Maşallah, şu isme bakınız.
‘Protokol Camii’.
Protokol dışında kimselere
açık değil manasını okuyorum. Korkutucu bir anlamı var, ürkütücü, karşıyı ezici
bir anlam. ‘Sen de kimsin’ der gibi, garip olan, burası cami.
Protokol kimdir?
Şişirilmiş, yükseltilmiş,
devlet kesesinden (belki de bedava) verilmiş makamlar, şanlar, şöhretler. En
fazla şeref kimdeyse, protokol da, en ön sırada da o olacak. Şanı, şöhreti
düştükçe, sıradaki yeri de düşecek. Yani geridekilerin, şerefi noksan oldukları
tescilli. Ne muazzam bir buluş! Tam da muhafazakâr akla uygun. Tam da ‘Saltanat
Dinciliği’ne (Yaşar Nuri Öztürk’e ait bir tanımdır) uygun.
Prof. Nadim Macit
“ırkçılık” üzerine bir denemesinde “Biz
ve onlar ayırımı üzerinden bütün iktidar alanlarını kendi amaçlarına uygun
olarak tanzim edenler ırkçıdırlar” (16.03.2012 Ortadoğu
Gazetesi) tespitini yapar. Protokole dâhil olanlar ve olmayanlar, sıradanlarla,
efendiler. Bu kimin aklıdır ve bu cüreti nereden (kimden) almaktadırlar?
Besbelli ki, şuur
altlarında yıllardır biriktirdikleri çirkin kinleri su yüzüne çıkmaktadır.
Fakat şunu unutuyorlar. Bizim suyumuz akardır, akarsu kir tutmaz.
Kirletemeyecekler ve temizlikten korktukları için de kendileri bu suya
giremeyecekler.
Yıllar önce bir evimiz
olsun düşüncesindeydik. Çalıştığım yerde yapı kooperatifi kurmuşlar. Adını da
“Seçkinler Koop.” Koymuşlar. Burayı önerdiler, satılık bir yer varmış, almamı
ısrarla istediler. ‘Kim seçmiş bunları’ sorusunu yönelterek, ret ettim. O kadar
seçkinin içinde benim gibi sıradan birisi ne yapardı? Bu itibarla, “Protokol
Camisi” benim gibilerin namaz kılabileceği bir mekân olamaz. Protokolde sıraya
giremeyenler korkar oraya girmekten. Namaz kılmak niyetindeki her İnsan’ın
bulunduğu yer secdegâhıdır. Hattı zatında asıl olan ‘namaz’ ritüel gösterisi
değil, ‘Salat’tır. Ki, Allah’a yöneliştir, dönüştür. Yöneliş ise günde beş
vakitle sınırlandırılamaz. Daimidir.
Protokole katılıp, kendini
onlara beğendirme yarışına girmek nasıl bir riya olacaktır, bu riyayı
gösterenlerin makamları da yükselecek midir?
Hem biz biliriz ki; “İslam’ın zaten ibadet için özel mekân
talebi yoktur. Herkes namazını niyazını istediği yerde yerine getirir. İslâm’a
göre, bütün yeryüzü mabet, bütün meşru fiiller ibadettir. Omurga gerçek şudur:
İslâm’ın ibadeti birkaç rekât namazdan ibaret değildir. Başka ibadetler de
vardır ve onlar namazdan daha önemlidir. Çünkü namazın aksine, onlara riya
bulaşma ihtimali daha azdır. Bu yüzden onlar daha erdiricidir.” (Y.Nuri
Öztürk, 9 Eylül 2012, Yurt)
Çirkin, sevimsiz bir konu
üzerinde kalem oynatmaktansa, protokoldekilere bir Türkü satırı ile hatırlatma
yapalım ve bitirelim bu yazıyı:
“Dünyayı kalbura koysan
elesen/Sen de benim gibi yâr bulamazsın”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder