Bir TV Kanalında yayınlanacak
programdan evvel Başbakan’a, Bakanlar Kurulu’nun etkili bir üyesi tarafından
bir mektup getirilir.[1] Mektupta İmralı
Sakinliğine terfi etmiş olan bebek katili Öcalan şunları söyler: “Devletin ve PKK’nın içindeki bazı gruplar
sizi ve beni tasfiye etmek istiyorlar, izin verin çözüme katkı sunayım”,
Hemen oracıkta tarihi talimatını verir Sayın Erdoğan: “Ada’yla görüşmeler yeniden başlayabilir”.
İşte kısa ve öz olarak PKK’nın ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm lideri
ile görüşülme hikâyesi.
(Kısa
not: Mektupta yazılanlar ve bu yazılanlara göre verilen talimatın psikolojik
incelenmesi yapılması doğru olacaktır. 1-Her ikisinde de korkular vardır. 2-Her
ikisi de vehimleri ile hareket etmektedirler. Paranoyak - şizofrenik bir durum
söz konusu olabilir, bu itibarla bir psikiyatrlar kurulunun incelemeden
geçirmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, yanılmıyorsam Çalışma Bakanı söylemişti.
Tek kanallı bir radyosu varmış Cani’nin. Galiba bu radyoda Samanyolu haber
kanalı ayarlı olmalıdır. Çünkü durmadan, korkular, Ergenekon, darbe.. Konuları
işlenmektedir. Bu kanalı izleyenlerin aynı hastalıktan şikâyetçi olmaları
kaçınılmazdır.)
Ve derhal, eli kanlı
katilin, hafızalarda yer etmiş sert görünüşlü resminin yumuşatılması çalışması
başlar. Ellerindeki medya gücü vasıtasıyla, çok çeşitli ağızlarla gece
yarılarına kadar, Cani’den, ‘İmralı’ şeklinde bahsedilerek, halka; “biz de ne kadar yanlış tanımışız”
dedirtmeyi başarırılar. İnsan hafızasının çabuk unuttuğunu iyi hesaplamışlardır.
Turnayı gözünden vururlar. “Biz
görüşmüyoruz, devlet görüşüyor” lafını da bir iyice
ezberletirler. Tabii ya, MİT’in bir görevi de suçlularla görüşmek ve onları suç
işlemekten caydırmaktır! ‘Görüşme’ ve ‘Müzakere’ kelimelerini de iydiş ederler.
Ne de olsa, “görüşme başka, müzakere başka”dır. Başbakan’ın ağzından tam da
böyle söyletirler. Hem de Türkiye’den uzaklarda. “Terörle biz mücadele ederiz, siyasetçiyle müzakere ederiz”.[2] Oysa TDK internette her
iki kelime için de aynı mana veriliyor. Siyaset de farklı ise veya siyasiler
farklı anlamlar yükleyerek konuşuyorlarsa onu bilemeyiz. Bu halde ise şeffaflık
devreye girer ki, demokrasi (hele ilerisi) eksikliği haykırılır, şeffaflık en
birinci maddesidir demokrasinin.
Başbakan her ne kadar
farklı dese de, yeminli yandaş A.Bayramoğlu müzakerelerin başladığını sıklıkla
vurgular.[3] Eyüp Can’da köşesinde, “Öcalan ile İmralı’da ‘müzakerelerin
başlamış Olması’nın kendi dinamiğini oluşturacağını”[4]
belirtir.
Her halükarda
kandırılıyoruz.
Soros’un Tesev’i için bir
buçuk yıl önce bir rapor hazırlayan Cengiz Çandar’da; “Şimdi, 2013 başında büyük heyecan ve
iyimserlik ve de umut yaratan hükümetin ‘yeni açılımı’, esas olarak, bir buçuk
yıl önceki raporda ifade etmiş olduklarımızdan pek farklı değil”[5]
diyerek,
müzakere sürecinin nerelerden, nasıl talimatlandığı hakkında fikir vermektedir.
Nasıl olduysa Bebek katili Cani, “barış
için kilit” olup çıktı.
Barış kilidi bir yana,
devletimizi, hükümetimizi bu anlamda yönetmeye bile başladığını söyleyebiliriz.
Onun mektubu ile süreç başlıyor, onun talepleri emir telakki ediliyor…
Var mı daha ötesi.
Ahmet Türk, Ahmet Hakan ile
yaptığı TV mülakatında Öcalan ile yaptığı görüşmeleri açıkladı. En can alıcı
noktası, Cani’nin ‘Çatışmasızlık’ önerisinin uygulamaya geçirilmesinin,
demokratikleşme çalışmalarında önem arz ettiğinin vurgulanmasıydı. Bunun
üzerine söylemişti Başbakan, ‘silahlarını
bıraksınlar, Türkiye dışına çıksınlar ve bu durumda biz yardım edelim’.
Şu işe bakar mısınız. 40 Bin kişinin can kaybından sorumlu ol, 400 milyar
doların kaybından sorumlu ol, memleketin geri kalışından sorumlu ol… Silahını
bırak, korumamız altında yurdu terk et.
Oh ne ala memleket.
Mustafa Göğer :
YanıtlaSilBaşka ne olabilir ki, zaten şu anda düşnülerek ve gelecek hesabı ile yönetilmiyoruz. Gidin okullara bütün veliler şikayetçi. Ekonomiye bakın, korku imparatorluğu yaratılmış kimseden ses yok.Medya belli korkudan ne yapıp ettiğini bildiği yok, neyi nasıl yazdığını bilmiyor. Aileler tedirgin yarınlara endişe ile bakıyor. İyi bir yönetimde bunların hiçbirisi olur mu. Paşamınsa keyfi yerinde ekmek elden su gölden.
Atila Göray :
YanıtlaSilElinize ve bilginize sağlık
Mehmet Ali Öztürk :
YanıtlaSilRakibi olmayan iktidar, iktidardan memnun muhalefet ve moronlaşmış kitleler..
Bu noktada iktidar ve sevicilerine söylenecek her söz suya yazılmış oluyor.
Üç oğlum var, söz dinlemediklerinde, tedrîcen şiddete müracaat ettiğim olmuştur. Faydası da olmuştur çoğu zaman..
Zaruretler memnuu mübah kılar.
Yemiyorsa eğer; susmak en aşağısıda olsa îmanın, sus deli gönül!..