İmama uyarak namaza başlanılmasına
rağmen, nedendir diye düşünürüm; “Besmele”
çekmek
imama bağlı değildir? Her imama uyan kişi, “Besmele”yi kendisi çekmek (söylemek,
konuşmak, bildirmek) zorundadır. Bir sorudur, sorulmuştur ve
anlaşılması ve de cevaplanılabilmesi için üzerinde düşünülmeye devam
edilmektedir. Sanırım, hayatın önemli bir gizemidir. Başkasının, imam bile
olsa, senin adına ‘besmele’
okuması mümkün değildir. Öyleyse neden? Neden ‘Rahman ve Rahim’ olanı bizatihi okumalıyız?
Of, of… Yol uzun…
Allah’ın sonsuz
kelimelerinden bir Kelamının ilk ayeti de
“Oku, yaratan Rabinin ismi
ile” değil miydi? Rabb’in ismi “Rahman ve Rahim” değil miydi?
Öyleyse, kâinatın
yaratılışının ilk cümlesi “Rahman – Rahiym” isimlerinin sırrına vardırır bizi.
Öz’e, kendisine vardırır. Belki de kâinatın sırrının çözümü ‘Besmele’de geçen
Rahman ve Rahim isimlerindedir, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla kim bilir?
Kim bilir, belki de İsm-i Azam İnsan’da gizlenmiştir? Kim bilir, ‘Besmele’
belki de İnsan’dır?..
Eylül ayı sonuna doğru,
suyu iyice azalmış, kurumaya yüz tutmuş dere, şırıltısını kesmemeye inat ediyor
ve şirinliğini, güzelliğini yaymaya göstermeye devam ediyor, kuşların,
kuzuların susuzluklarını gidermesi için elinden gelen çabayı gösteriyordu. Dere
kenarında yürürken ayağa takılan kaya parçacıkları sendeleterek, önüne
dikkatlice bakmayı adeta durmaksızın ikaz ediyordu. Etraf kurumaya yüz tutmuş
yaprak kokuları ve nemli toprağın çürümüş çayır-çimen rayihası ile doluydu.
Yürüdükçe ve konuştukça ve de hatta sustukça yeni açılımlar, yeni yepyeni ince
fikirler zihne uçuşuyordu. Çözülemeyen bilmece insan, belki de çözülmeye
yakındı…
Geçmişten geleceğe bir
fakir sohbetiydi bizimkisi. Ne geçmiş vardı hayatımızda, ne de gelecek oysa.
Biz An’ı yaşamaya azimli, fakat beceremeyen zavallılardık. Çünkü An denilen
zaman ölçeri henüz fark edememiştik. Oysa basit bir zaman dilimi değil miydi
an, şimdi, soluk aldığımız, soluk verdiğimiz. Evet, anlayana basitti, anlayamayana
benim gibi anlaşılmaz büyük bir fizik problemi.
Yaşayan insan. Aslında
yaşanan da insan. Var olan insan. Göçen de insan. Çözümün ana noktası da burada
olmalı. Rahman olan, varlığıyla üfürdüğü ve varlık âlemine düşürdüğü İnsan
suretindekini, Rahim olan kuşatıcılığı ve koruyuculuğu ile varlık âleminde,
anneliğin gereği sarıp sarmalayıp geliştirir, büyütür, korur. Sonra? Sonrası
bir bilinmez, bulunamaz bilmecedir. Yol, insanlığa doğru yürüyen insan.
Çözülmez bu bilmece.
Aslında, bilmecelerin
çözünür olması lazım. Çözülemiyorsa buna bilmece değil, çözülemeyen denir.
Öyleyse bir cevabı mutlak vardır.
Ana rahmi, gelişim, dünyaya
varış, yaşayış, tedrisat ve göç. Hikâye bu değil mi, insanın geliş, yaşayış ve
gidiş hikâyesi?
Hikâye bu. Ancak; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” sorusu
dünyada soruluyor. Bu soruya cevap ancak dünyada verilmeli. Soruya cevap,
sorulduğu anda verilirse bir anlamı vardır. “Evet” diyebilenler değil, “Evet”
tamamından zuhur etmiştir. İş ki, dünyadayken “Evet” in anlamını bizatihi yaşamak ve ‘İnsan’ olmanın
erdemine ulaşmak. Yani “Rahman
ve Rahim” olanın.
Solmuş, yaprakları düşmek
üzere olan bir papatya çiçeği gördük. Oda toprağa karışıp deverenanı
tamamlayacak. Tohumlarını bırakıp verimli toprağa, yeni seneye canını ortaya
koyacak. Haşmetiyle, güzelliğiyle. İlkbahara doğru canlanacak, baş verecek.
İnsan hayatının her ilkbaharı gibi.
Bazen, bahar olduğunu
sanıp, lüzumsuzca başını çıkartanlar olur, ölümü pek yakındır onların.
Zanlarını gerçekmiş gibi ileri sürüp hayatlarını dalavere ile geçirenler gibi.
Olabilir, olağandır. Olabilir. Hayat içinde birbirine zıtlar, biri diğerinin
gölgesi binlerce, sayılamayan hayatlar nasıl yaşanıyorsa her ilkbahar yaşayan,
her ilkbaharı yaşayan bir diğerinin hayatına da, yaşam biçimine de asla
karışmayıp, hayatın sadece kendisine ait olduğunu bilerek, lüzumsuzluğa
bulaşmadan O ve kendisi olarak hizmetini tamam edecektir. O ve kendisi. Aslında
bu tanım eksik veya yanlış oldu. O ise, ne kaldı geriye. İnsan burada başlıyor.
Rahman ve Rahim birleşerek ve O olarak İnsan’ı ortaya sürüyor. Ardında binlerce
bilinmez bilmeceleri ilave ederek.
Gel de çöz bakalım!
Halis niyetle, bilerek,
isteyerek, anlayarak, kavrayarak ve yaşayarak…
Bismillahirrahmanirrahiym…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder