Niye İlle de ‘Provakasyon’
Derler?
Soru gayet açık.
Hoşlanmadıkları her eylem için yapıştırılan bu sıfat kendilerini bir şeylerden
koruyor mu? Ki, başka bir tanım, sıfat bulmazlar ve provakasyon tanımının
ardına saklanırlar.
Provakosyon olunca, o
işleri yapan, yaptıran birisi var demektir. Birisi yaptırınca da mesele yok.
Oysa kendiliğinden çıkan, kendiliğinden büyüyen hareketleri dillendirmek kolay
değildir. Haber duyulur duyulmaz destekçileri artar, kendi halinde bir kenarda
oturanlar bile harekete desteklerini bildirmek için çaba gösterir olurlar. Bu
tip hareketleri kontrol etmek, önlemek, karşı durmak mümkün değildir.
Hareketin, yürüyenin, ayaklananın nereden, nasıl geleceği belli olmaz. Her köşeden
birisi çıkıverir karşına. Kimdir, necidir, bilemezsin. Provakasyon idarenin en
üst yöneticisi tarafından da yapılabilir. Son damla taşırır ya, bilmeden ve
istemeden yapılan bir hareket, alınan bir karar ayaklanma için yeterdir. Asıl
olan son damla değil, o güne kadarki alınan ve uygulanan kararlardır.
Durmadan, provakosyon
derler, peki provakatörü ortaya çıkarırlar mı? Hayır. Bugüne kadar daha
görülmedi. Sadece konuşurlar, politik kaygılarının, koltuk kaybetme riskinin,
böyle anlaşılması zor kelimelerle sağlamlaştırılmasıdır. Geçenlerde Adalet
Bakanı da ‘Hatay’da her istihbarat
servisinin ajanları var’ demişti. Biz de, ne diye
deşifre etmiyorsun, senin görevin ne demiştik. Evet, sayın yetkililer ‘sizin
göreviniz ne?’ provakatörler yurt sathında at koşturacaklar, ülkeyi alt üst
edecekler, insanımızı sokaklara dökecekler, kamu malları zarar görecek, hatta
canlara mal olacak ve sizler provakasyon diyecek ve fakat provakatörü ortaya
çıkartmayacaksınız. Bu ne yaman çelişkidir? Bulun o provakatörleri ve çıkarın
adaletin huzuruna.
Mesela, eli silahsız,
sloganlarından başka bir gücü olmayan gençlerin (halkın) üzerine biber gazı,
tazyikli su sıkanlar, yere düşürdükleri kadınlara bile joplarını kullananlar,
bir bölük polis ordusunun ardından elleri sopalı eşkıyaların (ki, polis olduğu
iddiaları vardır) halkı evire çevire dövmeleri acaba provakasyon olarak
adlandırılabilir mi? Resimleri ve filimleri ile tespitli bu provaktörler.
Buyurunuz işlem yapınız. Adaletin önüne çıkartınız. Polisin (elinde silah, gaz,
su, jop bulunan ve anlamsız şiddet uygulayan) şiddetinin, şiddet doğurduğu hakikati
ortada dururken, kimsenin anlamadığı ve bilmediği ve sanırım sadece devlet
yöneticilerinin bildiği provakatörlerden bahis bize ne anlatacaktır? Hiçbir
şey.
Mesela, Cumhurbaşkanı, ‘mesaj alınmıştır’
derken Başbakan, ‘ne
mesajı ben mesaj filan almadım’ derse, provakatörün kim
olduğunu nasıl tarif edeceğiz,
Mesela, “AVM yapılacak” lafını
ısrarla söylemek acaba provakasyona girer mi?
Mesela, ülkesi kargaşa
içindeyken hiç bir şey yokmuş gibi, bir-kaç gün süren gösteriler hiç olmamış
gibi, gösteri yapanları yok sayarak rahatlıkla yurtdışına çıkan bir yöneticinin
durumu provakatör hali olabilir mi?
Israrla söylerim ki, bu
ülkenin, siyaset yapanlarının bile yarısı bu kelimenin manasını bilmemektedir.
Provakatör ve provakasyon
karşısında bütünlüğümüzü sağlayacak ancak toplumsal bilinç olabilir. Bakınız
sosyal medya sayfasında yazdığı bir mesajda Serdar Murat Bal dostumuz şunları
söyledi:
“Toplumsal bilinçte birlik yaratılabilirse eğer yumruksal birliğe gerek
bile duyulmaz. Çünkü düşman denilen ayrıştırıcı güç dövüştürmek için yumruk /
sopa bulamaz, araya sızıp, provakosyon yapamaz. Toplumsal bilinç, psikoloji
zayıflarsa ancak en son durumda bu kavga çıkar ve iç savaşın kazananı daima dış
güçler olur.”
Ve devamla; “Genel uyarı olarak algılarsanız sevinirim.
Bu gün insanlığın, dünyanın ışığa doğru gitmesinin önündeki en büyük engel olan
karanlık gücün dinamikleri; Kapitalist küreselleşme palavrası (para putu) ve
bunun yavrusu konumundaki hurafeci dinci yobazlıktır. Yani, para ile kişiler
vatansız, kültürsüz, değersiz hurafeler ile de akılsız yapılmaktadırlar
maalesef.”
Katılmayabilirsiniz
görüşlere. Ancak kesin olarak, dünyanın yönetimini ele geçirmeye çalışan
sermaye grubu (küresel çete) her
türlü kirli oyunla karşımıza çıkmaktadır. Pek çok örneği, Kuzey Afrika
ülkelerinde, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, ırak’ta… görülmüştür. Afganistan’da
niçin bir türlü normalleşme sağlanamamaktadır?
Yılmaz Karahan üstadımızın
çok değerli mesajını not etmeden geçemeyeceğim:
“Dün gece sokağa çıktım! Provakatör aradım kalabalıklar arasında… Sordum
ellerinde Türk bayraklı bir aileye: ‘Gördünüz mü provakatör, nedir, nicedir,
nasıldır?’ adam dedi; ‘Biz çapulcuyuz. Bilmeyiz o dediğini’. Kadın bağırdı; ‘O
dediğin Afrika’da’”
Bu işler karıştı ve
hakikaten de karışık.
Anlamak için provakatörün
aklının içine girmek gerek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder