“Dünyanın iki dilinden biri, kendi evlatları eliyle yerlere serildi.”
(Yağmur Tunalı, Star Açık Görüş, 20 Ekim 2012)
Bu tespit, son 200 yılımız
ve içinde bulunduğumuz durumu ne de güzel özetliyor. Hazin olan yanı “kendi evlatları eliyle”
olmasıdır.
Şebinkarahisar İlçesinin
hemen yanı başında sipsivri bir dağ var. Dağın en tepesine bir kale kurulmuş.
Muhkem bir kale. Dağa tırmanış ve kaleye varış bir saate yakın bir süreyi (yaya
yolu açılmış, düzeltilmiş, bazı yerlere basamaklar yapılmış) alıyor. İlçeyi
ziyaretimizde mihmandarımız şu soruyu sormuştu: “Bu kale zapt edilebilir mi?”
Tereddütsüz cevaplamıştım. “Elbette ele geçirilebilir. İçeriden hainler bulmak
suretiyle”. Savaşın değişmez şartı, kazanabilmek için içeriden sana çalışacak
ve bilgi taşıyacak, kapıları açacak devşirmeler tedarik etmek.
****
Kelimeler, manaya
giydirilmiş gömleklerdir.
Gömlek sabittir. İçindeki
büyümeye devam eder. Gömlek daralır. Eskir. Eskiyeni, ya atacaksın, ya da bir
kenara koyup, kullanabilecek yapıda birisini bulursan onun kullanımına tahsis
edeceksin. Gelişen, büyüyen mana için yeni gömlek arayışına çıkacaksın. Kural
budur. Mana, “her an bir şan alan”ın hali gereği, ilimdeki, algılardaki
gelişmeler gereği daima büyümeye devam eder. Gelişir, serpilir. Her büyüme yeni
gömlek icap ettirir. Terzinin hatalı ölçü alması ve gömleğin dar gelmesi
halinde ise, emekler boşa gider.
****
Vakıa, tam da budur
konumuz. Manalar daima gelişmektedir. Kelimeler ise sabit kaldığından, bir süre
sonra manayı taşıyamamaktadır. Öyleyse büyüyen, gelişen manayı kavrayacak yeni
kelimelere ihtiyaç vardır.
Yeni kelime nereden ve
nasıl bulunacaktır? Asıl cevaplanılması gereken soru budur. Birden fazla
imparatorluk tecrübesi yaşamış bir milletin bu soruya cevabı gayet basittir,
hem de dünyada yaşanan yeniliklere açık, hiç yadırgamayan ve sahiplendikten
sonra da kendi sesi ve estetiğini yaşatan bir milletin cevabı hem basit ve hem
de çabuktur. Manalara kelime bulmakta zorlanmayız. Hangi milletle, hangi
devletle kültürel, sınaî, ticari münasebet kurmuşsak onların (dillerinin)
yardımı ile yeni kelimeler bulabiliriz. Bu kelimelere ise kendi sesimizi ve
zevkimizi aktarmamız icap eder. (Bu tür kelimeler için Sayın Tunalı yeterli
örnekler sunmuştur yazısında.)
Bir başka ve asıl yol
olarak; Türkçe, kelime türetme için matematik zenginliği içinde (‘Oktay
Sinanoğlu’ tabiridir) müsait ve değerli bir dildir. Sıkılmaya, sıkışmaya yer
yoktur. Bilim adamlarımızın, edebiyatçılarımızın, sanatkârlarımızın kelime
türetmeleri ve halkın kullanımına sunmaları gerekecektir. Milletin çoğunluğunun
tuttuğu, benimsediği ve kullandığı kelimeleri ise kullanmakta bir beis
görmeyiz.
Ancak,
Kelime ve kavramlar üzerinde
hoyratça oynayarak, anlamların farklı kullanımlarını ortaya sürmek, zihin
bulandırmaya yönelik, bilerek ve haince yapılan işlerdendir. Kelimeler milletin
ortak malıdır, hatta insanlığın, bu itibarla, kelimelerin taşıdıkları manalar
korunmalıdır, dikkat edilirse gelişmeye açık, yeni kelime ve kavramlara
müsamahakâr bir ortamdan bahsedilmektedir. Manalarla oynayarak, anlam
kaymalarına izin veren bir anlayış, başka milletlerin siyasi hedeflerine
ulaşması için çalışan satılmış ajan mesabesindedir bizim için. Kaleyi
başkalarına teslim etme çabalarıdır bunlar, çünkü:
Kaleler, kelimelerle
fethedilir.
Yazımızı Yağmur Tunalı’nın
bir hayıflanan tespit cümlesi ile bitirelim.
“Biz, elli yılda dünyanın iki büyük dilinden biri olan Türkçesini
harcamış ve hâlâ türlü yollardan canına okuduğunun farkında olmayan bedbaht
nesilleriz.”
YanıtlaSilMetin Sertbaş :
Yine önemli bir konu ama kimi enterese etsinki? Düşündüklerimiz ve bildiklerimiz âleme yettiği müddetçe.
1996 da bir toplantıda bir metin sunmuştum. içindeki ayracı hatırlayıverdim. "Terminolojik yüklemeler tam yapılmadığı müddetçe söyleyenin idrâkinde kaldığı manâ ile, dinleyenin idrâkine ulaşamamamaktadır"...
Aynı sözcükleri kullandıkları halde çatışan insanlarımız yokmu?. Yüklemlerde problem var ama kimse farkında değil...
O kadar boş yazılar arasında bile bu dolu yazınız, hepsinden fazla yalnızlığa mahkûmdur...
Ercan Çatal:
YanıtlaSilİlgi duyduğum sürekli araştırdığım, okuduğum elimden geldiğince uygulamaya çalıştığım bir konu.TDK nun konuyla ilgili kitaplarını alırım.Koşma, türkü, şiir içerisinde uygulamaya çalışırım.