23 Şubat 2012 Perşembe

“Kendini arayan insan” Yazısı Üzerine

 “Kendini arayan insan” başlığını görünce, işte okunacak bir yazı dedim ve açtım sayfayı. Hedefe ulaşma çabasındaki “insanı bu hedefe sürükleyen, yaratılışındaki eksiklik” cümlesine gelince de duraksadım. Eksiklik ve insan! Hem de yaratılışındaki eksiklik! İnsan mükemmeldir oysa. Eksikliği nasıl yakıştırdığını anlamak üzere okumaya devam etmeliydim. İnsanı “sınırlı ve sonlu” olarak tanımlıyor yazar. İnsan ve sınır! İnsan ve son!

Önce İnsan kelimesi üzerinde bir anlaşma sağlamalıydık, sonra tartışırız diye düşündüm.

Biz, yazarla aynı kelimeyi söylüyor olmamıza rağmen, aynı kavram üzerinde yoğunlaşamıyorduk. Her iki ağızdan çıkan insan kelimesi farklı çağrışımlar yapıyordu. Sonra karar verdim yazar BEŞER diyordu insan kelimesi ile. Biz ise İnsan’dan bahsediyoruz!

“O hep mutlak varlığa ulaşma çabasında ve kendisine o ruhu vereni aramaktadır. Bu refleksif düşünüş tarzı hep yolda olmasına hiç durmadan, bıkmadan menzile varmak için çalışmasına da neden olmaktadır.” Belki de bu çalışmayı burada kesmeliyim. Yazar başka bir bilgi kaynağının tesiri altında ap açık görülüyor. Hem, “mutlak varlığa ulaşma çabasında” olacak ve hem de “kendisine o ruhu vereni arayacak”! Yani, uzaklarda bir yerlerde bir “ruh veren” var, insana ruhu verecek ve insan da o ruhu vereni arayacak! İşte insan kelimesi konuşurken, yazarken anlaşılan mana farklılığı. İkilik. Yani hem veren var, hem da alan. Yani, hem aşık olunan var, hem de aşık olan. Bu hal ikilik halidir.

Nitekim, “dualite”den bahseder yazar. Bir ayet-i kerime derc eder tam bu noktada. “‘And olsun biz insanı, çamurdan bir özden ya-rattık.! İlahi mesajı ve sonradan ruhun verilmesi”. Buradaki “dualite”yi doğrusu biz anlayamadık. Dualitenin içine düşmüş yazar, insanın dualitesinden bahsediyor! Yoksa çamur ve ruh ikileminden mi bahsediyor? İyi de “ideolojilerin bazen nesnesi bazen öznesi” olmasının ne manası var tam da burada? Anlayamadık! “Âşık Veysel’in ‘benim sadık yârim kara topraktır’ derken mutlak dönüşü ifade etmektedir, ama bir dirilişin de olacağı muhakkaktır. Verilen ruhun devreye girmesi ve yeniden hayat bulması serüveni”. Böyle değil, ne Veysel ölümden bahseder o şiirinde, ne de ruhun devreye girmesi diye bir olay vardır insan hayatında. Çünkü ruh daima vardır. Devreye girmesi demek bir müddet susması, yok olması daha sonra tekrar hayatiyet kazanması demektir. Elektrik kesilmesi gibi, bir müddet sonra gelir ya elektrikler onun gibi mi acaba?

Yazı 4-5 paragraf daha devam ediyor. Ben burada kesiyorum.

Bu kadar da olsa düşündürebildiği için yazar A. Alagöz Bingöl Beyefendiye teşekkürlerimi iletirim.

Kuru hayatımıza renk verdiği için.

8 yorum:

  1. Harun Maral:
    Söz konusu yazıyı okumuştum. ama altını çizdiğiniz ifadeler gözümden kaçmış. demek ki yorgun bir anda okumuşum.
    ''Yaratılışdan gelen eksiklik ve insan...''bu ifade kabul edilemez. bu ifadenin bizzatihi kendisi eksik ve yanlıştır.insan mükemmel bir yaratılış harikasını remz eder.

    YanıtlaSil
  2. Saffet Görmüş:
    insan eşref-i mahlukattır. ama o kendisini belhum adal seviyesine alçaltırsa, burada yaratılıştan gelen bir eksikli değil, insanın kendi hayvani tercihleri etkili olmuştur.

    YanıtlaSil
  3. Maksut Sari:
    Bence de insan yaratilistan eksiksiz yaratilmamistir. Yaratilistaki ilk insani, ilk bilgisayara benzetirsek bilgisayarin o günden bugüne ulastigi asama safhasi gibi insan da yaratildigi günden beri sürekli eksigini gidermeye calisiyor, tekamül safhasinda. Insan yaratilirken tekamüle motor olmasi icin negatif bir parca (hayvani kisim?) da eklenmistir; yani "+/-" olayi. Onun icin Kur'an herseyin cift yaratildigini söyler. Filozoflar, mesela Farabi, ilk ve tek olan yaratici haric, herseyin ziddi ile kendini gösterecegini belirtir.

    YanıtlaSil
  4. Mahmut Emin :
    ‎"Beşer" olarak yaratılan, eğitim ve ibadetler vasıtasıyla "İnsan" sınıfına yükselir. Bu aşama farklıdır. Eksiklik, nefs'ten kaynaklanır. Buna yaradılışın eksikliği diyemeyiz. Beşere has bir husustur. Bütün çalışmalar ve gayretler "Beşeriyet"ten "İNSAN" olmaya doğrudur. diye biliriz. Doğrusunu Allah bilir.

    YanıtlaSil
  5. Maksut Sari ‎:
    beşer'' ıle ''insan'' arasındaki fark nedir? Sözkük manasında açıklarsanız sevinirim; zira bir yerde “Beşer”, ilâhî isimlerin tamamını ortaya çıkarma istidadına sahip olan varlığın adıdır.'' diye geçmekte ve ''İşte esmâ terkibinden oluşmuş “kişilik” mânâsına, “beşer” ifadesi kullanılır.'' Denmektedir

    YanıtlaSil
  6. Mahmut Emin :
    Üstat Ahmed Hulusi de aynı şeyi söylüyor SayınMaksut Sari şöyle "“Beşer”, ilâhî isimlerin tamamını ortaya çıkarma istidadına sahip olan varlığın adıdır.
    Çünkü bütün varlıklar, hayvanat da terkîbdir; ama “Halifetullah” olabilme özelliği insana hastır!." Biz de İnsan'dan bahsediyoruz.

    YanıtlaSil
  7. Gazi Çevik :
    Kutadgu Bilig'deki zenginlikten de örnek verecek olursak;

    Beşer= Yalnguk (yanılabilen).
    Yüce Buyruk Kur'an Arapçası'nda yer alan Akl-ı Maaş'ın (beşer aklı) Türkçe'deki karşılığı "Us" (yalnguk aklı).
    Yine Kur'an Arapçasında Akl-ı Mead'ın (kâmil insan aklı) Türkçe'deki karşılığı "Ök-Ög", yani kişi aklı; geçmişi bilen, günü yorumlayan, geleceğe ışık tutan, töreyi bilen bilge aklı.

    Yalnguk (beşer), zamanla kendini bilme erdemine yöneldikçe, Us'tan (akl-ı maaş) Ök'e (akl-ı meâd), töreyi bilen bilge aklına doğru yol alır...
    Us'un daha geniş manasına bakacak olursak; aynı zamanda "gafil" ve "gaflet" kelimelerinin Türkçe karşılıklarının köküdür. Usayuk=Gafil, Usallık=Gaflet.
    Buradan şu sonuca varıyoruz; Us düzeyindeki akıl, sadece iyiyi kötüden ayırt edebilen ve gaflete de düşebilecek düzeyde bir akıldır. Çok sık kullandığımız "beşer şaşar" deyimini de Us'un Yalnguk (yanılabilen) aklı olmasıyla ilişkilendirebiliriz sanırım.

    YanıtlaSil
  8. çok etkili yazılmışş.. özellikle altı çizilerek okunacak noktalar çok belirgin.. altını çizeceğim ama bu bilgisayarda mümkün olmuyoo..:))

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...