Sorguya çekmeyi severler.
Kafalarına yatmadığından değil, üzerinde düşünüp gerekli incelemeleri yapma
zahmetlerine katlanamadıklarındadır. Bilgi diye öğrendikleri işe yaramaz,
hiçbir işe yaramaz birkaç bilgi kırıntısının esiri olup, bütün hayatlarını o
yalan yanlış bilgiler üzerine kurmuşlardır. Bu sebeple, kendilerine
uyduramadığı ‘bilgi’ ile karşılaştıklarında hemence sorgularlar. Suçlayıcı sorularını,
eleştirilerini edepsizce haykırırlar.
Doğrusu, vazifelerini
yapıyorlar. Bunu bilerek yaklaşırız.
Sorgulanmak; bu dünyanın
sınav sahalarından birisi. Elbette birileri vasıtasıyla olacak.
En çok sevdikleri soru da, “Sen Müslüman mısın”
sorusudur. Kendilerinin iyi bir Müslüman olduğunu vurgulayan, kibir sorusu.
Benzer soru kendisine sorulduğunda “Elhamdülillah
Müslüman’ım” derler. Kendilerince bu basit cevabı sizden
de isterler. “Sorduğumuz soru o kadar zor
mu ki, cevaplayamıyorsun, basit bir soru..”
tarizinde bulunurlar. Oysa, kimsenin, iyisinde, kötüsünde olmamanın, kimin
nasıl isterse kendine bir hayat tarzı seçmesinin de mümkün olduğunun ve bunun
sorgulanamayacağının farkında değildirler. Herkes bir hal üzeredir. Fakat
kendisinin halinden başka bir hayat tarzlarına tahammülleri yoktur. Herkesin
kendileri gibi olmasını isterler.
“Miskin Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sigaya çeker bir Molla
Kasım gelir”
İyiyi, doğruyu, güzeli
yaşayan ve herkesin bunları yaşamasını isteyen kişidir Müslüman. Hayatı ve
hayat çizgisi “Allah Ahlâkı”nın yaşandığı, muazzam bir yapıdır Müslüman.
Tevazuu vardır, ağırbaşlılık vardı, utanma vardır, arlanma vardır, sevgi
vardır, haşmet vardır, yerinde ve gereğinde ders verme de vardır. Bu hal üzere
bulunan bir kişi, kendisine sorulan o muazzam soruya karşılık ar eder,
estağfurullah der, “Ben daha Müslüman olmaya çalışıyorum” der. Hatta diyemez
bile. Titrer. Sözler ağzında, dolanır, dili peltekleşir.
Edebindendir bu.
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan (doğruluğundan emin
olmadığınız konuda fikir yürütmekten)
kaçının! Muhakkak ki bazı zanlar suçtur. (Şirk veya şirke yol açar)! Tecessüs etmeyin (merakla başkalarının
özel yaşantısını araştırmayın)! Kiminiz
de kiminizin gıybetini yapmasın! Biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi?
Bundan tiksindiniz! Allâh’tan korunun! Muhakkak ki Allâh Tevvab’dır.
Rahıym’dir.” (Hucurat/12)
Allâh’tan korunun!
Emrah BEKCİ
YanıtlaSilEvallah Hocam.
Emrah BEKCİ
YanıtlaSilEyvallah, Hocam
Bahr-ı Harabe :
YanıtlaSilEyvallah Mahmut Üstadım... yazıyı okudum.. çok güzel. molla kasımlardan bahsetmiş... onlar müslümanlığı bir "taraf" olarak algılıyorlar.. futbol takımı tutar gibi müslümanlığa tabiler...
soruya bak ; "sen müslümanmısın"...
yahu böyle kibir yüklü soru mu olur.. bu soruya verilecek olan cevap "elhamdülillah ki müslümanım" gibi basit bir cevap mı sanki..
hangi takımı tutarsın; çok basit fenerbahçe...... bu hadar basit haaa..
bunlar dediğim gibi taraf tutma halindeler. ama mümin olanın bir tarafı olmaz, baktığı tek taraf gönüldür.. Taraf tutanlar ise suretlere, tavırlara, edalara baktıklarından taraf halindedirler.. mümin ise sadece gönüle bakar.. kimsenin fıtratına yaşam biçimine karışmaz.. gönülden akandır önemli olan..
ister ayyaş olsun ister bilmem ne.. yeter ki topluma zararrı olmasın bizene kişilerin alışkanlıklarından kıldığı namazdan, tuttuğu oruçtan..
ilim nurundan ne akıyor ona bakmaktır marifer..
bu nedenle müslüman olmak çok kolay.. zor olan mümin olmaktır..