22 Eylül 2013 Pazar

Bardakçı Gaza Geldi


“Tarihin Arka Odası” isimli tarihin konuşulduğu ve gerçekten de tarihi bizlere sevdiren Murat Bardakçı’nın programı 23.15 de başlıyor. Konuya geçmeden evvel, mutadı olduğu üzere konuk konuşmacı hakkında, bazı kitaplar üzerinde, geçen haftanın cevaplanması gereken konuları üzerinde bir süre konuşulur, gelen sorulara cevaplar verilir ve 11.45 civarında kararlaştırılan konuya geçilirdi. Bu sefer böyle olmadı, saat 01.30 itibariyle henüz konuya giremediler. Ayarlanmış, kurgulanmış gönüllü askerler tarafından kışkırtıcı ve lüzumsuz, boş, anlamsız sorularının cevaplaması hem zaman aldı hem de konuşmacıları ve izleyicileri gerdi. Sinir katsayısı yükseldi. Provakatörlerin amacı da buydu. Saat bir buçuğu geçtikten sonra da, nasılsa dinleyicilerin sayısı azalmıştır düşüncesiyle olsa gerek uç sorularını göndermediler ve konuya giriş yapıldı.

Bardakçı cemaatin askerlerine yenildi mi?

Öyle sanıyorlar. Yendik Bardakçı’yı. Tespit edilen konuyu uzun süre konuşamadılar. Öyle anlamsız, öyle gereksiz konuları ortaya sürdüler ki, Bardakçı bile şaşırdı. Misafir Hoca konuya giriş yapmak istese bile, sorulan soruların gazına geldi Bardakçı, bence Hakk’lı olarak, çünkü Atatürk’e yapılan hakaretler ve/veya Bardakçı’nın Atatürk’e hakaret ettiğinin söylenmesi üzerine konuyu hemence oraya getirdi. Açık yüreklilik ve ilmin gereği.

Anlatabildiğini, soru soran provokatörlerin de anlayabildiğini sanmıyorum. Onların amacı anlamak, öğrenmek değildi. Sadece programı kışkırtma yöntemiyle mecraından uzaklaştırmaktı. Doğrusu başardılar da. Bardakçı, her birine cevap vermekte doğruyu yaptı. Yaptı ama onların provokasyon niyetlerini çözemedi.

Türkiye de günümüzde tıpkı böyle yönetiliyor.

Bir taraf diğer tarafı kışkırtıyor ve onlar da acemiliklerinden olsa gerek istenileni olduğu gibi yapıyorlar. Son olarak, Kandil’den gelen tehdit üzerine iktidar partisinin yönetimi toplanarak demokratikleştirme paketi üzerinde çalışması gibi.

Zor soruyu cevaplamaya çalışmak yakışmadı Bardakçı’ya, tarihçi kimliğine hiç yakışmadı. ‘Atatürk olmasaydı’ sorusu. Tarihçi, ‘saydı’ ihtimaliyle konuşamaz. Onun işi, ‘olanlardır’. Yorum, tarihi gerçeği ortaya koyduktan sonra, insan ve tarih bilimcisi olarak tabii bir hakkıdır. ‘Atatürk Olmasaydı’ sorusuna asla ve asla bir tarihçi cevap vermemeliydi. O bizim işimiz. Biz şöyle deriz, ‘Atatürk olmasaydı, bugün minarelerden ezan okunmazdı’. Bu laf bizim gibi cahil kesimlere aittir. Bilim adamına, bilim konuşulan ortamlara ait değildir. Bunun için tarih konuşan adam ‘saydı’ ekiyle cümle kuramaz, kurmamalıdır. İhtimaller üzerine romancılar, hikâyeciler yazar, çizer, tarihçiler değil.

Yaşar Hoca’nın tabiriyle ‘saltanat dincileri’ bu hale getirdi programı. Aslında Bardakçı’nın belalılarıdır bu edepsizler. Hemen bütün programlarında kışkırtırlar, alaya alırlar, küçümserler, olmadık yapılmadık hatalarını söylerler, Bardakçı da bıkmadan bunları cevaplamaya çalışır. Öylesine örgütlenmişler ki, internet, gazeteler, televizyonlar aralarında paylaşılmış sanki, tıkır tıkır işleyen bir örgüt var karşımızda. Yaptıkları iş, resmen terör. Şiddete bulaşmayan terör. Kendilerinden olmayan, kendi fikirlerini söylemeyen herkese karşılar ve uyumu bozmak için ne lazımsa onu yapıyorlar.

Aslında Bardakçı’nın bir bakışta anladığı bu mesajlara cevap vermemesi ve gerekirse ‘spam’ işlemi gördürmesi ve kendisinin bile haberi olmaması durumunda daha rahat ve huzurlu bir tarih programı izleyebileceğimizi sanıyorum.

Saldırı çok yönlüdür. Her cepheden saldırıyorlar derken bir cepheyi de böylece deşifre etmiş oluyoruz.

Yapılacak çok işler var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...