8 Ocak 2013 Salı

Zenginlik Nerededir?



Zengin dediklerimiz; Sahip oldukları mal varlıklarının toplamına göre değerlendirilir, otomobillerinin motor güçleri beygir sayılarına göre kıymetlendirilir, ceplerindeki paraların satın alma gücü ile adam mesabesine yükseltilirdi. Onların, mutantan hayatlarının debdebesi içinde ve onlara kıskançlıkla bakan, bulundukları katlara yükselme hayalleri kurarak ömür tüketen acuzeler şehridir hayat alanımız. Zengin’e bir türlü gerçek anlamını veremediğimizden ya da başka bir anlamının olup olamayacağını düşünemediğimizden, ne öğretilmişse onunla yetinir, kabullerimizi de ona göre uydururduk. Zenginlere özenerek, onlar gibi yaşamaya çalışarak zengin olamadık ama “zenginin malıyla kafamızı yoğurduk”, olamadıysak da mış gibi yaparak kendimizi aldattık hep.

Oysa “evrensel boyutların, sınırsızlığı ve sonsuzluğu” ve “sistemdeki acıma kavramı olmayan mekanizma” fark edilmeliydi. Asıl zenginlik buydu.

Yaşadığımız dünyanın -hayatın- sonunda yeni âlemlerin varlığı, o âlemlerdeki seyirler -ilerlemeler- bize bağışlanmış asıl cennet zevkleriydi. Hâlbuki hayatımız, “yalnızca para ve cinsellik üzerine kurulmuş”. Paraya olan özlem ve tamahımız ise, zaten dünyayı ve yaratılışı kavrayamayacak denli küçük olan beynimizi dumura uğratmış. Bu sonlu dünyada bir gün ölümün geleceğini, biteceğini bu hayatın asla düşünmeden, cebimizin göreceği (olmayan) paralar üstüne hülyalar kurup, kurum kurum kurumlanıyoruz. Kime bu caka?

Kanaat dükkânları kapalı mı ki, tevazu mektepleri yıkıldı mı ki, mahrum yaşarız bu ulvi değerlerden.

“İmanı var olma cesareti olarak okuduğumuz zaman, hayatın anlamı da, kendini inşa etmenin ötesine geçiyor ve hem hayatımız daha anlamlı oluyor, hem de bu anlamı bizim yaratıcı yetilerimiz zenginleştiriyor. Bu Tanrı’nın her şeyi kuşatan rahmet denizinin içine, kök salmak gibi bir şey… Bu, yüce Allah’ın ‘insana şah damarından daha yakın’ olduğunu derinden kavramak demektir. Bu ‘dosdoğru olmayı’ başarmak demektir.” (Prof. Hasan Onat, ‘www.hasanonat.net’)

Para (dünyalık) hırsı kapladı mı gözleri artık, para kazanmak ve biriktirmekten başka düşünebilecekleri bir şeyleri olmaz. Oysa para, bu dünyada yaşayabilmek için lazım olan ihtiyaçları karşılamak üzere, insanların birbirlerine yaptıkları hizmetlerin bedeli olarak algılanıp, anlaşılabilirse problem de kalmayacak. Biriktirdikçe çoğaldığını sanırlar! Yazık ki, yanılıyorlar. Birikimin bereketi yoksa, sağındaki sıfırlar ne kadar çok olursa olsun, değersizdir. Malına, bereketi katmadıkça, cömertlikle ona sahip olmayı beceremiyorsan, ha elinde ateş tutmuşsun, ha o parayı. Bir şey fark etmez.

Zenginleşmek, parayı, pulu, atı, yatı, katı, bağı-bahçeyi… İstif etmek değildir. Azla, elindeki ile yetinmesini bilenin zenginliği, diğer tür anlatılan zenginlikle ölçülemez. Kanaatkârın hali, zengin (bildiklerimizin) para yığınından, kat be kat değerlidir. Hal’in değeri, dünyalar karşılığı bile alınamaz (bilinemez). Bir tarafta Hakk’a reddiye, öte tarafta edep ile İman.

Zengin bildiklerimizin çocuklarına davranışları (buradaki örnekler ziyadesiyle zenginler! içinde görülmektedir) hakkında Profesör Mehmet Kerem Doksat’tan birkaç satır iyi gidecek:

“-Bebekken ve erken çocukluk çağında sevgi ve ilgi gıdasından mahrum kalan insanlarda depresyon görülmesi ihtimali, olmayanlardan defalarca fazla,

“-Bazı anaların sırf memelerinin güzelliği bozulmasın diye sütlerini bebeklerinden mahrum ettiklerini maalesef görüyorum. Haydi, onun yerine konacak mamalar var diyelim: ya dadılar ve bakıcılara bırakılan çocuklar?

“-Annelik rolünü ihmal eden, işe gitmek mecburiyeti yokken gezip tozmak için evladını bakıcılara terk edenler ise ‘huzursuz, gülmeyen ve gülümsemeyen’ çocuklar yaratıyorlar. En azından kişilik sorunları görülüyor ve daha ergenlik çağlarındayken paraya, cep telefonuna ve arabaya gark edilen böyle çocuklar bencil, diğerkâmlığı öğrenememiş zengin sokak çocukları oluyor,

“-Sevgiden ve şefkatten uzak şartlarda yetişenlerden sıhhatli yetişkinler çıkması zordur,

“-Nişantaşı’nda Bağdat Caddesi’nde dolaşırken öyle ergenler ve gençler görüyorum ki, inanın varoşlarındakinden tek farkları, ‘marka giysileri ve bol paraları’, (Doksat, Mekân, 2009)

Çocuğunu sağlıklı yetiştiremeyen zengin, malı-mülkü üstüne milyar fazlasını koysa neye yarar?

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” (Kanuni Sultan Süleyman)

Neye yarar, bir nefeslik sıhhatten mahrum kalan zenginlik.

Neye yarar, Hakk’ı tanımayan, neye yarar etrafındaki yoksuldan, fakirden, harabattan bihaber yaşayan zenginlik.

Hep bana diyen zengin, vermesini beceremeyen zengin ne işe yarar…

Neye yarar?

(Not: Tırnak içi cümleler fakir’e ait değildir)

1 yorum:

  1. dost değiğin bir tane olurmuş.........
    -konunun mana önemiyle ne alaka .. ???
    zenginlik... tamam işte ayni şey ....
    dostluk..
    biz haber vermeden haberimizi alırsın,
    yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
    gözümüzün dilinden anlar,
    elimizin sırrını bilirsin.
    namuslu bir kitap gibi güler,
    alnımızın terini silersin.
    o gider, bu gider , şu gider ,
    dostluk , sen yanı başımızda kalırsın
    N.H.
    BEN ÇOK ZENGİNİM RAMAZAN,MUHLIS,HUSEYİN,ENGİN
    DOST BIRIKTIRIN HİÇ FAKIR KALMAZSINIZ

    reyyan

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...