6 Şubat 2013 Çarşamba

Midesinden Düşünenler



Dertleri hep midelerinde olanlardır. Hiçbir ödül, midelerine giren küçük bir et parçası kadar memnun edemez onları. Küçük demişsek, herkesin küçüklük tanımı farklı olduğundan, onlarınki istif etmek, yığmak, dünyaları, dünyaların üstüne bindirmek ve sahip olmaktan geçer. Bir kendileri vardır hayatta, diğerleri yok hükmündedir. Kendi bedenlerini çok severler, o beden ki, tamamen kuşatmıştır kendilerini. Dünyaya beden, mide, karın gözleri ile bakarlar. Başka bir zevkin var olduğunu bile düşünemezler. Mideleri gözlerini kaplamıştır. Kafalarındaki beyin iflas etmiş ve karınlarındaki beyin ile düşünmeye devam ederler. Bu itibarla gözlerinin önünde daima doymayan, doyurulamayan bir mide (açgözlülük) vardır. Sömürgecilik, tabiatlarında bulunduğundan, zavallı görünen, zayıf ülkelerin yeraltı ve yerüstü ekonomik değerlerini sömürmekten zevk alırlar, savaşlar onların menfaatlerini temin için çıkartılır, barış kelimesi onların lügatinde, menfaatlerine nasıl gelirse manasındadır. Aklı midesinde olanlar veya aklı apış arasında olanlar gibi isimlendirmek mümkündür onları.

Çok enteresan. Yapılan bir araştırma haberini BBC’den öğrendiğimize göre; Doyma hadisesi, mideden beyine iletilen ‘artık doydum’ bilgilerinin değerlendirilmesi sonucu oluşmaktaymış. Fakat bu işlem ve beynin neticelendirmesi arasında Yirmi dakikalık bir sürenin geçmesi gerekiyormuş. Bu ne demektir? Durmadan yiyen, durmaksızın mal biriktiren, aralıksız olarak tüm dünyanın kendisini olmasını isteyen ve başka hiçbir şey düşünemeyenlerin, midesinden beynine doyma ile ilgili bilginin iletilmesi mümkün olmamaktadır. Çünkü yemeye, biriktirmeye, istiflemeye devam etmektedir. Ve hatta bu işlemler yapılırken dünyanın acaba neresinde daha farklı ekonomik değerler vardır, hangilerine el koyabilirim… diye düşündüğünden ve hazırlıklarını yaptığından, asla ve asla doyma işlemine girememekte ve yemeye, yemeye, yemeye devam etmektedir. Ne karnını doyurmak, ne gözünü kandırmak mümkün olmamaktadır. Ki, “gözünü toprak doyursun” vecizesi anlatılan tipler için söylenmiş olmalıdır.

Sofradan, “doymadan kalkınız” emri, anlamak isteyen ve hayat tarzı yapanlar içindir. Peygamber efendimiz (SAV) boşuna konuşmaz ve hem de tek bir amaç için söylemez. Çağlar üzerinden, zamanlar ötesi ve evrensel mesajlar tek bir boyut için, tek bir anlam için söylenmez. Bedenine hâkim ol, onun bakımını iyi yap, onunla birlikte yaşayacaksın dünyada, bedene hâkimiyetin, sana ‘kendiyi’ hatırlatacak ve kendin olacaksın demektir. Aç kalma korkusunu üzerinden def et. ‘Güven’, dünyada idare edebilecek kadar yemek ve mal-mülk sahibi olmak kâfidir. Güvenmek bu demektir. Sen zaten kendinin sigortası olamazsın. Mümin için ‘güven’ en önemli sigortadır. Malların, dağlar gibi yığılsa da, o gün geldiğinde ne kıymeti vardır? hele bir düşün.

Bu demektir ki, başka işlerimiz var bu dünyada. ‘İşini yarına bırakma, zamanında yap’ emirleri de tam bu konu için söylenmiştir.

Düşünmeye, ‘iş nedir?’ sorusu ile başlayabiliriz.

İşi tespit ettikten sonra da planlama ile yapılacakları sıralayabiliriz.

Doğrusunu ancak Allah Bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...