29 Nisan 2013 Pazartesi

Demokrasi Yerine Yeni Bir Sistem Gerek



Öfke nöbetlerine karışan sara kaçıkları (nöbetleri):

Savrulmalar olur ancak, dönüp dolaşıp aynı yere konar, bu anda biter kaçamaklar. Öyleyse, eleştirilen savrulma değil, düştüğü yeri bilememektir.

Esfender Hoca yazmıştı şu katılmadığım fikri: “Demokrasinin olduğu toplumlarda refah düzeyi daha yüksektir. Ne yaparsanız yapın, demokrasinin olmadığı bir ülkede piyasa şartları da oluşmuyor. Ekonomide etkinlik ve verimlilik olmuyor. Piyasayı başıboş bırakmak da sonuç vermiyor.” (11 Nisan 2013 Yeniçağ)

Eleştiri geliştirebileceğimiz tezler kümesi, 1. refah düzeyi demokrasi toplumlarında yüksektir, 2. Piyasa şartları demokrasilerde oluşur, 3. Ekonomik verimlilik demokrasilerde artar, 4. Başıboş piyasalarda verimlilik düşer,

Piyasaları, demokrasi dediğimiz sistem üzerine kurarsanız elbette yukarıdaki tanımların doğruluğunu gözlemleyebilirsiniz. Demokrasi sistemini ancak, demokrat kafalara sahip kişiler kurabilir. Başka yolu yok mu refah düzeyini yükseltmenin? Refahtan ne anlıyoruz? Önce bunu cevaplamalıyız. Parası, pulu olan, her istediği malı satın alabilen, her istediği yiyeceğe-giyeceğe ulaşabilen.. Filan. Refah düzeyi ile ilgili verilerdir. Adamın cebinde (hesabında) parası milyonlarla, sabah-akşam zeytin ekmeğe talim ediyor, arabası yok, kısa mesafelere yürüyerek gidip geliyor, evi var, sıcacık, şimdi bu adamın refah seviyesi düşük mü? Ama adam demokrasiden hiç mi hiç anlamıyor. Hatta anladığımız anlamda demokratta diyemeyiz, çünkü söylediği fikirlerin eleştirilmesinden asla haz etmez. Çocukları bile laf edemez onun sözlerinin üstüne. Ama refahı çok çok yüksek.

Demokrasi dediğimiz sistem içinde refahın adilane dağıtılmadığını da gözleyebiliyoruz. İdareciler tamamıyla yüksek mektep bitirmiş, tahsilli kişilerden oluşur. Tahsilleri adeta karşıyı ezmek, kendilerini yüceltmek için yapılmış gibidir. Güya bu kişiler demokrattır. İdare ettikleri (halk) ise bilerek cahil bırakılmıştır kendilerine daima muhtaç olsunlar, daima kendilerine başvursunlar diye. Dolayısıyla seçim zamanlarında oylarını böylelikle alacaklardır. Pek demokrattırlar, pek allâmedirler. Ama milleti ezmekten zevk alırlar ve haklarını dağıtmaktan imtina ederler. Hani demokrasi?

Refahın toplamı toplam saadeti de anlatmaz. Çünkü demokratlar milletin saadetli ve huzurlu olmasını asla istemezler. Böyle olunca millet düşünmeye ve eleştirmeye başlar. Bu ise, kendilerinin iktidarlarının bir gün sona ereceğini anlatır ki, bunu asla istemezler. Hele hele, yönetim yerlerine halktan birinin (yetişerek, öğrenerek) gelmesi demek onlar için felakettir. Halkın yönetim yerlerinden uzak tutulması politikalarının aslıdır. Aç bırakmak, bilgisiz bırakmak, muhtaç bırakmak demokrasinin ilk şartlarındandır. Şimdilerde demokratlar, küreselciliğe soyundular. Küresel şirketler, yönetimleri demokratların elinden aldı, alacak. Zaten onların emirlerinin dışında bir karar aldıkları da yok. Böyle mi? He.. Doğru, böyledir.

Hani demokrasi? Diye sorarız öyleyse bizde. Hani demokrasi? Demokrasi bunun neresinde? Aralıklarla sandıklara gidip oy kullanmak demokrasi midir? Doğrusu demokrasiden anladıkları da tam bu oy kullanma meselesi. Oy kullanılıyorsa işte sana demokrasi. Yesinler sizin demokrasinizi.

Evinden sandığa kadar giderken bile oy verecek kişinin fikrini değiştirebiliyorsanız, burada demokrasiden değil, otokrasiden bahsedilebilir. Hem nerede görülmüş bir şehirde, bir bölgede, bir sandıkta %80 ve üzerinde oy çıkan demokrasi? Ancak, bizimki gibi bir kraliyette söz konusu olabilir. ‘Krasi’ si kalmış, ‘dem’i kaybolmuş bir karabasan yönetim tarzı.

Piyasa zaten örgütlü bir alandır. Eğer piyasa kelimesini kullanıyorsak zaten örgütlü bir yapı vardır. Başıboş piyasalar tanımı yanlıştır. Başıboş ise orada bir piyasadan değil, zorbaların tahakkümü ve dayatmalarından bahsedilebilir. Ali kıran baş kesen tarzı. Deli Dumrul tarzı, geçenden on akçe, geçmeyenden döve döve yirmi akçe alınan durumlar. Buna piyasa diyemeyiz. Devletlerin saldıkları vergilerde piyasalarda oluşmaz. Ancak, piyasaların hareketlerinden, kıvılcım alan devlet organı harekete geçerek, vergi oranlarında (-) veya (+) oynamalar yapa(bili)r, bu kanunlarla verilmiş bir görevdir.

Piyasaları örgütleyen ve gidişatını denetleyen devlet niye sadece demokrasilerde etkin olsun ki, piyasa şartları sadece demokrasilerde oluşsun? Bunu anlamak zor. Şu cümleyi sık duyarız; “yenisi bulunana kadar en iyi yönetim tarzı demokrasidir”. Peki demokrasi bulunana kadar piyasalar başıboş muydu? Bize göre tam tersi.

Küreselleşme iştiyakları demokrasilerin pabucunu dama atmıştır. Yönetsel kararlar dünyanın bazı belli bölgelerinde (küresel çete merkezleri) alınıyor ve o kararlar görevliler tarafından dikte ediliyor. Kendilerini demokrat sanan idareciler ise o kararları uygulayarak, demokrasinin nimetlerinden bahsediyorlar. Hepsi bu kadar.

Nurullah aydın Hoca, Turansesi com sitesinde yayınlanan bir makalesinde “ABD’nin küresel emperyalizminin uyuşturucu sloganı; insan hakları, demokrasi, özgürlük ve serbest piyasa ekonomisi kavramlarıdır”. Demektedir. Demokrasi, küreselcilerin kırbacı gibi kullanılmaktadır. Köhnemiş bir sistem yıkılmaya mahkûmdur ve yıkılmalıdır.

Devrini tamamlamıştır demokrasi. Yerine ya, küresel çetelerin dikte ettikleri sömürü düzeni oturacak (ki, kendini idareci sananlar bu yöntemi seçiyor günümüzde), ya da Türk’ün geliştirdiği yeni bir yönetim sistemi geçecektir.

Niye Türk?

15 Bin yıllık millet olma şuuru, 7 Bin yıllık devlete sahip olma idraki, sayısız devlet kurma ve 3 büyük imparatorluk tecrübesi, bin beş yüz yıllık İslam-Türk medeniyet külliyatı bir kenarda dururken, bahsettiğimiz yeni devlet sisteminin bir başka medeniyetin insanlarından beklemek akıllara ziyandır.

Yeni devletin, yeni medeniyetin tarihi birikimi Türklerde mevcuttur ve ezilen, haklarından mahrum bırakılmış, üretilen refahtan yeterli ve gerekli payı alamayan dünya insanlığı bizden bunu beklemektedir.

Yazının başındaki cümleye dönersek; özellikle son üç yüz yıldır savrulmaktadır ve gideceği yönü bilememiştir Türk. Şimdi savrulduğu yerden, tam çözüm noktasına, ‘Hak devleti’ noktasına düşecek ve geçmişle oyalanmak değil, ileriye daima ileriye bakarak dünyanın beklediği sistemi geliştirecektir.

Demokrasiden alınacak dersimiz var ise, oda “demokrasinin aslında büyük finansman kaynaklarını harekete geçirdiği ve aslında seçicilerin bir-kaç sınırlı kişi olduğu gerçeğidir.” Gerisi laftır.

Öfke nöbetlerinin sonu ifakattır.

8 yorum:

  1. TC Can Güler :

    DEMOKRASİ DEDİKLERİ GÜÇLÜ OLANLARIN ZAYIFI HAZMETTİREREK YUTMASIDIR.SÜPER GÜÇLER DİĞER ÜLKELERİ ELE GEÇİRE BİLMEK İÇİN DEMOKRASİ OYUNU İLE O ÜLKENİN BAŞINA KENDİ KONTRLÜNDEKİ KİŞİLERİ İKTİDARA GETİRİP SONRA ZAMAN İÇNDE PİSİKOLOJİK SAVAŞLA TOPLUMU ELE GEÇİRİYORLAR.KÜRESEL GÜÇLER İÇİN DİGERLERİ SADECE TÜKETEN MÜŞTERİ OLARAK GÖRÜLÜYOR. NE KADAR DEMOKRASİ O KADAR MÜŞTERİ.BUNUN İÇNDE MİLYONLARCA MÜSLÜMANI DEMOKRASİ GETİRECEGİZ DİYE KATLEDİYORLAR.

    YanıtlaSil
  2. Süleyman Soylu:

    Dünya ve insanlık hala "aş, iş, ekmek ve bir hırka bir lokma diyorsa ; Ezenle ezilen arasında "savaştan" gayri ne olabilir?!

    YanıtlaSil
  3. Tuncay Altunezen :

    Hocam, yanlış anlaşılmaya uygun bir yazı. Refah ve ekonomi arasındaki kısmi bağlantının esas unsur olarak sunulmasındaki hatada sizinle hemfikirim.
    Ancak ("ancak" geldi yine), demokrasi, insanlığın şimdiye kadar oluşturduğu en gelişmiş sistemdir. Liberal/kapitalist dünyanın, kendisinin belirlediği kişileri seçtirmesi, sistemin yanlışlığını değil, aynı büsteri gibi nasıl kullanıldığını gösterir. Sosyal sınıflar arasındaki farkın azaltıldığı, bir sosyal sınıftan diğerine geçişin kolayca temin edilebildiği, denetim mekanizmalarının kurulduğu bir yapıda demokrasinin kusurları çok azalacaktır, diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demokrasiyi kurtarmak yerine, yeni bir sistemin çalışmasını yapmak. Dünya bunu Türklerden bekliyor. Borçlusunuz. Yeni sistem, yeni model.. medeniyet yeni açılım bekliyor.

      Sil
    2. Tuncay Altunezen:

      Teorik olarak modern demokrasi, istediğimizi tarif ediyor. Teori ile pratik arasındaki farkı kapatmak, yeni birşey yapmaktan (?) daha kolaydır kanaatindeyim.
      Ayrıca, 'yeni' ne olabilir hiç fikrim de yok.

      Sil
    3. Yazıda şu cümleler va Tuncay Altunezen Bey:

      15 Bin yıllık millet olma şuuru, 7 Bin yıllık devlete sahip olma idraki, sayısız devlet kurma ve 3 büyük imparatorluk tecrübesi, bin beş yüz yıllık İslam-Türk medeniyet külliyatı bir kenarda dururken, bahsettiğimiz yeni devlet sisteminin bir başka medeniyetin insanlarından beklemek akıllara ziyandır.

      Sil
    4. Tuncay Altunezen:
      Bu ifadeler bence durum tespiti yapmakla birlikte, neyin nasıl olacağı hususnda tam fikir vermiyor.
      Zaten, "istişare" kurumu, hukuktan uzaklaşana "isyan" kurumu (bu kalmadı), açı doyurma, çıplağı giydirme sosyal devlet ve demokrasi de var.
      Bizim, uyguladığımız şey, batı tarafından "demokrasi" adını almış. O 15 bin yıllık tarihimiz öyle ya da böyle şarytların gereği, seçkinler idaresidir.
      Kuvvetler ayrılığı net olarak görülmese de vardı. 1453'e kadar da beyler federasyonu halinde idik.
      Bugüne, eski yapımızdan taşıyacaklarımız da var, taşımamamız gerekenler de. En nihayetinde adı değişmiyor. Olsa olsa güzel uygulanırsa Türk modeli demokrasi olur...

      Sil
    5. İlle de bir isim vermek gerekmiyor şimdilik.
      Haklısnız, nasıl olacağı hakkında fikir vermiyor, fakat böyle değil midir? Gelişmeler böyle başlamaz mı? Bir gün gelir, birisi çıkar ve şöyle şöyle der ve olur biter.
      İsterdim ki, burada (belki yeni yıl nedeniyle olmadı) bir-kaç kişi daha fikir beyan edebilseydi.
      Medeniyet, terkiptir. Elbette yeni bir medeniyet iddiası da, bilinen medeniyetlerin üzerine doğacaktır ve yeni bir terkip olacaktır. Mühim olan, bu medeniyeti bizim tanımlamamız ve isim vermemizdir.
      Çalıştıkça, tartıştıkça, inanırım ki, yeni fikirler, yeni düşünceler, yeni anlatımlar, yeni yeni inşaalar olacaktır. Yılmadan, yorulmadan. Çünkü şuna inanıyorum: insanlık, Türk’ten yeni bir nizam bekliyor.
      Ayrıca, an itibariyle uygulananın adı demokrasi filan değil. Sadece insanları kandırmak adına kullanılan sahte bir isim (sıfat) o kadar.

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...