Hallerine bakıyorum da,
acınası durumları içim yakıyor. Her biri devasız hastalık pençesinden bizar
haldeler. Baştaki ağrı, vücudu ve ayakları dayanılmaz dertlere gark etmiş.
Uykularını kaybetmişler, yemek yiyemiyorlar, akıllarında fikirlerinde 8
Haziran.
Polisin uzatacağı
kelepçelerin hayali göz önünden gitmiyor. Karabasanlar, kâbuslar bölüyor
uykularını. Kan ter içinde bir oyana, bir buyana dönmekten sabahlar olmuyor.
Bir-kaç metre karelik
hücrenin, nemli havası burun deliklerini yakıyor. Karanlık, üç-satırlık bir
yazıyı yazdırmıyor. O yana dönse duvar, bu yana dönse demir parmaklık. Kolay mı
geçirmek günleri.
Oysa vaktiyle sıkı yapışıp
ahlaka, namusa, töreye ve inandığını sandığın Kur’an’a, dimdik geçirecektin
ömrünü dümen suyuna düşmeden. Sapasağlam ve ardından kimsenin laf edemediği bir
düzlemde yaşayıp gidecektin. Ne ki, ağanın gücü, inisiyatifi, sağlayacağı
menfaatleri, ticarette, gazetede veya memuriyet-i devlette kademeleri
üçer-beşer atlayarak sağlayacağın onurların, şereflerin hayali basiretini
kapattı. Kandın dünyanın hiç bitmeyecek sandığın göz kamaştırıcı, albenisi
yüksek menfaatlerine. Hoş, yalnızca hayal de değildi. Elde ettiklerin de var
elbette. Hiç rüyalarına bile giremeyecek dünyevi edinimler sağladın, mamelekin
arttı, banka hesapların kabardı. Ağa’ya ne kadar yakın olduğunu insanlara
hissettirdikçe, etrafında pervane olanların yağları, gözlerini kör etti,
kulaklarını sağır. Onlara da birçok imkânlar sağladın bir selamınla,
karşılığını da aldın tabi. Bir sana, bir bana hesabıyla.
Ciğerindeki sızının sebebi
bu, tüylerini diken diken eden sebep bunlar. Hepsinin, her şeyin farkındasın
azizim, farkında. 8 Haziran’ın sonunu istediğin gibi getirebilirsen, bir 4 yıl
daha kazandıracak sana. Bu zaman içinde de unutulacak! Ve rahatlayacaksın. Bu
senin yarım aklının düşündürdükleri.
Bu yarım aklınla, hep
yanlışlar yaptın, hatalar denizinde kulaçlar attın, doğruya yanlış, çirkine
güzel, hırsıza dürüst, ehil olmayana layık dedin. Yetkisini, doğrudan, kanundan
yana kullanmaktan aciz kişilere, değerinden fazla yetkiler verdin ki,
söylenileni yapsın diye. Nitekim yaptırdın da. Gerçi hatalarını biliyordun ama
kör olası menfaatlenme merakın hatayı sıfıra indiriyordu. Akıllanmadın bir
türlü bile bile, göz göre göre.
Duyduğuma göre, 8 Haziran’a
bilet almışsın, artık nereyedir bilmiyorum. “Hele bir yurt dışına çıkalım da, sonuca bakarız” gibi
bir düşüncelere dalmışsın. İyi edersin. Hiç olmazsa, yanına alacağın nakitler
bitene, kredi kartlarının limitleri tükenene kadar bir süre rahat edersin. Bu
arada da kendine pahalı avukatlar tutarsın. Ne de olsa, etrafını dolduran
dalkavukların hiç olmazsa bir avukat tutacak kadar vefalıdır, eğer kanlarında
hala bir tutam “asil
kan” kalmışsa.
Kusura bakmayasın, sana
acımak içimden gelmiyor.
Bizim oralarda, “kendi etti, kendi buldu” derler.
Tavsiyelere de kulaklarını kapattığına göre artık, var kirli dehlizlerdeki
hücrene gir ve tüket ömrünü.
Ha, bunun bir iyi tarafı var
hatırlatayım.
Bolca Allah’ı anarsın.
Hani, on yıl boyunca meydanlarda bir tarafın Allah derken, diğer tarafın yallah
diyordu ya, artık orada yallah da yapamazsın.
Bari bunu bir fırsat
bilesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder