Dertleri hep midelerinde
olanlardır. Hiçbir ödül, midelerine giren küçük bir et parçası kadar memnun
edemez onları. Küçük demişsek, herkesin küçüklük tanımı farklı olduğundan,
onlarınki istif etmek, yığmak, dünyaları, dünyaların üstüne bindirmek ve sahip
olmaktan geçer. Bir kendileri vardır hayatta, diğerleri yok hükmündedir. Kendi
bedenlerini çok severler, o beden ki, tamamen kuşatmıştır kendilerini. Dünyaya
beden, mide, karın gözleri ile bakarlar. Başka bir zevkin var olduğunu bile
düşünemezler. Mideleri gözlerini kaplamıştır. Kafalarındaki beyin iflas etmiş
ve karınlarındaki beyin ile düşünmeye devam ederler. Bu itibarla gözlerinin
önünde daima doymayan, doyurulamayan bir mide (açgözlülük) vardır.
Sömürgecilik, tabiatlarında bulunduğundan, zavallı görünen, zayıf ülkelerin
yeraltı ve yerüstü ekonomik değerlerini sömürmekten zevk alırlar, savaşlar
onların menfaatlerini temin için çıkartılır, barış kelimesi onların lügatinde,
menfaatlerine nasıl gelirse manasındadır. Aklı midesinde olanlar veya aklı apış
arasında olanlar gibi isimlendirmek mümkündür onları.
Çok enteresan. Yapılan bir
araştırma haberini BBC’den öğrendiğimize göre; Doyma hadisesi, mideden beyine
iletilen ‘artık doydum’ bilgilerinin değerlendirilmesi sonucu oluşmaktaymış.
Fakat bu işlem ve beynin neticelendirmesi arasında Yirmi dakikalık bir sürenin
geçmesi gerekiyormuş. Bu ne demektir? Durmadan yiyen, durmaksızın mal
biriktiren, aralıksız olarak tüm dünyanın kendisini olmasını isteyen ve başka
hiçbir şey düşünemeyenlerin, midesinden beynine doyma ile ilgili bilginin
iletilmesi mümkün olmamaktadır. Çünkü yemeye, biriktirmeye, istiflemeye devam
etmektedir. Ve hatta bu işlemler yapılırken dünyanın acaba neresinde daha
farklı ekonomik değerler vardır, hangilerine el koyabilirim… diye düşündüğünden
ve hazırlıklarını yaptığından, asla ve asla doyma işlemine girememekte ve
yemeye, yemeye, yemeye devam etmektedir. Ne karnını doyurmak, ne gözünü
kandırmak mümkün olmamaktadır. Ki, “gözünü
toprak doyursun” vecizesi anlatılan tipler için söylenmiş
olmalıdır.
Sofradan, “doymadan kalkınız”
emri, anlamak isteyen ve hayat tarzı yapanlar içindir. Peygamber efendimiz
(SAV) boşuna konuşmaz ve hem de tek bir amaç için söylemez. Çağlar üzerinden,
zamanlar ötesi ve evrensel mesajlar tek bir boyut için, tek bir anlam için
söylenmez. Bedenine hâkim ol, onun bakımını iyi yap, onunla birlikte
yaşayacaksın dünyada, bedene hâkimiyetin, sana ‘kendiyi’ hatırlatacak ve kendin
olacaksın demektir. Aç kalma korkusunu üzerinden def et. ‘Güven’, dünyada idare
edebilecek kadar yemek ve mal-mülk sahibi olmak kâfidir. Güvenmek bu demektir.
Sen zaten kendinin sigortası olamazsın. Mümin için ‘güven’ en önemli
sigortadır. Malların, dağlar gibi yığılsa da, o gün geldiğinde ne kıymeti
vardır? hele bir düşün.
Bu demektir ki, başka
işlerimiz var bu dünyada. ‘İşini yarına bırakma, zamanında yap’ emirleri de tam
bu konu için söylenmiştir.
Düşünmeye, ‘iş nedir?’
sorusu ile başlayabiliriz.
İşi tespit ettikten sonra
da planlama ile yapılacakları sıralayabiliriz.
Doğrusunu ancak Allah
Bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder