“Artık, herkes görmektedir ki, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’muz,
milletlerarası rekabetlerin ve ihtirasların bir atlama taşı yapılmak
istenmektedir. Çeşitli emperyalist güçler, stratejik değeri çok yüksek olan bu
bölgemizde, ufak da olsa, bir tutunma noktası aramaktadırlar. Bu sebeple
birçokları, ‘bölücü akımları’ ya destekleyerek veya bizzat organize ederek
sahayı kontrol etmek istemektedirler.” (Ahmet Arvasi, Doğu
Anadolu gerçeği, 14 seri makale)
İşte, yıllar önce
söylenmiş, biz hala aynı şeyleri anlatmaya çalışıyoruz. Hala, PKK’nın dışarıdan
yönlendirildiği, dış güçlerin tetikçiliğini yaptığı konularını bihakkın
anlatabilmiş değiliz. Biz mi anlatamadık, anlattıklarımız mı anlamak
istemediler? Her ikisi de denebilir. Karşının çok önemli bir üstünlüğü vardı.
Sermayeye sahiplerdi. Sermayeye sahip olunca propagandanın etkili gücü medyaya
da sahip olunacaktır. Biz bir anlatabildiysek, yüzlerce televizyon, bir-kaç yüz
gazete, sayısız dergi, sayısı bilinemez internet medyası ile bizim birimize
karşı milyonlarla cevap verdiler. Bu arada yaptıkları karalamalar, iftiralar,
bilgi karartmaları izleyenlerde mutlak surette iz bıraktı. Onları bertaraf
etmek için çırpınırken, kendilerine yeni propaganda alanları buldular. Biz hala
kendimizi anlatmakla, kabul ettirmekle meşgulüz, fakat onlar neredeyse
anayasamızı değiştirme aşamasına geldiler. Üstelik bir süre evvel yaptıkları
anayasa maddeleri değişikliğinde bizden bildiklerimizi de yanlarına alarak.
Sözümüz odur ki, bu kadar güçlüler.
Emperyalizm, artık kendi askeri
ve silahları ile saldırmıyor. İşgal etmek istediği ülkelerde içeriden yandaşlar
devşiriyor. O ülkenin milli ve manevi değerleri üzerinde yanlış bilgileri
adamları aracılığı ile millete yayıyor. Milletin ortak aklı denen, toplu
hafızaya kirli bilgiler girdikçe, millet evlatları arasında kavram kargaşası,
anarşi, çatışma, muhalefet etme… Gibi kavga alanları yaratılıyor. Birbirlerini
anlamak ve usulet ve suhuletle aralarındaki anlaşmazlığı çözümlemek yerine
birbirlerini yiyorlar adeta. Karmaşa ortamı, emperyalizmin at koşturacağı
verimli alanlardır. Bir tane asker sokmadan, bir tane kurşun atmadan, bizatihi
o milletin kendi evlatları aracılığı ile hedeflerine ulaşmaktadırlar. Bundan
daha büyük kurmay aklı olur mu?
Düşmanın bu hareketlerine
karşılık biz ne yapıyoruz?
Türk kelimesini bir etnik
yapının adıymış gibi kullanarak önümüze, Türkiye’nin, ‘Türk etnisitesinin tahakkümü altında
olamadığını’, ‘bundan sonra da olamayacağını söylüyorlar’,
hem de adlarının önünde kocaman Prof. yazan zevat. Başbakan’ın ağzından da
duyduk, kendilerinin asimilasyon politikalarına karşı olduğunu. Yani, öz
olarak; Türkler diğer etnisiteden insanları bugüne kadar asimile ettiler
(etmeye çalıştılar,) biz buna karşıyız diyor zannınca.
Atatürk’ün dünyayı terk
etmesinden sonra bazı hatalı uygulamalar olmuştur. Bunları savunacak halimiz
yok. Sanki bugün benzer hatalar yapılmıyor mu? Hem de ileri demokratlar
tarafından. Olabilir, fakat asla bizi bedbinliğe, karamsarlığa, çözülemez
sorunlar içine itmemelidir. Hatayı yapan biz isek, çözümü bulacakta biziz.
Ne sosyologlar, ne de
analiz geliştiren ileri demokratlar, Atatürk’ün; Türk’ünü asla anlamamışlar ve
asla da anlamaya çalışmıyorlar. Öncelikle bırakın sosyal bir tespit olarak
algılamayı. Sadece Atatürk’ün içinde Türk geçen cümlelerini alın ve üzerinde
derin düşünün. Ne demek istiyor? Mesela dalga geçtiğiniz “Bir Türk Cihana Bedeldir”
vecizesini alalım. Acaba sizin anladığınız ve sizi güldüren manada mı
söylenilmiştir. Ve gerçekten bir Türk cihana bedel midir? Gözlerinizin
büyüdüğünü, korkularınızın kalbinize vurduğunu duyar gibiyim. Böyle değilse
üzerinize alınmayınız. Rahat olunuz. Türk affedicidir. En önemli vasfıdır
Türk’ün affetmek, kin gütmemek, kıskanmamak, hırstan, hasetten, gıybetten uzak
yaşamak. Böyle değil mi efendi, yine müstehzi tavrını sezer gibiyim. Böyle
değilse biz o’na Türk demeyiz efendi bilesin. Unutmayasın Türk, affederek
cihanı kuşatır. Böylece cihan ram olur Türk’ün önünde. Biz böyle anlarız bu
büyük kelamı.
Hani etnisiteden eser var
mı o vecizede? O yönde yorumlar yapanlar sizlersiniz. Her konuşmanızda, 36 adet
etnik yapının ismini sayan herhalde sizlersiniz. Önce ayırmaktan ne
amaçlıyorsunuz. Ayırdıktan sonra nasıl birleştireceksiniz. Yıllardır birlikte
yaşayan ve akrabalık bağları olan bu insanları ayrıştırmak size ne kazandıracak?
Siz durmadan etnik kökenlerinin isimlerini deklare ettikçe, onlar da
kendilerinin buralardan olmadığını düşünmeye başlayacak, kabul edilmeyişlerini
filan hafızalarına yerleştirerek ve Hafizan Allah onarılması zor yaralar
açılacak ve bitirilmesi mümkün olmayan çatışmalar çıkacaktır. Vazgeçin, zaten
başaramayacaksınız, vazgeçin bu yanlıştan. Birlikten, düzenden, teklikten,
bütünlükten kimseye bir zarar gelmez. Vazgeçin Türk’e düşmanlıktan. Bakınız,
yıllardır Türk kelimesi üzerinde yaptığınız düşmanlığa rağmen, sizleri baş
üstünde taşıyanlar kimler? Hele bir düşünün.
Bu yazıda emperyalizm
nerede diye soracak olanlar, lütfen yeniden okusunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder