27 Şubat 2013 Çarşamba

‘İman Ehl-i’ Kimdir, Anlayabilir miyiz?



Farz edelim ki, inançlarım, bilgilerim, kabullerim yanlış. Genel kabul gören inançlara, bilgilere aykırı. Çoğunluğun kabul ettikleri gibi değil. Ayrı fikirler, aykırı görüşler.

Ben öyle biliyor ve inanıyorum. Hiç mi konuşmayacağım?

Peki, konuşursam ihanet etmiş mi sayılacağım?

Ağızlarını açtıkça demokrasiden, insan haklarından ve daha daha ‘Ülkü’den bahsedenler nelerden bahsetmiş olmaktadır? Konuştuklarının farkında mıdırlar?

İktidardakileri taklit ederek varılacak yer uçurum olabilir ancak. Onların yaptıkları doğrudur kabulü ile hareket edileceğine varıp onlarla birlik olmak yeğlenir. Siz onların yapamadıklarını, bilmediklerini ortaya koyup alternatif olduğunuzu bildirmelisiniz. Hatta alternatif kelimesi de yanlış oldu. Biz nevi şahsına münhasır bir politika takip ediyoruz. Sadece biz bunları yapabiliriz. Zaten Türk’lükten nasibini alamamış olanların Türk’e dâhil olup onun ulvi amaçlarına hizmet etmesi de mümkün değildir, diyebilmeliyiz.

“Yola çıktım Mardin’e / Düştüm senin derdine”

İşte size çözüm yolu. Gidilecek yer belli, gidiliş amacı aşikâr. Başka (yabancı) kültürlerin, başka diyarların verdikleri ile yolumuzu çizemeyiz. Bize, bizim birikimimizden fayda vardır ancak. Şimdi derler ki, peki ilimden, teknolojiden ve toplam kültürden istifade etmeyecek miyiz? Bu nasıl sorudur. Bu nasıl düşüncedir deriz biz buna. “Hikmet mü’minin yitiğidir” kelamına muhatap olunduktan sonra, nerde bulunursa oradan alınır. Alınır içselleştirilir. Bizim olur, bizim gibi olur. Kültürümüz olur. Aksi halde, başkasının aklı ile hareket ederek, aklımızı onlara esir etmiş oluruz. Bu ise akılsızlık demektir. Diğerlerinin işlerine, hareketlerine, düşüncelerine ‘şartlanma’ sonunda oluşur bu durum ki, şartlanma ezberciliğin bir sonucudur. Herkesin yaptığını yapmak, herkesin düşündüğünü düşünmek felaketlerin bir özetidir.

‘Mahfuz İlim’, asırların Milet hafızasında hıfz olunduğu toplam ilmi anlatır. Bize düşen görev, asrın ilmi gelişmelerini o hafızaya yerleştirmek ve toplam ilimle iman etmektir. Aksi halde duraklamak söz konusudur ki, bu durum şirke götürür. Eski bilgiler ders alınmak içindir. Yeni durumu değerlendirmek ve pozisyon almak için lazımdır. Eskiye dönmek ve onu tekrarlamak için değil. Yeni asır, ilmini açmış ve ilerleme son hızı ile yürümekte olup, çalışarak, tefekkür ederek asrın ilmine, idrakine ulaşarak geçmenin azmi içinde olmalıyız. Aksi durum hayal kırıklıkları getirir ve perişan eder hem kişiyi ve hem de milleti.

*****

Bi-haber ehli imandan Bi-ehil güruh doğar
Olsa, olsa kaçak güreşen pehlivan olur
Dallar çiçeklenirken bir bahar sabahında
Dalkavuk, varır önüne Haham’ın sert-ihvan olur


Yaralar açılır vurulur em, ilaç olur, derman olur
Sırrı kaçar, yasemin solar gün gelir bi - güman olur
Mey akşamlarında üst üste biner dertler
Âlem ağlaşır, hane çırpınır, millet perişan olur

*****
Buraya nasıl geldik? Bir dostumuz, bir tarafa hitap ederken; -“ey iman ehli (…)..” dedi. Bu hitabın üzerine yukarıdaki iki dörtlük döküldü.

“İman”! İman edecek ve imanın ehli olacak! Ayeti kerimeyi okuyalım:

“Bedevîler (kabileler – aşiretler hâlinde şartlanmalarla cahilce yaşayanlar): ‘iman ettik’ dediler… de ki: ‘iman etmediniz! Fakat Müslüman olduk deyin! İman henüz bilincinizde açıklık kazanıp yerleşmemiştir! Eğer itaat ederseniz Allâh’a ve Rasûlüne, (Allâh) çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez… Muhakkak ki Allâh Ğafur’dur, Rahiym’dir.” (Hucurat/14)

“İman ehli şu kimselerdir ki, varlıklarını esmâ’sıyla yaratan Allâh’a ve O’nun Rasûlüne iman ettiler; sonra da bunda şüpheye düşmediler; Allâh yolunda varlıklarıyla ve nefsleriyle (canlarıyla) savaş verdiler! İşte bunlar sadıkların (hakikati yaşamlarıyla tasdik edenlerin) ta kendileridir!” (Hucurat/15)

İman etmediği halde, Müslüman gibi davranış içinde bulunmak mümkündür. Hatta Müslüman gibi olup, imansız olmak da mümkündür. Bu hali ancak, Bilen bilir. Anlayamayız. Bu sebeple, riya denilmiştir. Bu sebeple gizli yaşayanlar anlamında kullanılan ve ülkemizde de mevcutları bulananlar vardır. Tıpkı yaşantıları Müslüman’cadır. Ötesini bilemeyiz. “Olduğu gibi görünmeyenler, göründüğü gibi olmayanlardır”. (Hz. Mevlâna) Doğrusu bizim, bol keseden dağıtılacak ‘iman ehli’ yaftamız filan da yoktur. İman ehli, imanından dolayı çok şeyleri kaybetmeyi göze alabilenlerdir. İnanmadığını yaşayan, yaşantısında yalanlar bulunan değil. Bu durum ne kadar zordur? Yaşayabilene de ‘Er Kişi’ denir.

Sahtecinin hayat tarzı bir gün son bulur. Artık yalan söylemeye gerek kalmadığında, çünkü menfaatleneceği ortam kaybolmuş ve kendisine bir fayda sağlamamaktadır. İşte o vakit ancak, millet tarafından hakikat anlaşılır fakat iş işten geçmiş olur.

Her neyse, sözlerimizi anlayan anladı.

“Olduğu gibi görünenlerden, göründüğü gibi olanlardan”

Olabilmek ümidi ile…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...