16 Nisan 2013 Salı

Bebek Katili ‘Hidayet’e Ermiş!



“Onu hayata dahil ettik”.

Hayırlı olsun.

İyi etmişsiniz.

Sakın yarın, ‘ben öyle bir şey söylemedim’ demeyesiniz, biliriz, sözlerinizi ertesi gün ya düzeltir, ya da bizim anlamadığımızı vurgularsınız. Kanal D’nin kayıtlarında mevcuttur sözünüz. Tabii ki, onlar kesmezlerse. Ama TV’den yayın yapıldığı anda binlerce kişi tarafından kayıtlar yapılmaktadır. Bilesiniz. Kaybolması mümkün değil. Artık, biz de teknoloji kullanıyoruz ne de olsa.

TV’de üç gazeteci oturmuş sorular soruyor ve Başbakan cevaplıyor. O esnada bir soruya karşılık: “12 kanallı televizyon verdik, arkadaşlarıyla her gün görüşmesine izin verdik, havalandırmaya her gün çıkmasına izin verdik..” gibi anlatıyor. Kendisinin bunları verdiğini anlatıyor. Başka verilecek bir şeyin olmadığını vurguluyor.

“Külahıma anlat” diye bir sözümüz vardır. Biz de tekrar etmiş olalım. Adım adım planlanmış bir projenin yapı taşlarının döşenmesinden başka nedir yapılanlar? Irak’ın Kuzeyinde bir Kürt devletinin hayata geçirilmesi ve Türkiye’de Kürtlere verilecek özerklik ve ilerisi için birleşme ile Büyük Kürdistan’ın kurulması. Sahi, Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığı verilmişti, ne oldu acaba, aylardır bu konuda hiç ses çıkmıyor! Projenin hangi aşamasındayız bu günlerde? Tabii ki, istihbarat elemanları görüşecek, koca Başbakan’ın gidip terörist başı ile görüşmesi olamaz. Peki, o elemanların oralara giderek görüşmesinin iznini kim veriyor? Görüşmelerin tutanakları niye yayınlanmıyor, kim neyi söylüyor? Oralara hal-hatır sormaya gidilmediği gerçek.

Ahmet Takan 27 Mart tarihli yazısında iki bilgi veriyor: “Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubunun birinci bölümünü kendisi, ikinci bölümünü ise MİT (Hakan Fidan) yazdı. MİT’in kaleme aldığı bölüm, ‘İslam bayrağı altında ortak yaşam’ başlığı ve sonrası,

“Erdoğan’ın siyaset başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, kamuoyuna yaptığı açıklamaların büyük bölümünü kendi hazırlamıyor. İstanbul’da kendilerine villalar tahsis edilen 3 ABD’li danışman var. Metinleri onlar hazırlayıp veriyor, Akdoğan da kamuoyuna açıklıyor.”

Bu iki bilgiyi beraber okuyup yorumlarsak, 25 Mart tarihli yazımızda belirttiğimiz yoruma ulaşabiliriz.


“… Ne ilginç, Mavi Marmara’yı İsrail üstüne süren, İsrail açıklarında baskın düzenleyen, 9 Türk’ün şehit edilmesini sağlayan, İsrail’in özür dilemesini isteyen, sırası-zamanı gelince de özür dileyen hep birinci ağız olan ABD’dir. Bu ağzın aynı zamanda ilginç üç konuşmaya da imza attığını düşünüyoruz. Müzakere de uzlaşmanın bu derekesi mümkün olamaz.

“üç konuşmanın birincisi, Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun Diyarbakır konuşmasıdır ikincisi, Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmasıdır. Üçüncüsü, PKK elebaşısı, eli kanlı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır meydanına getirilen mektup mesajında anlatılanlardır. Üçün de çıktığı kalem aynı kalem”.

İşte açıklayamadıkları, yalanlayamadıkları durum. Proje bize ait değil, projeyi yürütenler bizimkiler değil, yazılanlar, söylenilenler bizimkilere ait değil. BOP planlayıcısı nasıl isterse öyle devam ediyor. Devam ettiren ise eş başkan. Projenin başarıya ulaşması için ise bulunulan yol İslami mesajlar ki, kandırmaya yönelik.

TV mülakatının bir yerinde “Din ile ilgili görüşlerini biliyorduk, hidayete mi erdi ki, İslami mesajlar vermeye başladı” gibi bir soru soruldu. “Hidayet kapısı açıktır”. Şeklinde cevapladı Başbakan. Öyle bir söyleyişi vardı ki, müstehzi gülümsemesi, “siz bilmezsiniz bu konuları” der gibiydi. Oysa birkaç ay evvel bunların “Mecusi” olduğunu meydanlarda yüksek sesle anlatıyordu. Nasıl olduysa ‘bebek katili hidayete erip, İslami mesajlar’ vermeye başladı.

Emre Ümit Tuncel bir makalesinde şunları söyler:

“Sonra, onların ardında kalanları suda boğdu!” (Şu’arâ/120)

“Eğer hidayet nasip olmuşsa, Rasul’ün getirdiği Hakikat Bilgisi, bilinci bir tufan misali kaplar. İman gemisine binenler su (ilim) üzerinde yüzer, kurtulur, diğerleri boğulur, ‘Yok’ olur.

Demek ki, ‘hidayet’ öylesine bedava verilen bir diploma değildir.

30 yılda 7 bin şehit olmak üzere, 40 bin kişinin can kaybından sorumlu bir caninin hidayetine biz akıl erdiremedik! “… Allâh zâlimler topluluğuna hidâyet etmez”. (Bakara/258) hidayetin şartlarından ve en önemli şartlarından birisidir, ‘zalimler topluluğu’ndan olmamak.

“De ki: ‘Batı da doğu da Allâh’ındır. Dilediğine hidayet eder, sırat-ı müstakime yönelmesi için” (Bakara/142)

“Allâh kimin için hidâyet murat ederse, onun sadrını (içini anlayışını) İslâm’a (teslim olmuşluğunun farkındalığına) açar! Kimi de saptırmayı dilerse: onun sadrını (içini) daraltır, sanki zorlukları semâya yükseliyormuş gibi! Böylece Allâh, iman etmeyenleri aşağılar!”. En’âm/126)

Doğruyu bilen, ancak Allah’tır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...