Meşhur internet fenomeni
Fuat Avni 16 Haziran’da şunu yazmıştı: “Fidan ve Sinirlioğlu Türkiye’yi Suriye'ye sokmaya kararlı”. Fidan
MİT, Sinirlioğlu Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı. Fenomene göre bu iki Müsteşar
Türkiye’yi Savaşa zorluyorlarmış. Şöyle bir hafızamı yokluyorum da, 7 Haziran
seçimlerinin iktidara vurduğu tokmağın tesiri öylesi bir rüyaya yatırdı ki,
iktidar tarafının, derin uykudan uyanması Meclis Başkanlığı seçimlerinden sonra
gerçekleşti. Konu üzerinde çok konuşulduğundan tekrarına gerek yok. Kısaca,
Meclis Başkanlığı İktidar güçlerine hayat öpücüğü oldu. Neyse hatırlatmış
olmakla konumuz haricine çıkmamak üzere bu mevzuyu noktalayarak yolumuza
dönelim.
Devlet yönetmek zor iştir.
Tüm dünyanın gözlerinin üstünde olduğu Türkiye’yi yönetmek ise daha zordur.
Öyle bir coğrafya ki, yüzlerce devlete kabir olmuş, toprağında Yüz Binlerce
şehit barındıran mübarek vatan. Bu vatanda ayakta durmak bile büyük beceri
isteyen bir şey. Yalnız, yanlış anlaşılmaya mahal olmamak üzere şunu
söylemeliyiz, ille de bu vatanda ayakta durmanın şartı, bu topraklarda gözü
olanların emirlerine riayet değildir!..
Zaten, ülke yöneticileri
birilerinin! Emrine riayet halinde iş yapma derekesine gelmişse bırakın o
ülkede yaşamayı, ya kaçıp kurtulacaksınız, ya da namusun gerektirdiği davranışı
gösterip kazma-kürek savaşacaksınız. Başkaca bir tercihiniz yoktur. Haa, şunu
da söylemeliyiz ki, kaçanların kurtulduğunu söylemek safdilliktir.
28 Haziran mesajında F.
Avni, “Dışişleri Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu, Ankara'nın en karanlık isimlerinden biri
ve …’in son gözdesi.” Diyerek gelecek günler için önemli haberler
vermişti. Tabii bizler anlaması zor, idraki dar insanlar olduğumuz için ne
demek istediğini anlayamamıştık.
Şu bir gerçektir. Her
savaşın altında, bir ticari hedef yatar.
Emperyal genişleyerek
fethedilen ülkelerden vergi alma antlaşması, savaşta yenilen ülkeden savaş
tazminatı istenmesi, bir ülkenin ticaret gemilerinin yenilen ülkeye rahatça
girip çıkmasının sağlanması sözleşmesi… Her neyse tüm savaşlar bir noktada
ekonomik çıkarların sağlamlaştırılmasına dönüktür. Bu manadan olmak üzere,
karar vericiler belli ticari ilişkilerini geliştirmek üzere de bazı antlaşmalar
içine girebilirler. Bunun örnekleri geçmişte dünyanın diğer bazı ülkelerinde de
görülmüştür. Yine bu manadan olmak üzere şu haberi vermişti Fuat Avni: “Daha önce Tel Aviv Büyükelçiliği yapan
Sinirlioğlu'nun İsrail'le özel bağları var. Sinirlioğlu İsrail'le ilişkileri
yürüten tek isim.” Bu ilginç, ilginç olduğu kadar Türk
Devlet yönetim sistemine de karşıtlıklar barındıran garip bir bilgiydi.
Bilginin mim noktası şurasıdır: “Sinirlioğlu
İsrail'le ilişkileri yürüten tek isim.”
“Gemicik” filosu ile ünlenmiş
bir ticari işletmenin ne hikmetse, durmaksızın işleri İsrail ile artmakta ve
aynı zamanda da memleket içinde şiddetin dozacı yükselmekteyken, ne olduysa
hükumet bileşiminde değişikliğe gidildi. Ne oldu dersiniz? Herkes biliyor,
Sinirlioğlu Dış İşleri Bakanı yapıldı.
Kim bilir belki de,
Müsteşar iken “Batı’da
imajı düşen”lerin, konumunu sağlamlaştırmak için elinden
geleni yapan ve İsrail ile ilişkileri olumlu düzeye getiren kişiyi
ödüllendirmişlerdir. Nerden bilelim? Belki de bir devletin yok edilmesi, bir
milletin perişan edilmesi karşılığında!..
Bir yandan, Mısır, Gazze,
Filistin nutukları atarken gizlice düşmanın İsrail olduğunu bildirecek,
kimsenin farkında olmadığı bir operasyon içinde İsrail ile kendine ait
şirketlerin ticaretini artıracaksın! Bu korkunç bir aldatmacadır!. Nitekim
İsrail Başbakanı Netenyahu’nun çok akın çalışma arkadaşının, “Seçim Hükümeti’nin Dış işleri Bakanı
Sinirlioğlu’na övgüler yağdırdığı” şu sözleri ilginçtir: “İsrail, Türkiye’ye karşı derin bir
yakınlık hissediyor. İki ülkenin çıkarları gittikçe örtüşür hale geldi.
Sinirlioğlu ile aramızda iletişim sağladığımız kanallar var ve bu kanallar
süreçte ilerleme sağlamak için gelecekte de kullanılacak.” (Yeniçağ,
03.09.2015)
İsmi herkesçe malum bir
taşıma şirketinin İsrail ile ticari ilişkilerinin giderek artıyor olmasının
sebepleri böylece anlaşılmış oluyor. Bu artışın kahramanının da Dış işleri
Bakanı yapılarak ödüllendirilmesi yadırganacak bir gelişme değil. Tam da
küreselci çetelerin mantığına uygun bir gelişme: “bize ne kadar hizmet edersen, o kadar ilerlersin!.”
Dış Politikada, maliyeti
çok yüksek olan Suriye, Mısır ve Gazze üzerinden yapılan yanlışlardan sonra,
zaten aralarında hiçbir problem olmayan İsrail ile farklı bir ilişki geliştiren
politikalarımızın yeni bir yanlışa ve doğuracağı olumsuz sonuçlara sebep
olmaması temennimizdir.
Canın sağ olsun arkadaş,
canınız sağ olsun heyyy…
Umarım;
Sorgu sırası geldiğinde
söyleyecek laflarınızı da hazırlamışsınızdır!...
Bizden söylemesi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder