayata göre şekillenen bir
İslâm tanımı modernist görüme çabası olarak değerlendirilmelidir.”
(2)
Neresinden bakarsanız, bir
cehaleti tanımlar hoca. En acısı da, akademisyenlerin durumu. “Hayata göre
şekillenen bir İslâm tanımı” ve “modernist” görünme çabası. Ne olacak? Niye
modernist görünme telaşındasınız? Sizi baş tacı mı yapacaklar? Allah
ayetlerini, düşünerek, fikr ederek, içselleştirerek, zamanı, asrı idrak ederek
yorumlamak, tefsir etmek varken, neden Batı’nın gelişmemiş, kısır kalmış
fikirlerini, düşüncelerini kendinize rehber yaparsınız?
Bir vicdanın haykırışına
kulak verelim.
“insanlığın, özellikle
Müslüman kitlelerin zaaf noktalarını anlamak için Kur’an’ı iyi okumak gerekir.
Kur’an sadece insanlığın ayağının kaydığı noktalara dikkat çekmekle kalmaz,
kendi mensuplarının ayak kayma noktalarına da dikkat çeker. Çeker ki, gerçek
müminler kendilerini tehlikelere karşı koruma tedbirleri alsınlar.” (3)
**************************************
(1) Abdülkadir Sezgin, 9.07.2012 haberiniz com,
kur’an’ın tarihselliğinden patrikhane ziyaretine isimli makale.
(2) Sezgin, Aynı Makale
(3) Yaşar Nuri Öztürk, 26.06.2012 Yurt gazetesi,
Dinci iftiranın tarihsel tahribatı isimli makale.
Göray Atila :
YanıtlaSilÇok beğendim. Tamamen katılıyorum. Başlı başına araştırma konusu. Bunun üzerine daha fazla gidilmesi gerekir. sayın Hocamızdan bu konuyla ilgili ilave yazıların yazılacağına inanıyorum. Bence çoğu konularla bağlantıların bamteli...
Çok önemli bir konu ve yazı.
İslam adına kazdıklarımızın tekrar İslam adına nasıl ve ne şekilde yok edildiğinin üzerine. Gerçek şirk in ne olduğu.
Elinize ve bilginize sağlık
Abdurrahman Biçer:
YanıtlaSilEvet buraya birkaç şey yazabilirim...
Elbette Kuran Yorumlamasında "Tarihselliğe" takılıp kalmak yani "Kuran Ayetleri kendi tarihsellikleri içinde açıklanmalıdır" demek suretiyle "Artık onların günümüzde bir anlamı kalmamıştır" şeklinde izah etmek ŞİRKTİR...
Ve daha ötesi "Günümüzde DİNİN FONKSİYONU kalmamıştır" diyebilmek; bunu benimseyenlerin küllünün topyekün felaketi olur...
Halbuki Kuran Ayetleri; Hz.Peygamber Efendimize (sav) tebliğ edildiği andan itibaren insanoğlunun ulaşabildiği her döneme göre (Kıyamete kadar devam edecek bir süreç) gerekli anlamları içinde barındırarak gelmiştir...
Mesela:
ADİYAT/2
"Fel murıyati gadhan"
"Ateşler çakıp saçanlara"
Atlar dört nala koşarlarken nalları taşlara çarptıkça kıvılcım saçarlar. Ancak Ayet genel olarak kumsal bir coğrafyada inzal olduğundan burada biraz düşünmek gerekir. Çölde yaşayan bedeviye bir şey ifade etmeyen bu ayet; taşlık, kayalık ortamlarda yaşayanlar için nallardan saçılan kıvılcımları ifade eder ve öndeki, sonradan gelen ayetlerle genel bir anlam kazanarak "Düşman üstüne hücum eden atların nallarının saçtığı kıvılcımlara yemin olsun" şeklinde anlaşılır...
Şimdi bu Ayeti; kendi tarihselliği içinde bırakırsanız şayet bugün insanoğlunun kullandığı "Tepkili Motorlar, Füze ve Roketleri" yok saymak durumunda kalırsınız...
Günümüzde
"Fel muriyatı gadhan" Tepkili Motorlar, Füze ve Roketleri ifade etmektedir...
İnzal olduğu anda da aynı anlamdaydı fakat insanoğlu bunu anlayabilecek bilgi dönemine ulaşmamıştı...
Sadece bu Ayet ile bile TARİHSELLİĞE REDDİYE gayet mümkündür...
Harun Meral:
YanıtlaSil"Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı.." demiş Akif.
İdrakine pranga vurulmuş ve teslimiyetçi aydınların aşağılık komplesleri ile geldik bu günlere
.........“insanlığın, özellikle Müslüman kitlelerin zaaf noktalarını anlamak için Kur’an’ı iyi okumak gerekir. Kur’an sadece insanlığın .....ayağının kaydığı noktalara dikkat çekmekle kalmaz, kendi mensuplarının ayak kayma noktalarına da dikkat çeker. Çeker ki, gerçek müminler kendilerini tehlikelere karşı koruma tedbirleri alsınlar.” (3).....
YanıtlaSilreyyan
adam yazmış ,ben yazsam bu kadar güzel olmaz .. hanı demiş ya sen güzel anlatıyorsun. sen anlat.........