20 Kasım 2012 Salı

‘Diri Ölüler’, ‘Ölü Diriler’


Bende farklı çağrışımlar yaptı, farklı âlemlere götürdü. ‘Ölüler’, ‘diriler’ kelimeleri uçurdu, işte böyle bir metin çıktı ortaya;

Mustafa Aslan üstadımızın 15 Kasım tarihli yazısından bahsetmek isterim. “Dilde, fikirde birlik’ sağlanmış” başlıklı yazısı. Yazısında Aslan, Elman Tovuz’un bir şiirine yer verir ve bir başka şairin bir mısraı ile olan yakınlığını işler. Biz farklı bir alana yorum yapıp, hikâye edeceğiz.

Elman Tovuz’un şiirinin son dörtlüğü şöyledir:

Hələ bu gedişlə hədəfə çoxdu! 
Min yatar ayğırdan bir dəvə çoxdu.
Hayana çevirsən min dəfə çoxdu
Diri ölülərdən ölü dirilər!...
 (Not: Yazılış klavyemize uygun olmadığından aynen kopyaladım.)

Aslında Mustafa Aslan’da emin Alper’in “Ve dirildik ölümü öldüren bir ölüşle!...” mısraı ve yukarıdaki dörtlüğün "Hayana çevirsən min dəfə çoxdu / Diri ölülərdən ölü dirilər!..." mısraını karşılaştırıp, benzerliğe dikkat çeker.

“Diri ölülerden, ölü diriler”. Ölü diriler.

Ayet-i Kerime’yi okuyalım: “Hayy (hakikat ilmi) olmayan (yaşayan) ölülerdir… Ne zaman Bâ’s olunacaklarının da (yeni bir yapıyla yaratılacaklarının) şuurunda değildirler”. (Nahl Suresi/21).

Mustafa Aslan’ın yazısının yayınlandığı gün, değerli Filozof Ayhan Eralp sosyal medya sayfalarında şunları yazdı: “… Yanıltan insan olduğundan. İnsana yanılmaktan yorulmayacağım, insan olduğumdan… ‘insanla ilgili hiçbir şey yanıltmaz’ der, der yine insana yanılırım… idealistim, tecrübeliyim ve okurum; bu yüzden hiçbir şey yanıltmaz; bu yüzden her şey yanıltır, insan olduğumdan; insan sandığımdan…” Böyle söylüyor filozof. Bu aşamada üstteki ayet-i kerime’yi yeniden okuyabilir misiniz, sonra da yukarıdaki her iki mısrayı.

****

İhtiyar, bir ahbabının ziyareti için ilk defa gelir şehre. Ertesi günü şöyle bir etrafı gezip tanımak üzere çıkar. Hayli de dolanır ve yorulur. Bir bahçeye oturur, nefeslenmek için, çay içer, dinlenir.

Yakınındaki masada oturanlarla diyalog kurar. Hal hatır sorar, ziyarete geldiğini anlatır. Muhabbet koyulaşınca da; “Bu memleketin, erenleri, evliyaları nerede otururlar?” diye sorar. Masadakiler, yeri tarif ederler, fakat anlayamaz. “En iyisi biz seni götürelim” derler. Birlikte kalkıp yürürler bir yöne doğru. Vara vara bir türbenin önüne gelirler. “İşte, derler, sorduğun evliya burada yatar”. Türbeye bakar, kendisini oraya getirenlere bakar; “Ben, dünyada yaşayan dirilerden bahsetmiştim. Yaşayanlardan, biliyorsanız onların oturdukları yeri gösterin bana, onlara ayrıca ölü diriler derler” der. Şaşırırlar, ne demek istediğini anlayamazlar.

Gülüp geçerler.

****

Böyle işte dünyanın hali. Ölüler diriymiş, diriler ölü. Her bildiğimiz birbirine karışmış, doğrular yanlış, yanlışlar doğru. İyi de, Ayhan Eralp’in sözlerinin ne işi vardı bu yazıda? O’nu yanıltanlar, diri görünen ölüler, insan sanır onları, ne de olsa ölü dirilerdendir o, kendi ifadesidir İnsandır, insan sanır onları…

Şimdi kafam karıştı.

Diriler kimdir, ölüler kim?

En iyisi, Mustafa Aslan’ın son cümlesi ile yazıyı bitirmek.

“Ve dirildik ölümü öldüren bir ölüşle!...”

6 yorum:

  1. Harun Meral:

    Ağır ve çok etkileyici bir konu.
    "Ölmeden önce ölünüz" emrini anlamak lazım her şeyden önce.
    Bazı mahvillere ölü olarak girip diri çıkabilmek hassasiyeti.
    Yaşamanın, et kemik torbası gibi olmadığını bilmek cehdi.
    Ya hu ağabey sen bizi niye rahat bırakmıyorsun.
    Ruhtan ayrı yaşayan bedenler .....

    YanıtlaSil
  2. Mehmet Kınacı:

    Sürüye saydılar bizi...Eh ne de olsa,biz de sürünün bir KOYUNUYUZ!!!Aldırma,geç git...diyemem diyor şair...Aldırırım.Hakkı tutar kaldırırım...Mümkün mü??Gazze'de bombalar düşerken,bizde haraç mezat ne varsa yabancıya satılırken...Hakkı nasıl kaldırıyorum??Bilmiyorum..Nağra atıyorum....Nağracı başıyım bunca ölünün arasında...

    YanıtlaSil
  3. Selâm ile...
    Sevgili, Hürmetli Mahmut Emîn Kandaşım;
    Nef'i, meşhûr gazelinde;
    "Ehl-i dîldîr diyemem sînesi saf olmayana
    Ehl-i dîl bir birini bilmemek insâf değil" demiş ya!...
    Zanneder ve kibirlenmeden bu insaf veya insafsızlıktan nasibimiz var diyesim var...
    Âcizâne yıllardır; "İki ölüden bir diri çıkmaz!" darb-ı meseline de vurgu yaparak; "Dünyalaraını değişip ebediyyete intikâl etmişlerin fikirlerine sahiplenip ölümsüzleşme ömürlerini becerebildiğimizce uzatalım! Uyduruk ve abartılı efsâne kerâmetleri, yarıştırmaktan vazgeçelim! Onları bildiğimiz yönleriyle hayır dua veya bedduâ ile analım! Biz, "ölü diriler"den olmamak için ölmeden evvel fenâ-fî-llah'a ulaşmaya gayret edelim! Eğer illa birilerini yarıştırmak isteyenler varsa; "ölü diriler"i rahatsız etmektense "diri ölüler"i yarışa teşvîk ederek dirileri diriltmeğe gayret etmeliler!" diye kendim seçtiğim yalnızlık köşemin kalabalığından seslenmeğe gayret ederim!
    Bir ehl-i dîlin sesimi duyup, sesime ses vermesinin bahtiyârlığındayım. Gönlümü hoşnûd ettiniz. Her iki cihanda bahtiyarlıklar dilerim.
    "Ölü diriler"in farkında olamayan "diri ölüler"le uğraşmak, zor olsa da galiba "diri diriler"in işi!
    Allah(c.c.); mütedeyyîn Müslüman Türk Milletine "diri diriler"i, çok aratmasın veya onlarsız bırakmasın inşallah!
    Hasseten selâm, sevgi, duâ vesselâm...
    Mustafa ASLAN

    YanıtlaSil
  4. Abdurrahman Biçer:


    Makaleyi böyle bitirmişsiniz. İnancımıza göre sonuçta ÖLÜMÜN DE öleceği bir ÖLÜM var: Buna KIYAMET diyorlar salim olan AKLIN büyükleri...

    “Hayy (hakikat ilmi) olmayan (yaşayan) ölülerdir… Ne zaman Bâ’s olunacaklarının da (yeni bir yapıyla yaratılacaklarının) şuurunda değildirler”. (Nahl Suresi/21)

    Parantez içlerini yok saydığınızda ayet:

    “Hayy olmayan ölülerdir… Ne zaman Bâ’s olunacaklarının şuurunda değildirler”

    olmaktadır...

    O halde; NEFSİNİN gösterdiğini görenler ile RUHUNUN gösterdiğini görenler arasındaki ilintiyi nasıl kurabileceğiz?...

    O halde ben de yorumumu Tagore'nin bir sözü ile bitireyim:

    "Uzağı görebilenler için karanlığın sınırı aydınlığı müjdeler"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah Sayın Hocam,

      Vazife edinilmiştir.

      Kısmetse üzerinde mesai harcanmaya değer bir konu.

      Saygılarımla.

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...