Prof. Mahmut Erol Kılıç’ın
tasavvuf üzerine çok kıymetli çalışmaları var ilim adamıdır. Teşekkürü borç biliriz. Habertürk
Televizyonunda Pelin Çift ve Serdar Turgut ile yaptığı bir sohbette, “tekke ve zaviyelerin kapatılmasının, doğru
olmadığını, iyi niyetle yapılmış bir hata olduğunu vurguladı. Osmanlı’nın tekke
ve zaviyelerden nasıl yararlandığını, hemen bütün mesleklerin birer tekke
şeyhine bağlı olduğunu” filan anlattı. Yanlış anlaşılmasın,
yeni bir program değil, eskilerden yayınlanmış, aslında bu yayın yapılırken
canlı olarak da izlemiştik.
Biz böyle düşünmüyoruz.
Nasıl ki, zamanında çok önem verilmiş, memleket sathına yayılmış okullar vardı
da, şimdilerde kapatılmıştır. Mesela, nalbantlık mesleğini ele alalım.
Günümüzde, çok fazla ihtiyaç kalmadığından, hemen bütün nalbant okulları
kapatılmıştır. Jokey kulübünün bünyesinde az sayıda öğrenci yetiştiren bir
bölüm olduğunu sanıyorum, bir-kaç yüksek okulda da nalbantlık derslerinin
verildiğini o kadar. İhtiyaç kalmadığından kapatılmıştır. Bazı meslekleri de
insanlar, ya kendi çabalarıyla kolayca öğrenmekteler ya da artık öğrenseler de
hiçbir işe yaramayacağı için o okulların da kapatılması bir zarar vermez.
İşte, tekke ve zaviyelerde
bu sebeplerle kapatılmıştır. Artık, oraların insanlara vereceği bir şey
kalmamıştır. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının, tasavvufun yasaklanması
anlamına getiriyorlar, nitekim Kılıç hoca da bu anlamını zikretti. Tam aksi,
tekke ve zaviyelerin kapatılması tasavvufun, hakikatin yolunu açmıştır.
Oralarda hakikat tamamen engelleniyor, insanlar yıllarca hizmet ettikleri
halde, hiçbir şey öğrenemiyorlardı.
Anadolu’da oldukça yaygın
tarikatlar hala hayatiyetlerini sürdürüyorlar. Gidiniz ve tanışınız onlarla.
Göreceksiniz ki, bağlılarında hiçbir manevi ilerleme kaydedememektedirler.
Zamanımız aklına, ilme, insanların bulunduğu seviyelere ait olmayan konuşmalar.
Oralara takılanların zaten mesela şeyhinden, hocasından daha ileri düzeyde
olduğu da bir gerçektir. İnternet iletişimi yaygın olduğundan hemen herkesin
ulaşma imkânı var. Filimlere alınmış ve yayında. Araştıracağınız pek çok bilgi
var. Görülecek ki, o tarikat veya cemaat adıyla anılan kuruluşlara devam eden
ve manen ilerleme tahayyülü içinde olan sayısız insan, hayal kırıklığı
içindedir. Bu durum, tekkelerin kapatıldığı zamanlarda da böyleydi.
Çünkü insan toplam akıl
üzere doğar. Geçmişin bilgileri taşınır. Kapatılan tekkelerde onlarca yıl
dirsek çürüten insanlar, bugünkü devletin okullarında çok kısa sürede o
seviyelere gelebilmekteler. Bu itibarla tekkelerin kapatılmasının hiçbir zararı
olmamıştır. Tam aksi, hakikat yolunun önü açılmıştır.
Tasavvufun yasaklanması
diye de bir şey söz konusu değildir. Tasavvufla uğraştığı için, manen
ilerlediği için, maneviyata dair kitaplar yazdığı için hiç kimsenin takibata
filan uğradığı olmamıştır. Kim ki, devlet gücünü, adalet gücünü karşısında
görmüştür. Kanunlara aykırı fiillerinden ötürü yargılanmış ve veya
cezalandırılmıştır. Kimse Kur’an okudu diye, kurslara gitti diye asla ve kat’a
takibata uğramamıştır.
Yazılı kanunları yanlış
yorumlayıp, yanlış işler yapanlar da olmuştur. Lakin yapılan hatalar üst
mahkemelerde düzeltilmiştir. Kimse, bir kısım memurların hatalarını ne devlete,
ne yargıya ne de hele hele Atatürk’e yüklemesin. Tekke ve zaviyelerin
kapatılması Türkiye’nin önünü açmıştır. Zaten bu yerlerin kapatılması Atatürk
yürekliliğinde birisi tarafından yapılabilirdi. Onları kapatmaya tevessül
etmeye kimse yeltenemezdi. İşte günümüz hükumetinin, ‘paralel’ adını koyduğu
kuruluşla mücadele etmesi de tekkelerin kapatılmasının bir benzeridir. Yalnız,
hükümetin yaptığı bir hatayı da zikretmek lazımdır. Özellikle Doğu ve Güney
Doğu Anadolu Bölgesinde devlet denetimi dışında medrese vari oluşumlar vardır.
Buralardan yetişen kişileri (ki onlara mele diyorlar) imam
olarak atayacaklarını basından okumuştuk. Paralel dedikleri kurumdan daha
tehlikeli bir iş yaptıklarını not edelim. İleride başımıza büyük işler
açacaklarından hiç kuşkumuz yok.
Yalnız ikide bir bu konunun
önümüze getirilmesi, Atatürk’ün milletin gözünden düşürülmek istenmesindendir.
Zaten düşmanlık besleyenlerin söyleyeceği ilk şey, Hilafetin kaldırılması ve
tekkelerin kapatılmasıdır. Yıllardır onlar tekrarlar, biz de dinleriz. O kadar
kalabalıklar ki, biri bırakıp diğeri başlıyor, böylece konu yıllardır gündemde.
Şöyle düşünelim: insanlar
niye tekkelere, tarikatlara giderler?
Manevi yükselmeyi sağlamak üzere. Peki, bu yükselmeyi sağlayan bir
tarikat ve bu tarikatta yükselmesini tamamlamış bir kişi gördünüz mü? Sanmıyorum.
Ben bilmiyorum. Şuna kesinlikle inanıyorum ki, okullarda verilecek ‘din ve
ahlak, tarih, edebiyat’ dersleri ile imam Hatip Okullarının, ilahiyat
Fakültelerinin verecekleri, tarikatlarda verilecek derslerden daha kıymetlidir,
daha sağlıklıdır. Etraf şeyhten geçilmiyor. Ne dedikleri anlaşılmıyor. Bir kaç
cümle Arapça öğrenmişler, tekrar edip duruyorlar. Türkçeleri de zayıf. Bu
kişilerin eline düşenlerin vay geldi başına. Allah muhafaza, yolunu şaşırırlar,
psikolojileri bozulur, meczupluk sınırında yaşarlar.
Aman ha koruyun kendinizi,
koruyun maneviyatınızı. Dost sohbeti, kütüphaneler, kitaplar, okullar başlangıç
için yeter de artar bile. Yetkisiz ve ilgisiz bir cahilin eline düşmektense… Nitekim Menzil hikâyeleri hayatımızın
bir parçasıdır, nasıl böldü-parçaladı unutmayınız.
Sonra üzülürsünüz, iş işten
geçer.
İlim yolundan, akıl
yolundan ayrılmak, felaketlerin başıdır. Allah muhafaza etsin.
Ahmed Kürşad Gemici :
YanıtlaSilokuldaki öğretmen ne kadar iyi olursa olsun, öğrenci eğer ilgisiz ve tembel ise o öğretmenin o öğrenciye hiçbir faydası olmaz...yada bunun tam tersi......ama aynı çatı altında bulunmaya devam ederlerse,çevredekilerinde tesirlerıyle ilgi saglanabılır...ilgi saglanınca ragbet artar,tembellık kalkar...üzüm üzüme baka baka kararır...önemli olan birlik beraberlik içinde olmaktır....bu hayır işlerindede gecerlıdır şer işlerındede
Mehmetvelit Yurt :
YanıtlaSilİlim yolundan, akıl yolundan ayrılmak felaketlerin başıdır...
Son cümleniz olayın da özünü açıklamış hocam... Ellerinize sağlık...
Erol Akşen :
YanıtlaSil''Her mürşide el verme yolunu saptırır. '' İslam ve tasavvuf aklı ve ilmi retdetmez. Sadece akılla her mesele çözülemez denir. Doğrudur. Önemli olan akıl ile ruhu kardeş yapıp nefsi aradan çıkarabilmektir. Bu da her kula nasip olmaz. Bardak suyu hacmi kadar alabilir. Kimse kimseyi kınamasın. Ama doğruları söylemek de gerkir. Sağlıcakla kalınız.