24 Eylül 2012 Pazartesi

Milli Bir İhtilal Bekliyorum



Mehmet Ali Birand 14 ağustos tarihli yazısında;

“İnanamıyorum, etrafıma bakıyorum, herkes darbe edebiyatı yapıyor. Tekrar darbe olur mu? Darbeler nasıl önlenir? Gizli gizli darbe bekleyenler var.
Bir türlü kendimize güvenmiyoruz. Ortaya çıkıp ‘Hadi arkadaş, bundan sonra darbe olmaz. Eğer buna kalkışan olursa karşısında bizi bulur…’ diyen sayısı çok az.
Sürekli bir kuşku… Hala yaşadıklarımıza, değişen Türkiye’ye alışamayanlarımız var. Hala yorumlarda, TV tartışmalarında ‘asker şimdilik pusuda, günü gelince ayaklanacak’… Diyenlere rastlıyoruz.
TSK, geçmiş dönemde siyasete karışmanın cezasını fazlasıyla ödediğinin farkında. Daha da ötesi, bugünkü Türkiye’nin eskisi gibi, kolaylıkla kışlaya dönüştürülemeyeceğini görüyor. Belki içlerinde bazıları hala darbe rüyası görüyor olabilir, ancak Genel Kurmay’ı ve üst düzey komutanları aşabilmeleri artık imkânsızdır.
Eğer birileri askeri göreve davet eder, askerde bu görevi emir sayar ve harekete geçerse; bu olasılığa karşı da bu ülke insanları başkaldırmazsa, meheldir bizlere…”

Söyledikleri bunlar.

Kimdir bu darbe beklentisi içinde olanlar? Bildirmiyor Birand, anlatmıyor. Soyut cümlelerle anlattığından kim oldukları, kimler oldukları da anlaşılamıyor.

Fakat ben üstüme alındım bu lafları. Niye mi?

7 Mayıs 2012 tarihinde Facebook’a yazdığım bir mesaj yüzünden alındım.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; “emin olmalıyım ki, üniforması ve elindeki silahı benim paramla alınan ordu mensubu, günün birinde bu silahı bana doğrultmasın, cuntalar hazırlamasın” şeklinde verdiği bir beyanat üzerine, biz de şunları söylemişiz:

“Ben de diyorum ki, bir ihtilale daha ihtiyaç var. İsterseniz darbe diye de söyleyebiliriz. Bu bizim darbemiz olacak. Milli olacak. Ne AB-D’den ne de başka bir dünya devletinden emir almadan tamamen milletimizin isteklerine, ihtiyaçlarına odaklanmış. Türk’ün hâkimiyetine hedeflenmiş, tam bağımsız ve milli bir ihtilal. Korkuları bundandır.”

Cümleyi bir daha yazmayayım, dönünüz bir daha okuyunuz lütfen, milli bir ihtilal.

Ordunun bir yerden onay ve talimat alarak silahlarını milletin, devletin ve Meclisin üzerine çevirmesi değildir milli ihtilal. Hep böyle görüldüğü için sözlerimiz hep yarım anlaşıldı. Ordunun tek başına yaptığı da değildir, bunu zaten bilirsiniz darbe denen ve yıllardır zihinlerimizi iğdiş ettirmiş bir söylem olan darbe. Ruhsuz, ne idiğü belli olmayan, ithal ve manası da ithal olan bir kelime darbe. Bu söylenilen darbenin içinde millet yoktur, toplumsal birliktelik yoktur oysa bizim anlattığımız darbeyi (ihtilali) top yekûn millet yapar. Derdimiz darbe değil.

Devletin içlerine yerleşmiş yabancıları, ajanları, düşman elleri kırmakla başlayabiliriz bizim darbemize. Bunu kim yapacak? Mevcut hükümet yetkilileri mi, yoksa bir yerlerden onay alarak darbe girişimi sonucu iktidara gelen ilgililer mi? olmaz, yapamazlar. O makamlara onları çıkartan kuvvet kendi adamlarının, kendi hedeflerinin başına bir şeyler gelmesini istemez.

Her istenen zamanda olmaz, her istenildiğinde ortaya çıkmaz bazı durumlar vardır. Milli ihtilallerin yaşanılabilmesi o durumların zuhuru ile mümkün olabilmektedir. Mesela, hiç düşünülmeyen bir zamanda milletin tamamında bir iyimserlik, bir beraber olma arzusu, bir aynı düşünebilme birlikteliği… Olabilmektedir. Gözlediğimiz zaman, bu zamandır bizim. Vaktiyle yaşanmış ve tecrübeyle sabittir. Hareketin başladığını müjdeleyen zaman. Bir kere başladığında da durdurulması imkânsız bir hedefe yürüyüş.

Böyle olmalıdır demiyorum, bir örnek vermek isterim:

‘Amasya Tamimi’ adı ile tarihe geçmiş bildirgenin tarihi maddelerini şöylece özetleyebiliriz: “1)Milletin istiklalini, gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır. 2) Anadolu’da her türlü tesir ve murakabeden azade bir milli heyetin vücuda getirilmesi lazımdır.”

Bu azim ve kararlılıkla yola çıkılırsa, kim bozabilir gayeyi.

Bu araya Elmas Yıldırım’dan bir bölük şiir iyi düşer:

Karanlıkta gözlerim dikilmiş ufuklara,
Bir fırtına sesi var, bulutlar gökte dal dal..
Açmış doğu bağrını sökecek şafaklara,
Kop ey deli fırtına, râşeni gönlüme sal,
Ihtilâl istiyorum, mukaddes bir ihtilâl!..

Demek ki, Birand’ın darbe diye anlatmak istediği ile bizim ihtilal veya darbe diye anlatmak istediğimiz yapılar da, anlamlar da farklılık arz ediyor.

‘Askeri göreve davet’ ederek bizim istediğimiz ihtilal yapılamaz. Milletin birlik, beraberliği sağlanmadan (ki bu kendiliğinden oluşan bir durumdur) olabilecek oluşumlar ancak kuru darbe olarak tarihte yerini alır. Birand darbe isteyenleri biliyorsa (ki biliyor olmalıdır) bizlere açıklamalıdır, yoksa muhayyel bir yazı olduğunu ve asla darbe isteyenlerin bulunmadığını da açıklamalıdır. Çünkü darbe yapacakları iddialarıyla tutuklu bulunan emekli ve muvazzaf askerleri ayrıca düşünmek ve bir yerlere oturtmak gerekecektir. Darbe isteyenlerle darbeyi savunanların suçları aynı olmalıdır.

Aksi halde Birand için iftira iddianameleri ileri sürülebilir.

Bu noktada;

 “Bazı ulusalcı ve solcu girişimlerde Kemalizm ve sosyalizm milli demokratik devrim adına sunulsa” da (‘Anıl Çeçen, Yanlış Atatürkçülük’)

Bizim anlatımımızın, söylemimizin bunlarla herhangi bir alakasının olmadığı en azından kullandığımız kelimelerden ve varılan yerlerden anlaşılmış olmalıdır.

Evet;

Milli bir ihtilal bekliyorum:

Darbe -darbeci- çığırtkanlığı yapanların korkuları bundandır.

10 yorum:


  1. Ahmet Tenha:

    Darbeyi kiminle kime karşı yapmayı planlıyorsunuz?
    kaç kişinin ölümüne ''DEĞDİ'' diyebilirsiniz?
    demokratik yol ile İnsanların gönlünü alma imkanınız elinizdenmi alındı?
    Siz bugün iktidardakileri beğenmediniz ve birilerine DARBE yaptırdınız vede binlerce insanın ölümünü ekonominin zararlarını göze aldınız ve başardınız diyelim... yarın bir başkasıda sizi beğenmeyecek/milletin gönlünü kazanamayacak kadar milletten uzak başka mahluklarda size karşı DARBE yapmaya kalkacaklar... ve aynısı yine onlara karşı bir diğerleri DARBE yapmaya kalkışacak... bu artık senelik ritüel haline gelecek....

    İSTEDİĞİNİZ TÜRKİYE BU MU?
    NEDEN FİKRİNİZE UGYUN BİR SİYASİ PARTİYİ DESTEKLEYİP - MİLLETİN TEVECCÜHÜNÜN O PARTIYE YÖNELMESİNE ÇALIŞMIYORSUNUZ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Bey,

      Sanırım yazıyı okumadan yorum yaptınız. eğer okumuşsanız, bir kez daha okumanızı rica ederim.
      İlginize teşekkürler.

      Sil
    2. Ahmet Tenha:

      Mahmut bey haklsınız ben o LİNK'in sadece resime ait olduğunu tahmin etmiştim arkasında bir yazı olduğunu fark edemedim. Şimdi tüm yazıyı okuyabilidim. Tüm yazı okunulmayınca konu yanlış değerlendirilmeye müsait olduğu için bende o tuzağa düşmüş oldum.

      Olayın iç yüzünü okuyunca yüreğim rahatladı - bazen insanın kendisinin yanılmasını temenni eder ya - benimkiside o
      İYİKİ YANILMIŞIM.

      Sil

  2. Candan Nurgül:

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

    Mustafa Kemal Atatürk
    20 Ekim 1927

    YanıtlaSil
  3. Nidai Seven:

    Mehmet Ali Birant ve onun gibi satılık kalemler hiç bir zaman Türk Milletinin menfaatine olacak bir hususu dile getirmezler.Getirdikleri taktirde mutlaka Amaç gözlükleri arkasında maksatları yatmaktadır.

    YanıtlaSil
  4. Harun Meral:
    Evet.
    Hep güdümlü ihtilallerden şikayet ettik. Hep itilal mağduru olduk, hep ABD talimatlı despot yönetimlerin yönettiği kitleleri oluşturduk. Bir ihtilal gerekli Milli bir Kadro ihtilali, bir ihtilal gerekli, tam bağımsız Millet ihtilali.

    YanıtlaSil
  5. Mustafa Tekinkuş :

    Türkiye'de üç-beş yılda bir; adı ne olursa olsun; vak'a, devrim, darbe, isyan, ayaklanma, başkaldırı, muhtıra, ihtilal ve buna benzer kelimeleri duyar olduk! Mümkünse bunları literatürden silmesek de kafalardan silmek, çıkartmak gerekiyor! Pavlovun köpeği gibi olduk maalesef!

    YanıtlaSil
  6. Yılmaz Karahan:

    "Darbe" ile "İhtilal" farklıdır. Darbe taraftarı değilim... Darbe; aynı düzenin devamında erkin el değiştirmesidir. İhtilal ise; Düzenin değiştirilmesidir. Evet Milli ve Mukaddes bir ihtilal istiyorum... Saygılar

    YanıtlaSil
  7. Dursun Ergün:

    M.Ali brant içinden geçenleri içinden geçtiği şekilde aktarmış.O bu ülkenin ekmeğini yerken hep başkalarına hizmet etmiştir.Düşüncesi bizim halkımız değil.

    YanıtlaSil
  8. "beklemeye razıyım ümidim olsun yeter "

    iş te budur........

    reyyan

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...