Niteliksiz insanlar,
niteliklerinin farkında olamazlar da onun için. Yüksekten uçmaları ve
kendilerini abartmaları cehaletlerindendir. Yazık ki, daima prim yapan
onlardır. Aslında, yönetim erki (küresel sermaye çevrelerinin de kendilerine
ucuz iş gücü buma yöntemleri olarak) tarafından bilinçli olarak cahil
bırakılırlar. Çünkü cahili yönetmek kolaydır. Çünkü sorgulamayan nesiller,
olguları kendilerine anlatıldığı gibi kabullenirler. Doğruları, büyük! Olarak bildiklerinin
anlattıklarından ibarettir. Akıllarına asla, neden, nasıl soruları gelmez. Ne
anlatılmışsa kabul ederler. Daha doğrusu kabul etmek zorundadırlar.
Aslında yukarıdaki
paragrafta anlatılanlar Dunning – Kuruger deneyinin basit açıklanışından
ibarettir. Kendilerine güven en önemli özelliklerindendir cahillerin,
niteliksizlerin.
Okulların verdikleri
diplomalar onların övünç alanlarından olup, bir kâğıt parçasıyla cehaletlerini
örtmeye çabalarlar. Aslında, okudukça, öğrendikçe cahillikleri artmaktadır.
Dünyadaki olayları kendi küçük pencerelerinden değerlendirirler ve en
doğrusunun olduğuna inanırlar. Konuşamayacakları konu yok gibidir. Her konuda
mutlak surette uzun tartışmalara girerler, sesleri çok çıktığından da asıl
bilenler, edeplerinden susmayı tercih ederler. Zaten pek ünlü bir söz şöyledir:
“her şeyi bilenler, hiçbir şey bilmeyenlerdir.”
Bakışlarının odaklandığı
yer tamamen ‘ne kazanacakları’dır. Yapılan her işte aradıkları başarı
‘kazanç’lara odaklıdır. Her işin sonunda maddi olarak ele geçecekler onun
başarı ölçüsüdür. İlk soruları, ne kazanıyorsundur. İyi kazandık sonuçtur.
Kazanç haneleri durmadan şişer. Kazanmalarının karşılığında, biriktirmeye
meyyaldirler. Yığınlar asla tatmin etmez onları, para yığınlarının her gün
yükselmesini zevkle seyrederler. Harcamaya elleri varmaz. Nekeslik belirgin
özelliklerindendir. Yüksek mekteplerde ‘hoca’lık makamlarına çıkmalarına
rağmen, öğrencilerine gereği kadar, yeteri kadar ilimlerinden aktarmazlar,
çünkü bir gün sonra o çocukların kendisini geçeceğinden korkarlar. Sadece
üniversitelerde değil, kamu ve özel kurumlarının pek çoğunda ve hatta
mahallelerde sıradan insanların arasında bile bu tiplerle karşılaşmak
mümkündür. Basit insanlar için küçük bir örnek: öteki bakkalda şu kadar liraya
satılan bir malın fiyatını komşusuna söylemez ve komşusu, başka bakkaldan daha
yüksek fiyattan almaya devam eder. Onun keyfine de diyecek oktur. Bıyık
altından kıs kıs güler komşusunun durumuna. Hatta ‘salak’ bile der.
Anlatılan bu ‘hırs’lı ve
tamahkâr, yeteneksiz kişilerin yüzünden, işinin ehli, yetenekli fakat mütevazı
insanlar geri plana itelenirler, makam basamaklarından yükselenler tamamen
(hemen-hemen) bu yeteneksizdirler. Suikastla hayatını kaybetmiş bir aydınımızın
şu sözü dillerdedir: “ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz…”.
*****
Problemin kaynağı nedir?
Niçin, “kör ve sağır”
olarak kalmışlar ve gelişememişlerdir?
Hırs, gözleri bağlamış,
tamah Kendi’yi unutturmuştur.
‘Hakk’ı’ göremeyen gözler,
duyamayan kulakların kapanacağı bir gerçektir. İlmin sahibini akıl
edemeyenlerin, sahip olarak kendilerini görmeleri kadar doğal bir şey olamaz.
Sahiplenince de, cimrilik başlar. Bu noktada ‘Zekât’ın anlamı belirir. İnsan
fıtratına en uygun davranış zekât vermektir.
Veremeyenlerin hali
yukarıda anlatılmıştır.
“Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse; haydi kudretin varsa,
arza bir delik yahut semâya bir merdiven ara ki onlara oradan bir mucize getir (de
iman etsinler)! Eğer Allâh dileseydi
elbette onları hakikat üzere toplardı… Öyle ise cahillerden olma!” (En’am/35)
Elektronik posta kutusuna
Fikret’ten bir ileti düşmüş. Farklı bir cehalet tanımı yapıyordu, önemlidir:
“Bu ülkenin derin ve yüksek siyaset okuması yazması elzemdir. Bundan
10, 20, 30 yıl önce, 3,5 adam bu vasıftaydı, anlamadık, ıskaladık. Kitaplarını
aldık, ön yüzünü ve arkasındaki bir paragraflık özeti okuduk. Kitabı öğrendik
sandık.
İşte şimdi, siyah-beyaz, iyi-kötü, urumi-gurumi, savaşını “Tatlı Su
Osmanlıcılğı”nı kavrayan bir sürü Memati bakışlı, Polat alemdar yürüyüşlü (kişiler), İstanbul’u, Kuzey Irak’ı hallettikten
sonra şimdi de Suriye’yi kurtarmaya giden bir Polat kadar hayalleri olan bir
topluma:
“Kızılay’da gökdelenin duvarında yazan “Cumhuriyet Yüksek Seciyeli
Muhafızlar İster” sözünü öğretemiyoruz.
Yanlış, talebe kadar öğretmenlerde de var.”
Niyazi Mısrî, cehalet
hakkında şöyle der:
“Kandedir cehl ile zulmet
nefs-i su’bânındadır,
Kandedir ilmiyle hikmet bil
anı cânındadır.
Zûlmet-i cehli bırak sen iste
nûr-i hikmeti,
Cennetin zevkin dilersen
cümle irfânındadır.”
Okuduğunuz bu yazıyı haberiniz.com.tr de yayınladıktan sonra Kutadgubilig'de aşağıdaki satırları okudum... devirde yaşananlar hep aynıymış.
YanıtlaSil*********
Ey bilge kişi dikkat et. Günümüzde işler tamamen de¬ğişti. Bilgi sahibi olanlar küçük görülüyor. Bir kenarda sinmişler, aklı erenler, dillerini yutmuş gibi ağızlarını aça¬mıyor.
Helâl büsbütün ortadan kalktı, haram çoğaldı. Helâlin adı kaldı. Onu şimdilerde gören bilen yok. Haram kapış kapış gidiyor; ama bir türlü doyan da harama “haram” diyen de yok. Onu bırakıp helâl yiyen ise hiç yok.
Halktan vefa gitti. Yerini cefa aldı. İtimat edilecek, ken¬dine güvenilecek kimse çok azaldı. Akrabalar arasındaki yakınlık kalktı. Kardeşlik uzaklaştı. Candan arkadaşlık hiç kalmadı. İnsanları ancak para birbirine yaklaştırır oldu.
kutadgu bilig
İrfan Purtaş .
YanıtlaSilTürkiye Cumhuriyeti insanlara bilgiyi verdi ama bilgiyi nasıl kullanacağını malesef öğretmedi.İnsanlar bilinçsiz bir şekilde zamanını çalıyor hemde kendi zamanını çünkü içinde bir ve ruhunda sanat yok , bilim yok, ahlak yok, iman yok yoz bir şekilde yontulmayı bekliyor.İşimin bir yanı da okullar Öğretmenlerle konuşuyoruz hepsi çocuk bakıcılığı yapmakla vakit geçiriyor bilgi veya emek veya güzel şeyler için vakit ayırmak hak getire onlarda sisteme uymuş bir vaziyette maaşını düşünüyor, bir kağıdın üzerinde beni harca yazıyor insanlar hem o kağıdı hemde kaderlerini harcıyorlar ...Yazım hayatınızda başarılar dilerim Mahmud bey...
Galiba problem altını çizdiğiniz “yoz bir şekilde yontulmayı bekliyor” gibi beklemekte. Aslında neyi bekliyorlar, niye bekliyorlar. Bizim eğitim-öğretim sistemimiz bunu belletemiyor. Yani, hedef noksan, gaye tespit edilmemiş. Bunda devletlilerin ne gibi çıkarı olur? Ucuz iş gücü.
SilPeki, üniversite diplomalılara ne demeli?
İrfan Bey, yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.
Bahtiyar ettiniz bizi.
Fahrettin Öztoprak :
YanıtlaSilçok güzel ve ibretle okunacak bir yazı. Teşekkürler Mahmut Emin Bey.
İlginize,alakanıza asıl ben teşekkür ederim üstadım.
SilCemil Demirel :
YanıtlaSiliman merkezinde vicdan gibi erdem yoksa yönetenle yönetiln arasında bir fark yoktur