Farz edelim ki, inançlarım,
bilgilerim, kabullerim yanlış. Genel kabul gören inançlara, bilgilere aykırı.
Çoğunluğun kabul ettikleri gibi değil. Ayrı fikirler, aykırı görüşler.
Ben öyle biliyor ve
inanıyorum. Hiç mi konuşmayacağım?
Peki, konuşursam ihanet
etmiş mi sayılacağım?
Ağızlarını açtıkça
demokrasiden, insan haklarından ve daha daha ‘Ülkü’den bahsedenler nelerden
bahsetmiş olmaktadır? Konuştuklarının farkında mıdırlar?
İktidardakileri taklit
ederek varılacak yer uçurum olabilir ancak. Onların yaptıkları doğrudur kabulü
ile hareket edileceğine varıp onlarla birlik olmak yeğlenir. Siz onların
yapamadıklarını, bilmediklerini ortaya koyup alternatif olduğunuzu
bildirmelisiniz. Hatta alternatif kelimesi de yanlış oldu. Biz nevi şahsına
münhasır bir politika takip ediyoruz. Sadece biz bunları yapabiliriz. Zaten
Türk’lükten nasibini alamamış olanların Türk’e dâhil olup onun ulvi amaçlarına
hizmet etmesi de mümkün değildir, diyebilmeliyiz.
“Yola çıktım Mardin’e / Düştüm senin derdine”
İşte size çözüm yolu.
Gidilecek yer belli, gidiliş amacı aşikâr. Başka (yabancı) kültürlerin, başka
diyarların verdikleri ile yolumuzu çizemeyiz. Bize, bizim birikimimizden fayda
vardır ancak. Şimdi derler ki, peki ilimden, teknolojiden ve toplam kültürden
istifade etmeyecek miyiz? Bu nasıl sorudur. Bu nasıl düşüncedir deriz biz buna.
“Hikmet mü’minin yitiğidir”
kelamına muhatap olunduktan sonra, nerde bulunursa oradan alınır. Alınır
içselleştirilir. Bizim olur, bizim gibi olur. Kültürümüz olur. Aksi halde,
başkasının aklı ile hareket ederek, aklımızı onlara esir etmiş oluruz. Bu ise
akılsızlık demektir. Diğerlerinin işlerine, hareketlerine, düşüncelerine
‘şartlanma’ sonunda oluşur bu durum ki, şartlanma ezberciliğin bir sonucudur.
Herkesin yaptığını yapmak, herkesin düşündüğünü düşünmek felaketlerin bir
özetidir.
‘Mahfuz İlim’, asırların
Milet hafızasında hıfz olunduğu toplam ilmi anlatır. Bize düşen görev, asrın
ilmi gelişmelerini o hafızaya yerleştirmek ve toplam ilimle iman etmektir. Aksi
halde duraklamak söz konusudur ki, bu durum şirke götürür. Eski bilgiler ders
alınmak içindir. Yeni durumu değerlendirmek ve pozisyon almak için lazımdır.
Eskiye dönmek ve onu tekrarlamak için değil. Yeni asır, ilmini açmış ve
ilerleme son hızı ile yürümekte olup, çalışarak, tefekkür ederek asrın ilmine,
idrakine ulaşarak geçmenin azmi içinde olmalıyız. Aksi durum hayal kırıklıkları
getirir ve perişan eder hem kişiyi ve hem de milleti.
*****
Bi-haber
ehli imandan Bi-ehil güruh doğar
Olsa,
olsa kaçak güreşen pehlivan olur
Dallar
çiçeklenirken bir bahar sabahında
Dalkavuk,
varır önüne Haham’ın sert-ihvan olur
Yaralar
açılır vurulur em, ilaç olur, derman olur
Sırrı
kaçar, yasemin solar gün gelir bi - güman olur
Mey
akşamlarında üst üste biner dertler
Âlem
ağlaşır, hane çırpınır, millet perişan olur
*****
Buraya nasıl geldik? Bir
dostumuz, bir tarafa hitap ederken; -“ey iman ehli (…)..” dedi. Bu hitabın
üzerine yukarıdaki iki dörtlük döküldü.
“İman”! İman edecek ve
imanın ehli olacak! Ayeti kerimeyi okuyalım:
“Bedevîler (kabileler – aşiretler hâlinde
şartlanmalarla cahilce yaşayanlar):
‘iman ettik’ dediler… de ki: ‘iman etmediniz! Fakat Müslüman olduk deyin! İman
henüz bilincinizde açıklık kazanıp yerleşmemiştir! Eğer itaat ederseniz Allâh’a
ve Rasûlüne, (Allâh)
çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez… Muhakkak ki Allâh Ğafur’dur,
Rahiym’dir.” (Hucurat/14)
“İman ehli şu kimselerdir ki, varlıklarını esmâ’sıyla yaratan Allâh’a
ve O’nun Rasûlüne iman ettiler; sonra da bunda şüpheye düşmediler; Allâh
yolunda varlıklarıyla ve nefsleriyle (canlarıyla) savaş verdiler! İşte bunlar sadıkların (hakikati
yaşamlarıyla tasdik edenlerin) ta
kendileridir!” (Hucurat/15)
İman etmediği halde,
Müslüman gibi davranış içinde bulunmak mümkündür. Hatta Müslüman gibi olup,
imansız olmak da mümkündür. Bu hali ancak, Bilen bilir. Anlayamayız. Bu
sebeple, riya denilmiştir. Bu sebeple gizli yaşayanlar anlamında kullanılan ve
ülkemizde de mevcutları bulananlar vardır. Tıpkı yaşantıları Müslüman’cadır.
Ötesini bilemeyiz. “Olduğu
gibi görünmeyenler, göründüğü gibi olmayanlardır”.
(Hz. Mevlâna) Doğrusu bizim, bol keseden dağıtılacak ‘iman ehli’ yaftamız filan
da yoktur. İman ehli, imanından dolayı çok şeyleri kaybetmeyi göze
alabilenlerdir. İnanmadığını yaşayan, yaşantısında yalanlar bulunan değil. Bu
durum ne kadar zordur? Yaşayabilene de ‘Er Kişi’ denir.
Sahtecinin hayat tarzı bir
gün son bulur. Artık yalan söylemeye gerek kalmadığında, çünkü menfaatleneceği
ortam kaybolmuş ve kendisine bir fayda sağlamamaktadır. İşte o vakit ancak,
millet tarafından hakikat anlaşılır fakat iş işten geçmiş olur.
Her neyse, sözlerimizi
anlayan anladı.
“Olduğu gibi görünenlerden,
göründüğü gibi olanlardan”
Olabilmek ümidi ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder