Bilirsiniz, sık sık “referanslarının din olmadığını”
söylerler.
Dindar görünümlü sahtekârlardır
bunlar. İki laflarının arasına bir ‘dini’ çağrıştıran kelime koyarlar, gerdan
kırarak, gırtlak patlatarak bunu millete dinletirler, tek dertleri milleti
kandırmak ve desteklerini istemektir. Bunu da başarırılar. Çünkü cahil
bırakılan millet evladı, düşünme yetisini yitirmiştir. Sanır ki, bu kelimelerle
konuşanlar dindardır!
Kendileri ne demişlerdi: “referansımız
din değildir” geliniz bu cümle üzerine biraz kafa yoralım.
TDK sitesinde, tavsiye
mektubu, kaynak, tavsiye manaları verilmiş ‘referans’ kelimesine. Söylenilen bu
cümlenin manasını, ‘biz dinden mana almıyoruz, kaynağımız din değildir’
şeklinde anlayabiliriz.
Biz biliyorduk zaten. Bunların
kaynakları, beslendikleri kaynaklar yabancı ellere aittir. Bizden değildir,
bizi bilmiyorlar, bizi anlatamıyorlar. Anladıkları da biz değil.
Kaynakları neresidir,
nereden besleniyorlar?
Yer ismi vermenin anlamı
yok, şöyle söyleyebiliriz. Türk olmasın, Türk’e ait olmasın da neresi, kim
olursa olsun. Özeti budur.
Niye Türk’ü sevmezler?
Sadece tek sebep vardır. “Tekke
ve Zaviyeler” kapatılmıştır. İstedikleri gibi at oynatma alanları
daraltılmıştır. Hepsi bu.
Bunların ‘Osmanlı’lıkları
da yalandan ibarettir.
Çünkü bunlar Türk’ü
reddediyorlar, oysa Osmanlılar Türk idiler ve Türk’e laf ettirmezlerdi.
Abdülhamit Han’ın, Türkçe
bilmeyen bir Tunuslu paşaya, Türk’e yaptığı hakaret üzerine söylediği söz dillerdedir:
“Paşa! Paşa! Ben Türk’üm ve Türk kalacağım”.
Buna benzer bir sözü ne yetkililerde
ne de onların borazanını çalma yarışında olan ve İslâmcı geçinen kalemşorlardan
duyamazsınız.
Tek bir resimleri vardır:
Kimliksizlik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder