3 Mart 2014 Pazartesi

Kayıkçı Kavgasının Düşündürttükleri


Niye kavgaya tutuştular?

Seyrettiğimiz, sahici bir kavga mıdır?

Niyesini henüz çözemedim ama seyrettiğimizin sahici bir kavga olmadığını anlıyorum. Alışverişte görsünler kabilinden, birbirlerine kur yapma tadında atışmalar. Bedduaları da, karşı atakları da riyakârane.

Arada Türk devleti var. Olan bizlere oluyor. Sorun, Tayyip Bey mi? Sorun, Fethullah Gülen mi? Sanmıyorum. Devlet imkânlarını paylaşırken niye yolsuzluklar gündem de değildi? BOP projesi uygulanırken niçin el ele tutuşmuşlardı, Türk Ordusuna kumpas kurarlarken, anayasayı delik deşik ederken, kanunları uygulamazken, milli güçleri cezaevlerine tıkarken… niçin, niçin yolsuzluk yoktu da… şimdi ortaya saçıldı?

Aslında iyi de oldu.

Edepsizlikleri her birinin edepsizlikleri ortaya döküldü. Buradan siyasi kazanç temin etme çalışması yapmak değil, koalisyon ortaklarının tamamını tarihin çöplüğüne gömmek üzere hareket edilmelidir. Saflar sıkılaştırılmalı, tek bilek, tek yürek olunarak emperyalist saldırılara göğüs gerilmelidir.

Kavga, emperyalizm ve Türk kavgasıdır.

Kaybetmeyi asla düşünme, galibiyet mukadderdir.

Mehmet Kınacı dostumuzun metne yaptığı katkıyı ilave etmek gerekliliği vardır, şöyle söylüyor Kınacı: “Kavga ciddi… fakat kavga yapanlar aptal. ABD-AB güvenliğinde olduklarını sananların Haçlı menfaatleri karşısında bu hallere düşecekleri kesindi. Şimdi, güya güçlü zayıfı devletten temizliyor. Peki, güçlü ne zaman temizlenecek? Ona, Gezi’de ‘aranıyor’ yorumu yapmıştım. Aranan bulunursa ‘deliğe süpürülmüş’ olacağız… MÜSLÜMANLARIN ARASINDA BU KADAR PARAGÖZ CEMAATLER OLDUKÇA (ki, hep olacaktır) işi hal yoluna koymamız pek mümkün gözükmüyor. Sonuç olarak ‘Allah’ın hesabına’ kalıyoruz. Hepimiz sabırla Allah’ın hesabını izleyelim.”

***

Numan Kurtulmuş;

Bir garip Genel Başkan Yardımcısı. Garip dedikse, Allah’tan başka kimsesi olmayan anlamında değil, ne dediğini bilmeyen, dünkü söyledikleri ile bugün söylediklerini karşılaştıramayan anlamındaki garipliktir söylediğimiz.

Şöyle demişti vaktiyle:

“Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular.”

“Mücahitlikten, müteahhitliğe terfi ettiler.”

Şimdi bu sözler unutulmuş. Talat Atila ile yaptığı mülakatta şunları söylemiş: “Bundan sonra bu operasyonu yapan çevrelerin bunu bir kez daha düşünerek başka şeyler yapabileceğini tahmin ediyoruz.”

 Eee…  Tabii ki tahmin edersin. Ara sıra da olsa önce söylediklerin aklına gelir.

Üç gün önce Harun olanların, bugün Karun olması halinde, mutlak bir bit yeniği vardır. Ekonomi Profesörü olarak tam da kendisinin bileceği zenginleşme işleridir ve bu işleri yorumlama kapasitesine sahiptir. Kısa sürede zenginleşenlerde, haramı aramalıyız.

Bunu bildiği için, yeni bir soruşturma dalgasını bekliyor ve şimdiden tedbirini alıyor Kurtulmuş. Ortaya çıktığında “Ben Demiştim” diyebilmenin zevkini yaşayabilmek için.

Doğrusu ben de bekliyorum. Yeni soruşturma dalgasının geleceğini tahmin etmek, koca profesörün söyleyeceği bir şey olamaz.

İmamın bulaştığı yolsuzluklardan, cemaatte faydalanmak isteyecektir ki, hem istemişler, hem de bulaşmışlardır.

Evet, ben de bekliyorum yeni bir soruşturma dalgasını. Öyle, polis, savcı, hâkim değiştirmekle filan halledilir bir mesele değil.

Bugün olmasa yarın, belki yarından da yakın…

***

Sosyal medya sayfasında aşağıdaki mesajı yazmıştım:

“Büyük lokma ye, büyük laf etme”

Mesaj notumuzun üstünden fazla zaman geçmedi;

“Yolsuzluk yapan evladım ise, evlatlıktan reddederim”

Buyurdu zat-ı alileri.

Çok üzüntü verdi bu söz bana.

Oysa yapması gereken gayet basittir.

Haram yemeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, kimsenin hakkına el uzatmayacaksın diyecek evlatlarına, bu kadar. Yalnız, söylemekle kalmayacak onları denetleyecek aynı zamanda. Ne yapıyorlar, kimlerle görüşüyorlar, hangi işlerin tarafından yapılmasını istiyorlar filan… filan.

Bu kadar basit olan isteklerimizi, kendi ifade ettiği kadar zora sokmasının hiçbir anlamı yoktu.

Nitekim Devlet Bahçeli bugün söylemiş:

“Bilal’i al önce karakola götür, oradan Savcılığa, mahkemeye. Yargı ne karar verirse onu yaparsın.”

Yapılması gerekeni değil de, oy avlamak uğruna, hiç söylenilmemesi gerekenleri, fütursuzca söylenmesi…

Ne hallere kaldık Ya Rabb.

***

Rüzgâr dinince, savrulmalar sonlanır ve buğdayların samandan ayrıldığı anlaşılır… taş yerinde ağırdır.

Lazım olan, ‘Derin Türk Aklı’nın daima devrede olduğunun akıldan çıkartılmamasıdır.

Yüzümüz ak, atimiz pak olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...