Almanya liderliğinde ve
ABD’nin desteğinde (ve planlamasıyla) uygulanan, Avrupa Birliği’nin Ukrayna
politikaları Rus tankına tosladı.
Ekonomik verimliliğini
yitirmiş, ihtiyarlamış insanlarının iş-gücünden düştüğü Avrupa yeni kapılar,
yeni imkânlar aramak peşindedir. Türkiye’yi düşürdükleri gibi, Ukrayna’yı da
aynı tuzağa düşürmek istediler. Gümrük Birliği sözleşmesini dayattılar. Ukrayna
idaresi imzalamadı ve çok iyi bildikleri halk ayaklandırması yöntemini hayata
geçirdiler. Oyuncular Avrupa Birliği adına sahnede olmalarına karşılık, perde
ABD’nin isteği ile açılıp kapanıyordu. Çıkartılan kargaşa sonucu, hükümeti
düşürdüler. Cumhurbaşkanı’nı istifaya zorladılar. Yüzlerce kişinin ölümüne
sebep oldular. Ukrayna’nın verimli toprakları ve fakir halkının işgücünden
istifade etmek gayesiyle. Küresel çetelerin acımasız oyunu. Başkentten
başlattıkları olaylar, Kırım’a kadar uzandı.
BOP planlamalarıyla Arap
ülkelerinde oynan oyunun bir benzeri sahnelendi. Yıkım ve kan dökülmesi de
oyunun bölümlerinden. Aslında bölge, renkli devrimlere 2000’li yıllardan aşina.
Ukrayna ve Gürcistan’da denenen ve başlangıçta başarılı olan ‘renkli devrimler’
oyunu, yıllar sonra bozulunca yeni bir alternatif olarak ve özellikle Karadeniz
hâkimiyeti hedefine varılabilmek için, Ukrayna bir kez daha seçilmişti.
Hesap edilemeyen veya
önemsenmeyen bir güç vardı Rusya. Ukrayna halkının önemli bir bölümü Rusça
konuşan ve Rusya’ya tabi olmaya can atan topluluktu. Tıpkı, Irak’ta bulunan
Türkmenler gibi. Rusya bizim yaptığımıza benzer uzak durmadı, Türkmenlerin
başına gelenleri uzaktan izlediğimiz gibi izlemedi ve halkının selameti ve can
güvenliği için girdi önce Kırım’a ve sonra Ukrayna içlerine doğru. Batı ve ABD
işbirliği ile kurulan oyun 48 saat içinde bozuldu.
Bu, ABD ve Avrupalı
dostlarının son yılda uğradığı ikinci yenilgiydi. Suriye ve Ukrayna’da Rusya
galibiyeti tüm dış politika idarelerinde konuşulmaya başlanıldı. Çizilen
karizmasını düzeltmek için ABD, Rusya’nın da dahil olduğu küresel lobilerden
atılmasını konuşmaya başladı. Buna karşılık Rusya politik cevaplarını verdi ve
ABD Dış İşleri Bakanı ağzıyla yapılan tehdit, söylenildiği ile kaldı.
Hatıralarımızda kötü ve
hatırlamak istemediğimiz acıklı resimler saklı Kırım hakkında. İlki Küçük Kaynarca
Antlaşmasıyla Osmanlı’nın elinden çıkışı (aslında bu antlaşma
Osmanlı’nın yıkılışının ilk resmi belgesidir). “Neticede 21 Temmuz 1774’te imzalanan Küçük
Kaynarca antlaşması devletin Karlofça Antlaşması’ndan sonra imzalamak zorunda
kaldığı en ağır antlaşmadır. Bu antlaşma toprak kayıpları bakımından çok büyük
olmamakla birlikte hukuk, ticaret ve diplomasi alanında Osmanlı tarihinin en
ağır belgesidir.” (XVIII.Yüzyıl: Islahat, Değişim ve Diplomasi
dönemi, Doç. Dr. Mehmet Alaaddin Yalçınkaya)
İkincisi ve en kötüsü ise,
özellikle Stalin tarafından 1944 yılında Kırım Tatar Türklerinin hemen tamamının
bir gece içinde uzak yerlere sürülmesi ve yurtlarına yerlerine Rusların
yerleştirilmesidir. 100 bin civarında Kırımlı’nın öldüğü bilinen bu zulümden
sonra, Kırım Türkleri tekrar anavatanlarına dönmenin yollarını aradılar ve bu
hedeflerini hep canlı tuttular. 1989 Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının
ardından, Ukrayna’ya geçen özerk Kırım idaresi zorla göç ettirilen Türklerin
vatanlarına dönmesine göz yumdu (Tabi bu zamana gelene değin özgürlük
mücadelesi ve vatana dönüş çalışmaları hiç hız kesmedi) .
Evet, tersine göçler oldu. Lakin dönebilenler ancak bir avuç kadardı. Kırım’da
oturacak ne yerleri vardı, ne de kendilerine tanınan bir imkân olmuştu. Bu
sebeple, dönebilenler şehrin dışında kendilerine çadır kentler kurdular ve
buraları yaşama alanı yaptılar. An itibariyle Kırım nüfusunun ancak %12’sini
Türkler oluşturmaktadır.
İşte, Ortadoğu’dan sonra
Karadeniz’de de iç isyanlar çıkartarak, yandaşlarını (devşirdikleri) yönetime
getirip, Ukrayna ve dolayısıyla Karadeniz’i sömürge yapmak isteyen Batılı
güçler; Rusya’nın: “Ukrayna’da
bulunan Rus vatandaşlarının hayatlarına ve sağlıklarına oluşan tehditleri
gündeme getirerek ve Rusça konuşan halkı koruma ve kollama hakkının da
bulunduğunu” ileri sürerek, Kırım’a, oradan da Ukrayna
içlerine doğru girmeyi sürdürmüştür.
Türkiye Dış Politikası bu hengâmede
Batı’nın yanında durduğunu belirtebilmek adına sadece: “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana
olduğumuzu” bildirmiştir. Devlerin savaşını izlerken,
aslında bizim yapabileceğimiz de pek fazla bir şey yok gibi gözüküyor.
Bizimkiler toprak bütünlüğünden bahsedince akla ister istemez Irak geliyor.
Orası içinde benzer bir politikamız vardı, Irak’ta neredeyse 4. Devlet kurulmak
üzere, Sudan için aynı lafları söyledik fakat ikiye bölünmeden kurtaramadık,
Libya için benzer politikayı sürdürmek istedik onlarca aşiretin kurtarılmış
bölgeleri haline geldi, Suriye’den bahse lüzum yok, şimdi durup Ukrayna’yı
izleyeceğiz bakalım neler olur?
Problem de girift. Kırım
Ukrayna’da kalsa (toprak bütünlüğü) ve Rusya çekilse Avrupa -Batı- çöreklenecek,
Kırım bağımsızlığı seçse Rusya çökecek, gel de çık işin içinden. Bu giriftlik
ve bilinememezlik içinde sırf Batı yanlısı olmak adına, ne Ukrayna-Rusya
geleceğinden ne de Kırım Türkleri’nin geleceklerinden tavizler verilmeden akıllıca
bir politika izlenilmelidir. Karadeniz, Boğazlar, Marmara Denizi, Ege Denizi
gibi çok önemli politik araçlar kullanılarak, milletimizin ve devletimizin
bekasına zarar verilemeden bu problemin içinden çıkılmalıdır.
Ustalık, böyle günlerde
belli olur…
(06.03.2014 tarihinde
haberiniz.com.tr de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder