“Gül bahçelerinde gezinin,
gül kokusu üzerinize sinsin”
Bir hekimin başına
gelebilecek en korkunç tecrübe, hastasına verdiği ilaçların kullanılması sonucu
beklenmeyen, istenmeyen ve hatta bilinmeyen yan etkilerinin ortaya çıkmasıdır.
Bilinçli bir seçimi değildir hekimin. Belki de Yüzlerce kişi üzerinde denenmiş
ilaç, bir başka hastada zararlı sonuçlara sebebiyet verebilmektedir. Prostat
tedavisi olurken kullanılan ilaçların, böbrekleri iflas ettirmesi gibi…
Kısa süreli bayılmalar
anında bilinç kaybı oluşabiliyormuş. Bayılma kavramının yerine uyuma halini de
değerlendirebiliriz. Özellikle derin uykuya geçenlerde, bilinç canlı olsa da
zaten işlevsizdir. Fonksiyonunu yitiren bilinçten, arzu edilmeyen iş ve işlemler
açığa çıkabilir. Kişi ancak uykudan uyanınca, ne yaptığının farkına
varabilecektir. Cerrahın, ameliyatı sırasında, anestezi yoluyla hastasının
bilincini kapatması gibi. Ameliyat sonunda uyanınca bilinç idrak eder. Hastasını
uyutma durumu hastanın istemediği fakat doktorun arzu ettiği bir durumdur, aksi
halde operasyon işlemini yapamayacaktır.
İstemediğimiz ve
istenmeyenler önemli bir yekûn tutuyor hayatımızda. Bir de bakmışsınız,
olagelenlerin büyük ekseriyeti istemediğimiz halde olanlar. Bu nasıl olur, hem
istemiyoruz hem de olması için elimizden geleni yapıyoruz! Şifa bulmak üzere
kullanılan ilaçlardaki yan tesir gibi.
Bilinç özgürdür, özgürlük
ister. Beğenmediklerimize, istemediklerimize, istenmeyenlere odaklanan bilinç
esarete girmiştir. Çirkinliğe, çirkefe, sevimli olmayana odaklanmak, tıpkı, bir
ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların bir mercekten geçtikten sonra
toplanarak, kuvvetli ısı kaynağına dönüşmesi gibi. Birlikte odaklanılan
çirkinlikler de, artarak büyüyecek ve yıkıcılık ve yakıcılık işlevini
sürdürecektir. Görmek istemediğimiz, kir-pas, dağınıklık ne kadar üzerine
gidilip, nefretle konuşulursa, tiksinerek karşı çıkılırsa bir gün o kir-pasın,
dağınıklığın içinde kendimizi bulmamız mümkün olacaktır. İstenmeyen itildikçe
güçleniyor. İstemeyenlerin sayısı çoğaldıkça ve ona karşı birlik olununca,
istenmeyen daha da güçleniyor. Kısaca hep birlikte, elbirliği ile geleceği inşa
ediyoruz.
Bu durumun çok önemli örneği
Türkiye’de yaşanmıştır. 13. yılının içinde bulunan iktidarları döneminde oy
verenlerin ekseriyet tercihini alan siyasi partinin, seçilmesi ve iktidarını
sürdürmesi böyle bir psikolojik sebebe de dayanmaktadır. Nitekim sokağa çıkıp
sorulduğu vakit, bu partiye oy verdiğini söyleyenlerin sayısı oldukça düşüktür,
yok denecek kadar. Hatta ilk iktidar dönemlerinde oy verdiğini söyleyen bir
kişi bile bulamıyordunuz. Yani istemediği halde oy vererek istenmeyenin
güçlenmesini sağlıyorlar. Bu sebeple, şu öğüt önemlidir ve yerindedir.
İstemediğin siyasetçi varsa onu değil, rakibini destekle. Rakibi desteklemek
ise, istenmeyen hakkında reddiyat, hakaret, düşmanlık içeren sözlerden
sakınmaktır.
Kabulü oldukça zor bir
teori olarak görülse de, dünyada terörizme karşı olmayan bir tek kişi bile
bulamazsınız, fakat terörizmin gelişmesine, büyümesine ne dersiniz? Herkes
karşı fakat ışık hızıyla ve daima şekil değiştirerek, isim değiştirerek, yöntem
değiştirerek gelişiyor, güçleniyor.
Aşağıdaki 3 dakikalık video
eminim ki, bazı sorulara açık cevap olacaktır. İzlenilmesi tavsiyemizdir:
yazımızın başlığını da bu videodan aldık. Videoyu izlerken alt satırlarda
aktardığımız ayetleri aklınızdan tutunuz.
“Bir güzel söz ve bir kusuru örtmek, ardından eziyet gelen bağıştan
daha hayırlıdır. Allâh Ganiyy’dir, Haliym’dir.” (Bakara/263)
“…Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır.” (Nahl/30)
“Kötülüğü (bâtılı, göreselliği) en güzel olan (Hak, sistem bilinci) ile defet! Onların (seni)
tanımlamalarını biliriz.” (Mu’minun/96)
“İşte onlara sabrettikleri için bunun karşılığı iki kere verilir…
Bunlar, kötülüğü güzel davranışla yok ederler ve beslediğimiz yaşam
gıdalarından karşılıksız bağışlarlar.” (Kasas/54)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder