17 Şubat 2012 Cuma

Tekrara Düşmek

                       “Ayının üç hikâyesi vardır, üçü de ahlat üzerine.”

Mutlak surette lafı dolandırır, kendine ait bir hatıranın üzerine bina eder sohbeti. Hatırası da daha önceleri defalarca anlattığı sıradan bir insan yaşantısından ibarettir. Anlattığı, anlatacağı.. bu da bilinen, defalarca dilenildiği için de kabak tadı veren bir durumdur. Bu itibarla, dinlenilmekten hoşlanılmayan, itici gelen, anlattığı ilk dinleyen için güzel de gelse, kabul görmeyen tiplerdendir, neylersin ki, yakın bir tanıdığın, sürekli birlikte olduğun kıymetli bir arkadaşındır. Yapılacak bir şey yoktur. Dinlemeye mecbursundur. Ya da çıkıp gidersin o ortamdan.

***

Olsun. İnsan üzerine kurgulanan hikâyelerin, reddedilecek tarafları da olur. Kabul görecek tarafları da.

Yetişme o dur ki, hayatı ve hayata karşı insanı idare eden beynin büyük kısmının kullanılması antremanlarıdır. Ne kadar kısmını kullanırsa insan beyinin, o kadarlıktır. Peki, yetişme nasıl olacaktır? Seyahat, yeni yerleri görmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni fikirlerle teati de bulunmak. Yeni kitaplar okumak. Yeni filimler seyretmek. Yeni yazarlar. Yeni kütüphaneleri gezmek, oralarda oyalanmak, karıştırmak, araştırmak. Niye hep YENİ kelimesini kullandık? Aslında ‘değişim’dir bu. Zamanımızda da özellikle siyaset yapıcıların sık kullandığı ‘değişim’ yeniliktir aynı zamanda. Yeniyi öğrenmek, yeniye intibak, yeniyi yaşamak. İlk gelenin, ilk öğrenilenin kaldırılıp atılması değildir yenileşmek. Belki, kullanılan bir eşyanın atılıp yenisinin alınmasında bu vardır, fakat insan için böyle bir yapıyı düşünmek ne kadar doğru olur? Bina etmek en doğrusudur gibime geliyor. İlk gelenin üstüne yenilerini koymak, ilk öğrenilenin üstüne yeni bilgileri ilave etmek daha doğru değil mi? Zaten öncesi yoksa bilginin, sonrasını da anlamak, anlamlandırmak mümkün değildir.

Tekrar dinleyeni sıkar, hele bu tekrar üç kere, beş kere… Olursa!

Bazı tekrarlar da vardır ki, aranandır, istenendir. O muhteşem ağızlardan çıkan tekrarların tadına doyum olmaz. Yeni manalara, yeni buutlara varılır. Tekrar burada açılımdır, yeni bir açılım.

Çok sayıda kitap okumak gerekli midir? Kitap okumak tabii ki gereklidir, ama her konuda sayısız kitap okumak gerekli midir? Buna itirazım var. Çok sayıda okunacak kitap, belki yeni alanlarda düşünce turlarına çıkartır fakat öğrenmeyi, bilmeyi geciktirir gibime geliyor. Oysa birkaç kitabı tekrar tekrar okumak, o kitabın içeriğine, edebi söyleyişine intibak için lazımdır. Öyleyse çok kitap okumak değil, bir kitabı çok okumak evladır diyebiliriz.

Her okuyuşta yeni anlamlar bulabilirsiniz. Her anlam yeniden düşünülecek, her düşünce yeniden vücut bulacaktır kendi içinde. Böylece manalar merdivenini basamak basamak çıkarak arzu edilen en üst düzeydeki manalar binası inşa edilecektir. İstenen de budur.

Söylenilecek sözler akıldan geçirilerek dile getirilmelidir. Öncesi düşünülmeli, daha önce anlatıldı mı, anlatılmadı mı? Sorusu çözüldükten sonra konuşulmalıdır. Doğrusu bilmediğin konularda susmak ve dinlemektir. Bildiğin konuları ise başkalarının da öğrenmesi maksadıyla anlatmalısın. Susmak zor da olsa.

Susma, bildiğin bir konu hakkında senin fevkinde bilgi sahibiyle karşılaşma durumudur. Onun Hakk’ını vererek, ona riayet ederek.

Evet, bilmiyorsan sus.

İnsan’a gidişin ilk şartı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...