14 Şubat 2012 Salı

Eleştiri Nedir?


Adaleti kendi ailesi içinde gerçekleştiremeyenlerin devlet idaresinde söz sahibi olmaları, Allah Muhafaza büyük yıkımlara sebep olur. Bu ister “biz”den, ister “onlar”dan dediklerimizden olsun. Fark etmez. Adalet duygu ve görev olarak beyinlerde yeşermedikten sonra ne kurtuluş, ne yükseliş ne de varoluş gerçekleşebilir. Sonumuz hayr olsun.

Bulunduğu grup içinde muhalefet yaptığı anlaşılan bir yazardan şu cümleleri okudum: “Biz görev yaptığımız dönemde de benzer şeyler oluyordu… Tecrübe dünkü yanlışlardan dersler çıkarmanın adıdır…”

Muhalefete düştükten sonra doğruyu görmüş yazar.

Madem tecrübe kazandınız, sizin zamanınızda talimatla liste dışına çıkarttığınız kişi (kişiler)den özür dileyip, hatalı olduğunuzu da anlattınız mı bari?

Türk siyasetinin, Türk yöneticiliğinin onulmaz hastalığı. Ben en iyi bilirim, benden iyisi yoktur hastalığı. Bu durum devam ediyor maalesef.

Rastgele ve işe yaramaz eleştirileri orda burada söylemektense, derde deva olacak türden eleştirileri olabildiği kadarıyla yüksek sesle söylemek, yazmak, yayın organlarında yayınlamaktır doğrusu. Salt yayınlamakla da olmaz. eleştiriyi yöneltilen kişilerin de bu yazıları okumalarının sağlanması, en azından haberdar olmalarının sağlanması gerekecektir. Aksi halde sen, ben, bizim oğlan üçgeninde dönüp duran eleştirilerin anlamı tartışılır.

Ancak burada bir tehlike vardır. Eleştirilen yönetici kulağını tıkamışsa dışarıya, yapacak bir şey yoktur. Yanında davul da çalsan duyuramazsın.

Eleştiren, eleştirilerini açık, berrak bir ifadeyle, ne istediğini, ne anlatmak ihtiyarında olduğunu alenen, anlaşılır bir biçimde ifade etmelidir. Esrar dolu suçlamalar, anlaşılması güç ifadeler Hakk’lı olunan bir durumdan, anlaşılamaz bir konuma göçürtür ki, yapılan işlerin hamallığı ile kalınır. Hiç bir işe yaramaz.

Eleştiri bir kültürdür. Sanat’tır. Edebi bir türdür. Cemil Meriç üstadın eleştiri yazıları tekrar tekrar okunan büyük edebi metinlerdir. İstenen de budur aslında. Küfür, hakaret, iftira, özel alanın deşifresi asla eleştiri olamaz. Bunlar, mahalle kabadayısı ağzıyla eşkıyalık yapmaktan ibaret beyhude harcanan emeklerdir. Hırsla, kinle, intikam duygusuyla yapılan eleştiriler de aynı sonuca varır. Rüzgâr eken bora biçer misali.

Eleştirdiğin kişinin veya topluluğun güçlü zamanlarında kendinin nerede bulunduğunun da bilinmesi, düşünülmesi gerekir. Ki, yaptığın eleştiri bumerang gibi dönüp kendini vurmasın.

Agah Oktay Güner’in geçenlerde yazdığı bir makale şu cümlelerle bitiyordu: “Yeniden doğuş’un üç temel şartı vardır. “Doğru Dil, Doğru Tarih ve Doğru Din.” Bu temel eğitim stratejisinin üzerine uzmanlık kültürlerini, meslek eğitimlerini kurabilirsiniz. Adam gibi, Allah’tan gayrısına kul olmayan insan yetiştirirsiniz.”

Galiba Türkiye’mizdeki eksiklik budur.

İnsan eksikliği.

Haydi, öyleyse doğru insana. Hazreti İnsan’a.


2 yorum:

  1. Çok güzel üstadım. Müsadenizle sitemizde paylaşıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşımınız için teşekkürler..Okudum.

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...