…
Silkinme Mart’ta başlar.
Serbest haldeki güllerin
oraya-buraya dal sürmesinin önüne geçilir ve lüzumsuz dallar budanır, kesilir
atılır. Toprağı bellenip, ayrık otları temizlenir, gübresi ve suyu verilir.
Güller, bir başka sarılır anaya, bir başka iştiyakla topraktan emer özünü.
Büyüme, serpilme yeni hayatlarda yenidünyalarda, daha bereketli, daha verimli,
daha gür güller vermek içindir. Öldürmek değildir budama, bitirmek değildir.
Hayat aşısıdır, devamlılığın sağlanmasıdır.
Görevini yapamayan
bahçıvandan gürbüz güller getirmesini beklemek beyhude çabadır. Gülün her dalı,
her dikeni kendine zarar vererek, neslin sonlanmasına sebep olur. Kangrene
çevirir ve hayat sonlanır. Artık ne gül kalmıştır, ne de bahçıvan.
Ana gövdeye zarar vermeden,
yararsız, ürün vermeyecek verimsiz dallar kesilir bir bir. Hastalanmış,
böceklenmiş dallar ayrılır gövdeden. Belki de tek başına kalır gövde, ama
bahara doğru bir canlanma başlar, su yürüyen dalları tomurcuklarla dolar. Her
seyredeni güllerle karşılar gül ağacı.
*****
Bahr-ı Harabe üstat sosyal
medya sayfasında, adalet, savunma, sosyal politika, ekonomik sıkıntıların
bilerek çıkarıldığı hususlarını işlediği aşağıdaki metni yayınladı:
“Ey Türk titre ve kendine gel…!
Aşağılarında aşağısı ile sınanmaktasın…
Senden her doğru olan gizlenmektedir…
Tüm pahalılıkların sebebi sistematik hırsızlıktır…
Bankalara muhtaç bırakılman köleleştirmenin oyunudur..
Asgari yaşama alıştırılman BOP projesine sessiz kalman içindir…
Yabancı bankaların kucağına atılmaktasın,
Her türlü vergiler ile hayatın daraltılmaktadır..
Mahkemelerin yıllarca uzaması sindirilmen içindir…
Hiçbir imkândan faydalanamayıp sadece seyir hakkı verilmektedir sana…
Ekmek derdine düşüp vatana ihanete zorlanmaktasın…
Hırsızlığa, hainliğe, sahteciliğe itilmektesin…
Seni yönetenler para ile satın alınmış ajanlardır…
Onurun ayaklar altına alınır her şehit haberlerinde…
Vatanın düşmanlarına peşkeş çekilmiş sen uyutulurken..
Bir araya gelmen, toplanman yasaklanmış, izlenmektesin…
Evlatlarının bile derdinde uzak bırakılmışsın yaşam derdinle…
Seni her an mağdur bırakacak zihniyetler icraatın içindeler…
Tüm maneviyatını gözlerinin önünden silmekteler…
Ahlaki değerlerine gem vurulmuş bekletilmektesin…
Ey Türk titre ve kendine gel…!
GAYRI TÜRK SORUNU VARDIR, TÜRKÜN SORUNU VARDIR…”
*****
Okuduğunuz bu metne, yorum
soru olarak şöyle bir cümle söylenildi: “Kıyam zamanı şimdi değilse ne zamandır? Uyuşturulmuş bir milleti nush
ile uyandıramayız… Çaresi nedir?”. Evet, kuytularda, uzaklarda
bir yerlerde bu milletin bir ferdi (ve sayıları bilinemez) kafa patlatıyor
problemler üzerine. Çıkış yolu arıyor. Çoğunluğun magazin konularını
tartıştığı, kim kiminle flört halinde olduğunu tartıştıkları sıralarda bu
ülkenin bir köşesinde yukarıdaki sorular tartışılıyor, çözüm yolu aranıyor.
“Savaş kılıcı, iyi bir temizlik aracıdır. Çare ise neden olmasın”.
Sorunsuz, sorumluluk gereği, fikir beyan edilip ve kararlılıkla gidilmelidir
çözüm üstüne. Elbette, ‘neden olmasın’!
İşte bir çare daha: “Yeni bir Atatürk ve yeni bir kurtuluş
savaşı… En kısa yol bu… Uzun yol ise, demir perde ülkesi haline gelmek…
Kapıları, giriş-çıkışı, insan ve mal giriş çıkışını 15 yıl yasaklamak…”.
Tabii, yeis içinde olanlar
da var. Sanki umutlarını yitirmişler: “Kendi öz değerlerinden hızla uzaklaşan, ben merkezli yaşayan, kendine
yabancılaşmış bir toplum bu uyarıları dikkate alamaz”.
Doğru. Kolay değil.
Tekrar söylemek gerekirse,
bu ülkenin kuytularda bir yerlerinde birileri durmaksızın çözüm için,
uyandırmak için beyin patlatmakta. Uyuyanlara lafımız yoktur, uyandıramayanlaradır
sözümüz.
Kendimizi nereye istersek
oraya koyabiliriz.
Vazifemizi yaptık mı,
yapamadık mı? Sorun budur.
“Bütün bunları yaparken, terör baronlarına fırsat verilmeden, masum ve
kendi halinde çaresiz bekleyen bölge insanının çoğunluğuna zarar vermeden,
onları incitmeden yol takip etmek hiçte zor değil. Türk devletinin buna gücü
yetecektir”.
Temizlik için, güçlenmek
için, hani Mart ayında budama yapılır ya…
İşte öyle bir şey.
Meraklanmayınız.
Ustası, tereyağından kıl
çeker gibi halleder.
“Yeni bir Atatürk ve yeni bir kurtuluş savaşı… En kısa yol bu…
YanıtlaSilreyyan
Çare nedir üstadım?
Sil