8 Kasım 2012 Perşembe

Yağmur Tunalı Yazısı Üzerinden, Türkçe;



“Dünyanın iki dilinden biri, kendi evlatları eliyle yerlere serildi.” (Yağmur Tunalı, Star Açık Görüş, 20 Ekim 2012)

Bu tespit, son 200 yılımız ve içinde bulunduğumuz durumu ne de güzel özetliyor. Hazin olan yanı “kendi evlatları eliyle” olmasıdır.

Şebinkarahisar İlçesinin hemen yanı başında sipsivri bir dağ var. Dağın en tepesine bir kale kurulmuş. Muhkem bir kale. Dağa tırmanış ve kaleye varış bir saate yakın bir süreyi (yaya yolu açılmış, düzeltilmiş, bazı yerlere basamaklar yapılmış) alıyor. İlçeyi ziyaretimizde mihmandarımız şu soruyu sormuştu: “Bu kale zapt edilebilir mi?” Tereddütsüz cevaplamıştım. “Elbette ele geçirilebilir. İçeriden hainler bulmak suretiyle”. Savaşın değişmez şartı, kazanabilmek için içeriden sana çalışacak ve bilgi taşıyacak, kapıları açacak devşirmeler tedarik etmek.

****

Kelimeler, manaya giydirilmiş gömleklerdir.

Gömlek sabittir. İçindeki büyümeye devam eder. Gömlek daralır. Eskir. Eskiyeni, ya atacaksın, ya da bir kenara koyup, kullanabilecek yapıda birisini bulursan onun kullanımına tahsis edeceksin. Gelişen, büyüyen mana için yeni gömlek arayışına çıkacaksın. Kural budur. Mana, “her an bir şan alan”ın hali gereği, ilimdeki, algılardaki gelişmeler gereği daima büyümeye devam eder. Gelişir, serpilir. Her büyüme yeni gömlek icap ettirir. Terzinin hatalı ölçü alması ve gömleğin dar gelmesi halinde ise, emekler boşa gider.

****

Vakıa, tam da budur konumuz. Manalar daima gelişmektedir. Kelimeler ise sabit kaldığından, bir süre sonra manayı taşıyamamaktadır. Öyleyse büyüyen, gelişen manayı kavrayacak yeni kelimelere ihtiyaç vardır.

Yeni kelime nereden ve nasıl bulunacaktır? Asıl cevaplanılması gereken soru budur. Birden fazla imparatorluk tecrübesi yaşamış bir milletin bu soruya cevabı gayet basittir, hem de dünyada yaşanan yeniliklere açık, hiç yadırgamayan ve sahiplendikten sonra da kendi sesi ve estetiğini yaşatan bir milletin cevabı hem basit ve hem de çabuktur. Manalara kelime bulmakta zorlanmayız. Hangi milletle, hangi devletle kültürel, sınaî, ticari münasebet kurmuşsak onların (dillerinin) yardımı ile yeni kelimeler bulabiliriz. Bu kelimelere ise kendi sesimizi ve zevkimizi aktarmamız icap eder. (Bu tür kelimeler için Sayın Tunalı yeterli örnekler sunmuştur yazısında.)

Bir başka ve asıl yol olarak; Türkçe, kelime türetme için matematik zenginliği içinde (‘Oktay Sinanoğlu’ tabiridir) müsait ve değerli bir dildir. Sıkılmaya, sıkışmaya yer yoktur. Bilim adamlarımızın, edebiyatçılarımızın, sanatkârlarımızın kelime türetmeleri ve halkın kullanımına sunmaları gerekecektir. Milletin çoğunluğunun tuttuğu, benimsediği ve kullandığı kelimeleri ise kullanmakta bir beis görmeyiz.

Ancak,

Kelime ve kavramlar üzerinde hoyratça oynayarak, anlamların farklı kullanımlarını ortaya sürmek, zihin bulandırmaya yönelik, bilerek ve haince yapılan işlerdendir. Kelimeler milletin ortak malıdır, hatta insanlığın, bu itibarla, kelimelerin taşıdıkları manalar korunmalıdır, dikkat edilirse gelişmeye açık, yeni kelime ve kavramlara müsamahakâr bir ortamdan bahsedilmektedir. Manalarla oynayarak, anlam kaymalarına izin veren bir anlayış, başka milletlerin siyasi hedeflerine ulaşması için çalışan satılmış ajan mesabesindedir bizim için. Kaleyi başkalarına teslim etme çabalarıdır bunlar, çünkü:

Kaleler, kelimelerle fethedilir.

Yazımızı Yağmur Tunalı’nın bir hayıflanan tespit cümlesi ile bitirelim.

“Biz, elli yılda dünyanın iki büyük dilinden biri olan Türkçesini harcamış ve hâlâ türlü yollardan canına okuduğunun farkında olmayan bedbaht nesilleriz.”

2 yorum:


  1. Metin Sertbaş :

    Yine önemli bir konu ama kimi enterese etsinki? Düşündüklerimiz ve bildiklerimiz âleme yettiği müddetçe.

    1996 da bir toplantıda bir metin sunmuştum. içindeki ayracı hatırlayıverdim. "Terminolojik yüklemeler tam yapılmadığı müddetçe söyleyenin idrâkinde kaldığı manâ ile, dinleyenin idrâkine ulaşamamamaktadır"...

    Aynı sözcükleri kullandıkları halde çatışan insanlarımız yokmu?. Yüklemlerde problem var ama kimse farkında değil...

    O kadar boş yazılar arasında bile bu dolu yazınız, hepsinden fazla yalnızlığa mahkûmdur...

    YanıtlaSil
  2. Ercan Çatal:

    İlgi duyduğum sürekli araştırdığım, okuduğum elimden geldiğince uygulamaya çalıştığım bir konu.TDK nun konuyla ilgili kitaplarını alırım.Koşma, türkü, şiir içerisinde uygulamaya çalışırım.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...