Biz ona ölüm diyoruz.
Kendinden maada bir varlık
görmezsin.
Dünya nimetleri içinde
gözlerin kararmıştır.
İş işten geçince dank eder
kafaya;
Sana ait değilmiş,
Meğer çıkarttığın elbiseler,
Çöpe giden kullanılmış
eskimiş eşya gibi,
Bir çukurda, toprağın
bağrında çürümeyi bekler.
Artık yok musun ne?
Dünyadan geçip gitmektir
ölüm.
Ha vade sonunda zorla,
Ha da yaşarken dünyada
gönüllü vermişsin malı,
Ne çıkar?
Biz ona ölüm diyoruz.
Aslı da faslı da ölümdür.
İstesen,
Alırlar âlem-i ölümsüzlüğe
giden yola.
İstemezsen,
Alırlar çıkışı olmayan
çukura.
Her ikisi de Hakk, bilenler
için.
Zor sınavlarda talebeyi
terletirler niçin?
Çıkınca yola asan olsun
yolu diye
Engeller düzelsin, sağlam
bassın yere diye
Yoksa;
Oyun sadece eğelenmek için
değildir,
Zevk, oyunun içinde
gizlidir.
Varırsan sana yol açık
sonsuzlukta,
Kurtuluş ancak, böylesi bir
huzurda.
Yoktur başka bir çıkar yol,
Nasipse Hidayet,
Beyt’in ehli uzatır sana
bir latif kol.
O kol ki;
Devreder asır be asır Fatma
anadandır.
Hangi ana ki, zulmeder
evladına?
Ki O’nun taşıdığı Muhammedî
vicdandır.
Yol olsun, dil olsun, hâl
olsun.
“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde”
Asude hayatın içinde ölüm;
Şeker olsun, şerbet olsun,
bal olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder