“Mahkeme
başkanı duruşmayı açtı. Hükmü açıklayacaklarını söyledi. Avukatların sözlerini,
çağrılarını, dinlemedi, duymadı. Konuşurken sesi gergindi, rahat değildi,
endişeli görünüyordu. Sanıklar ise genel olarak rahat ve sakin idiler. En
azından öyle görünmeye çalışıyorlardı.”
Ergenekon kararları açıkladıktan sonra, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına (yani, kaldırılmamış olsaydı idam) mahkûm edilen İlker
Başbuğ’un mektubundan bir satır böyledir.
Kararlar, 3,5 saat gecikmeyle 13.30 sularında
okunmaya başladı.
16 sularında Bakanlar Kurulu toplantısı yapıldı.
Bakanlar kurulu
toplantısından sonra, hükümet sözcüsü Bülent Arınç açıklama yapmak için basın
temsilcilerinin karşısına geçti.
Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın Hiçte alışık olmadığımız, hüzün arasına sıkıştırılmış sevinç ama belli
etmemeye çalışan sesiyle, başı yere eğik, sanki okuyormuş gibi, geveleyerek
boğazından hırıltılı bir sesle Kurul toplantısı hakkında bilgi verdi.
Sorulara geçildi sonra. Bir
basın mensubunun sorusu üzerine:
“Soracağınızı biliyorduk.
Adalet Bakanımız bu konu hakkında bilgilendirme yaptı. Anlattı. Kısa bir esten
sonra, tabi, basından, televizyondan öğrenebildiğimiz kadarıyla” gibi bir
şeyler söyledi.
Tabi, basından
öğrenebildiği kadarı lafını, siyasetçinin kıvrak çalışan beyni söyletmişti.
Esası şöyle anlaşıldı:
Verilen kararları Adalet
Bakanımız Bakanlar Kurulu’nda açıkladı. Üzerinde konuşuldu.
Pot kırıldığının
anlaşılması üzerine ise, basına düşen bilgilerden öğrendiğimiz kadarıyla sözünü
ilave etti.
Aslı böyle olmalı.
Biliyoruz ki, siyasi bir
dava seyri izledik. Sonuçları da siyasi olacaktır.
Örnek aldıkları galiba: 27
Mayıs yargılamaları yapılırken, “Sizi
burada tutan kuvvet böyle istiyor” diyen mahkeme
başkanının, çizdiği ve gösterdiği yoldan
ayniyle gidilmiş.
Devir sizin devriniz. Güç
sizde.
Hakk’lısınız.
Ne yapsanız yeridir.
Size de yakışıyor doğrusu.
Yakışıyor da;
İktidar koltuklarına her
oturan, sizin yaptığınız gibi ‘rövanş’ alma düşüncesiyle oturur ve sizin
yaptığınızı yaparsa, ne olur milletin hali, ne olur bu devletin hali?
Kinden, intikamdan,
hırstan, kıskançlıktan arındırılmış yöneticilerimizi nasıl ve ne zaman iş
başına getireceğiz?
Her gelenin, aklında,
düşüncelerinde, rüyalarında kin ile yoğrulmuş intikam duyguları olursa, ülkede yaşayan
insanların da aynı hastalığa tutulup, birbirini kırması işten bile değildir.
Unutmak değil dediğimiz.
Unutulmasın ki, aynı hatalar bir daha tekrarlanmasın. Unutulmasın ki, insanlar
bu dünyada bir de ‘hoşgörü’, ‘affetme’, ‘sevgi’, ‘saygı’, ‘tevazu’ kavramları
ve manalarının olduğunu hatırlasınlar.
Kin ile varılacak yer,
ancak uçurumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder