11 Haziran 2013 Salı

Görevini Yap, ‘Provakatör’ü Çıkart!


Niye İlle de ‘Provakasyon’ Derler?

Soru gayet açık. Hoşlanmadıkları her eylem için yapıştırılan bu sıfat kendilerini bir şeylerden koruyor mu? Ki, başka bir tanım, sıfat bulmazlar ve provakasyon tanımının ardına saklanırlar.

Provakosyon olunca, o işleri yapan, yaptıran birisi var demektir. Birisi yaptırınca da mesele yok. Oysa kendiliğinden çıkan, kendiliğinden büyüyen hareketleri dillendirmek kolay değildir. Haber duyulur duyulmaz destekçileri artar, kendi halinde bir kenarda oturanlar bile harekete desteklerini bildirmek için çaba gösterir olurlar. Bu tip hareketleri kontrol etmek, önlemek, karşı durmak mümkün değildir. Hareketin, yürüyenin, ayaklananın nereden, nasıl geleceği belli olmaz. Her köşeden birisi çıkıverir karşına. Kimdir, necidir, bilemezsin. Provakasyon idarenin en üst yöneticisi tarafından da yapılabilir. Son damla taşırır ya, bilmeden ve istemeden yapılan bir hareket, alınan bir karar ayaklanma için yeterdir. Asıl olan son damla değil, o güne kadarki alınan ve uygulanan kararlardır.

Durmadan, provakosyon derler, peki provakatörü ortaya çıkarırlar mı? Hayır. Bugüne kadar daha görülmedi. Sadece konuşurlar, politik kaygılarının, koltuk kaybetme riskinin, böyle anlaşılması zor kelimelerle sağlamlaştırılmasıdır. Geçenlerde Adalet Bakanı da ‘Hatay’da her istihbarat servisinin ajanları var’ demişti. Biz de, ne diye deşifre etmiyorsun, senin görevin ne demiştik. Evet, sayın yetkililer ‘sizin göreviniz ne?’ provakatörler yurt sathında at koşturacaklar, ülkeyi alt üst edecekler, insanımızı sokaklara dökecekler, kamu malları zarar görecek, hatta canlara mal olacak ve sizler provakasyon diyecek ve fakat provakatörü ortaya çıkartmayacaksınız. Bu ne yaman çelişkidir? Bulun o provakatörleri ve çıkarın adaletin huzuruna.

Mesela, eli silahsız, sloganlarından başka bir gücü olmayan gençlerin (halkın) üzerine biber gazı, tazyikli su sıkanlar, yere düşürdükleri kadınlara bile joplarını kullananlar, bir bölük polis ordusunun ardından elleri sopalı eşkıyaların (ki, polis olduğu iddiaları vardır) halkı evire çevire dövmeleri acaba provakasyon olarak adlandırılabilir mi? Resimleri ve filimleri ile tespitli bu provaktörler. Buyurunuz işlem yapınız. Adaletin önüne çıkartınız. Polisin (elinde silah, gaz, su, jop bulunan ve anlamsız şiddet uygulayan) şiddetinin, şiddet doğurduğu hakikati ortada dururken, kimsenin anlamadığı ve bilmediği ve sanırım sadece devlet yöneticilerinin bildiği provakatörlerden bahis bize ne anlatacaktır? Hiçbir şey.

Mesela, Cumhurbaşkanı, ‘mesaj alınmıştır’ derken Başbakan, ‘ne mesajı ben mesaj filan almadım’ derse, provakatörün kim olduğunu nasıl tarif edeceğiz,

Mesela, “AVM yapılacak” lafını ısrarla söylemek acaba provakasyona girer mi?

Mesela, ülkesi kargaşa içindeyken hiç bir şey yokmuş gibi, bir-kaç gün süren gösteriler hiç olmamış gibi, gösteri yapanları yok sayarak rahatlıkla yurtdışına çıkan bir yöneticinin durumu provakatör hali olabilir mi?

Israrla söylerim ki, bu ülkenin, siyaset yapanlarının bile yarısı bu kelimenin manasını bilmemektedir.

Provakatör ve provakasyon karşısında bütünlüğümüzü sağlayacak ancak toplumsal bilinç olabilir. Bakınız sosyal medya sayfasında yazdığı bir mesajda Serdar Murat Bal dostumuz şunları söyledi:

“Toplumsal bilinçte birlik yaratılabilirse eğer yumruksal birliğe gerek bile duyulmaz. Çünkü düşman denilen ayrıştırıcı güç dövüştürmek için yumruk / sopa bulamaz, araya sızıp, provakosyon yapamaz. Toplumsal bilinç, psikoloji zayıflarsa ancak en son durumda bu kavga çıkar ve iç savaşın kazananı daima dış güçler olur.”

Ve devamla; “Genel uyarı olarak algılarsanız sevinirim. Bu gün insanlığın, dünyanın ışığa doğru gitmesinin önündeki en büyük engel olan karanlık gücün dinamikleri; Kapitalist küreselleşme palavrası (para putu) ve bunun yavrusu konumundaki hurafeci dinci yobazlıktır. Yani, para ile kişiler vatansız, kültürsüz, değersiz hurafeler ile de akılsız yapılmaktadırlar maalesef.”

Katılmayabilirsiniz görüşlere. Ancak kesin olarak, dünyanın yönetimini ele geçirmeye çalışan sermaye grubu (küresel çete) her türlü kirli oyunla karşımıza çıkmaktadır. Pek çok örneği, Kuzey Afrika ülkelerinde, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, ırak’ta… görülmüştür. Afganistan’da niçin bir türlü normalleşme sağlanamamaktadır?

Yılmaz Karahan üstadımızın çok değerli mesajını not etmeden geçemeyeceğim:

“Dün gece sokağa çıktım! Provakatör aradım kalabalıklar arasında… Sordum ellerinde Türk bayraklı bir aileye: ‘Gördünüz mü provakatör, nedir, nicedir, nasıldır?’ adam dedi; ‘Biz çapulcuyuz. Bilmeyiz o dediğini’. Kadın bağırdı; ‘O dediğin Afrika’da’”

Bu işler karıştı ve hakikaten de karışık.

Anlamak için provakatörün aklının içine girmek gerek!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...