Niye kavgaya tutuştular?
Seyrettiğimiz, sahici bir
kavga mıdır?
Niyesini henüz çözemedim
ama seyrettiğimizin sahici bir kavga olmadığını anlıyorum. Alışverişte
görsünler kabilinden, birbirlerine kur yapma tadında atışmalar. Bedduaları da,
karşı atakları da riyakârane.
Arada Türk devleti var.
Olan bizlere oluyor. Sorun, Tayyip Bey mi? Sorun, Fethullah Gülen mi?
Sanmıyorum. Devlet imkânlarını paylaşırken niye yolsuzluklar gündem de değildi?
BOP projesi uygulanırken niçin el ele tutuşmuşlardı, Türk Ordusuna kumpas
kurarlarken, anayasayı delik deşik ederken, kanunları uygulamazken, milli
güçleri cezaevlerine tıkarken… niçin, niçin yolsuzluk yoktu da… şimdi ortaya
saçıldı?
Aslında iyi de oldu.
Edepsizlikleri her birinin
edepsizlikleri ortaya döküldü. Buradan siyasi kazanç temin etme çalışması
yapmak değil, koalisyon ortaklarının tamamını tarihin çöplüğüne gömmek üzere
hareket edilmelidir. Saflar sıkılaştırılmalı, tek bilek, tek yürek olunarak
emperyalist saldırılara göğüs gerilmelidir.
Kavga, emperyalizm ve Türk
kavgasıdır.
Kaybetmeyi asla düşünme,
galibiyet mukadderdir.
Mehmet Kınacı dostumuzun
metne yaptığı katkıyı ilave etmek gerekliliği vardır, şöyle söylüyor Kınacı: “Kavga ciddi… fakat kavga yapanlar aptal.
ABD-AB güvenliğinde olduklarını sananların Haçlı menfaatleri karşısında bu
hallere düşecekleri kesindi. Şimdi, güya güçlü zayıfı devletten temizliyor.
Peki, güçlü ne zaman temizlenecek? Ona, Gezi’de ‘aranıyor’ yorumu yapmıştım.
Aranan bulunursa ‘deliğe süpürülmüş’ olacağız… MÜSLÜMANLARIN ARASINDA BU KADAR
PARAGÖZ CEMAATLER OLDUKÇA (ki, hep olacaktır) işi hal yoluna koymamız pek mümkün
gözükmüyor. Sonuç olarak ‘Allah’ın hesabına’ kalıyoruz. Hepimiz sabırla
Allah’ın hesabını izleyelim.”
***
Numan Kurtulmuş;
Bir garip Genel Başkan
Yardımcısı. Garip dedikse, Allah’tan başka kimsesi olmayan anlamında değil, ne
dediğini bilmeyen, dünkü söyledikleri ile bugün söylediklerini
karşılaştıramayan anlamındaki garipliktir söylediğimiz.
Şöyle demişti vaktiyle:
“Harun gibi geldiler, Karun
gibi oldular.”
“Mücahitlikten,
müteahhitliğe terfi ettiler.”
Şimdi bu sözler unutulmuş.
Talat Atila ile yaptığı mülakatta şunları söylemiş: “Bundan sonra bu operasyonu yapan çevrelerin bunu bir kez daha
düşünerek başka şeyler yapabileceğini tahmin ediyoruz.”
Eee…
Tabii ki tahmin edersin. Ara sıra da olsa önce söylediklerin aklına
gelir.
Üç gün önce Harun olanların,
bugün Karun olması halinde, mutlak bir bit yeniği vardır. Ekonomi Profesörü
olarak tam da kendisinin bileceği zenginleşme işleridir ve bu işleri yorumlama
kapasitesine sahiptir. Kısa sürede zenginleşenlerde, haramı aramalıyız.
Bunu bildiği için, yeni bir
soruşturma dalgasını bekliyor ve şimdiden tedbirini alıyor Kurtulmuş. Ortaya
çıktığında “Ben Demiştim” diyebilmenin zevkini yaşayabilmek için.
Doğrusu ben de bekliyorum.
Yeni soruşturma dalgasının geleceğini tahmin etmek, koca profesörün söyleyeceği
bir şey olamaz.
İmamın bulaştığı
yolsuzluklardan, cemaatte faydalanmak isteyecektir ki, hem istemişler, hem de
bulaşmışlardır.
Evet, ben de bekliyorum
yeni bir soruşturma dalgasını. Öyle, polis, savcı, hâkim değiştirmekle filan
halledilir bir mesele değil.
Bugün olmasa yarın, belki
yarından da yakın…
***
Sosyal medya sayfasında
aşağıdaki mesajı yazmıştım:
“Büyük lokma ye, büyük laf etme”
Mesaj notumuzun üstünden
fazla zaman geçmedi;
“Yolsuzluk yapan evladım ise, evlatlıktan reddederim”
Buyurdu zat-ı alileri.
Çok üzüntü verdi bu söz
bana.
Oysa yapması gereken gayet
basittir.
Haram yemeyeceksin, yalan
söylemeyeceksin, kimsenin hakkına el uzatmayacaksın diyecek evlatlarına, bu
kadar. Yalnız, söylemekle kalmayacak onları denetleyecek aynı zamanda. Ne yapıyorlar,
kimlerle görüşüyorlar, hangi işlerin tarafından yapılmasını istiyorlar filan…
filan.
Bu kadar basit olan
isteklerimizi, kendi ifade ettiği kadar zora sokmasının hiçbir anlamı yoktu.
Nitekim Devlet Bahçeli
bugün söylemiş:
“Bilal’i al önce karakola götür, oradan Savcılığa, mahkemeye. Yargı ne
karar verirse onu yaparsın.”
Yapılması gerekeni değil
de, oy avlamak uğruna, hiç söylenilmemesi gerekenleri, fütursuzca söylenmesi…
Ne hallere kaldık Ya Rabb.
***
Rüzgâr dinince, savrulmalar
sonlanır ve buğdayların samandan ayrıldığı anlaşılır… taş yerinde ağırdır.
Lazım olan, ‘Derin Türk Aklı’nın
daima devrede olduğunun akıldan çıkartılmamasıdır.
Yüzümüz ak, atimiz pak
olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder