Bölücülüğün kırk çeşidini
bunlardan gördük. Birlikte yaşamaya ahdetmiş farklı etnisitelere mensup
insanımızın, aidiyetlerini kaşıyarak onları birbirlerinden ayırdıkları
yetmezmiş gibi, yüzyıllardır birlikteliğimiz olan, zaman zaman sorun yaşamamıza
rağmen aramızda hiçbir küslüğe yer vermediğimiz Ermeniler için yapılan küfür
derecesindeki tanım, milletimizin aklı erenlerini yaralamıştır.
Bu durum yeni bir kavga ve
ayrıştırma kapısıdır. Ağızdan farkına varmadan çıkan bir tanım olduğu söylense
de, sıradan bir kişinin söylemesi halinde hiç üzerinde durulmayacak olan bu
hakaretin, ülkeyi 12 yıldır yönettiğini zanneden bir iktidarın başı tarafından
söylenmiş olması, yaptıklarını zannettikleri tüm açılımların kendilerini
kandırmak, kendileriyle birlikte milletin tümünü kandırmak için yapıldığı
anlaşılmış olmalıdır.
Sen Alevi’sin, sen
Zaza’sın… bunun sonu yoktur. Şimdi de “affedersin Ermeni dediler” tanımı, çok farklı
mecralara girildiğinin resmidir. Sedat Ergin’in 8 Ağustos tarihli yazısından
anlıyoruz ki, bu sözün sahibi 2011 yılında da şunları söylemiş: “Bu kitaplar içinde ne Yahudiliğimiz ne
Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı”. Yani
evveliyatında da benzer laflar kullanılmış. Unutmuşuz işte!.
Zihin çukurunun
derinliklerinde, milletin Müslüman olmayan bölümüne karşı yaşayan bir
düşmanlığın, bir kinin varlığını böylece tespit etmek mümkündür. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları olduğuna göre, sen, ben nasıl kendimizi birinci sınıf
vatandaş görüyorsak, etnik aidiyeti başka kültürlere ait olan, Ermeni, Rum gibi
vatandaşlarımız da birinci sınıf vatandaştır. Asla ve kat’a ayırım-gayrım
yapılamaz.
Yalnız Başbakan NTV’de
yaptığı mülakatta belki de ilk defa, çok hafif bir sesle, sanki kimsenin
duymasını istemeyen bir tavırla Türk olduğunu da ilave etti. Sanki
utanırcasına!. Ben hayret ettim, yahu meydanlarda Sünni olduğunu haykırıyorsun,
birisinin Zaza, diğerinin Alevi olduğunu bildiriyorsun, ne var, ne olacak yani,
yüksek sesle söylesene Türk olduğunu!. Bu söylemin bir kandırmaca olduğu seçim
günü balkon konuşmasında, Türk değil, Türkiyelilik öne çıkarılınca anlaşıldı.
Kim ki, bölendir,
ayırımcıdır, parçalayıcıdır, düşmanlık körükleyicidir…
Ağızlarındaki dini
çağrıştıran kelamlar bile bölünmenin önünü açmak, parçalanmayı kolaylaştırmak,
ayırımı gerçekleştirmek için zihinlere salınmış olduğu düşünülmektedir. Lakin
bunu bilerek mi, yoksa gaflette olduklarından mı yapıyorlar, bir türlü karar
veremedik. Bilerek yapıyorlarsa, söylenecek bir sözümüz yoktur. Bu durumda
zaten durduğu cephesinin kararını vermiş ve görevini yerine getiriyor demektir.
Gaflet halinde yapıyorsa, iş değişir. Bu durum daha da beterdir. Çünkü
insanımız, onların gerçekten bir Müslüman olduğuna inanıyor. Ki, etkili ve
yetkili makamlardaki bir Müslümanın ağzından çıkan laflar tesirini milletin
tamamı üzerinde icra eder.
Cephe savaşlarındaki esas
şudur: ‘Silaha silahla, fikire fikirle karşılık verilir’.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ermenileri kıracak, onları kışkırtacak bir söz
edilmesi, karşı cepheden gönderilen fikir taarruzu mermilere benzer. Düşmanın
sallayacağı top güllesi, kalede nasıl gedikler açacaksa, duvardaki tuğlalardan
birinin çekilmesi sonucunu verecek olan, etnisitenin kaşınması olayı da, düşman
cephesinin gönderdiği gülle tesirini gösterecektir. Hâlbuki devlet adamı
konuşmaları ve tavırlarıyla (ki, gireceği seçimi kaybetme ihtimalinin
korkusu bile olsa) bölücülük projesine prim kazandıracak
tavırlardan kaçınmalı, bilakis her türlü bölücü projeyi bozacak ve topluma
güven verecek davranışlar içinde bulunmalıdır. Ermeni’si, Rum’u, Kürt’ü,
Boşnak’ı… ayırımsız millet sosyolojisinin içinde görülmelidir. Onların her
birinin ayrı, ayrı kültür ve inançlardan olduğunun hatırlatılması, topluma
yabancılaştırılarak ayırımcılığa, bölücülüğe çanak tutmaktan başka bir işe
yaramayacaktır.
MHP Genel Başkan Yardımcısı
Tuğrul Türkeş’in MHP internet sitesinde, “Affedersiniz Ermeni olmak suç mu?” konulu
yaptığı, bildiri mahiyetindeki açıklama desteklenmelidir. Türkeş şunları
söylüyor: “Erdoğan’ın süregelen
ayırımcı üslubunun ve nefret dilinin sonuncu kurbanı Ermeni kökenli
yurttaşlarımız olmuştur. Ermeni olmak bir suç, bir kusur, çirkinlik, ayıp ve
günah değildir. Ait olduğumuz etnik ve kültürel gruplar Yüce Rabbimizin
takdirinin bir neticesidir ve bunların haşa ayıplanması veya küçümsenmesi
günahların en büyüğüdür. Kaldı ki bu sözler yasalarımıza göre de ‘nefret suçu’
kapsamındadır. Üzülerek görmekteyiz ki, Sayın Erdoğan’ın nezdinde Alevi olmak
da, Zaza olmak da, Musevi olmak da, Ermeni olmak da ağız kıvrılacak
meselelerdir.”
Bu sözlerin siyaseten
söylenilen bir söz olmadığına inanıyoruz. Millet olmanın gereğidir, azınlık
haklarını korumak. Misafirlerine en güzel odalarını hazırlayan milletimizin,
birlikte yaşadığı farklı dinlere sahip vatandaşlarımızla kendisi arasında bir
fark görmediğini önemle belirtmeliyiz. Onlar bize Allah’ın emanetidir. Biz öyle
bilir, böyle söyleriz. Onlar bizim asla düşmanımız değil, aynı vatan üzerinde,
aynı sevinçlere birlikte gülen, aynı acılara birlikte üzülen bir elin
parmakları gibiyiz. Bizlerde ayrımcılık, bölücülük olamaz.
Ermeni olmak bir suç, bir
kusur, çirkinlik değil.
Onlar, bu ülkenin şerefli
vatandaşıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder